Bundan 150 yıl önce Solferino savaşında kasaba halkı, Avusturyalı ya da Fransız hangi taraftan olursa olsun, “hepsi kardeşti” diyerek tüm yaralı askerlere yardım etmek için harekete geçti. Kimine birkaç damla su verebildiler, yaralılara pansuman yaptılar, insan onuruna yakışmaz deyip ölenleri savaş alanından kaldırdılar, kiminin de annesine, eşine, kızına söylemek istediği son sözleri dinlediler. Bu gibi alçakgönüllü insani çabalar, çatışma ve savaş sırasında siviller, askerler ve sağlık çalışanlarının korunmasına yönelik uluslararası hukukun temelini oluşturdu.
Ne yazık ki, uluslararası düzenlemelere rağmen savaş ve çatışmalar sırasında sağlık alanında ciddi saldırılar yaşanmaktadır, aynen 20 Temmuz 2015 sonrasında başlayan çatışmalar sırasında ülkemizde yaşandığı gibi.
Beş başlık altında uluslararası düzenlemeleri ve birkaç örnekle ülkemizde ve dünyada yaşanmış ihlal ve saldırıları ve hatırlayalım:
- ÇATIŞMA DÖNEMİNDE SAĞLIK HİZMETİNE ERİŞME HAKKI
- Dört gün önce bombalanan ve ambulansın yaralıları almasına izin verilmeyen evde 12 ceset ve ayakta duramayacak kadar halsiz dört küçük çocuk bulundu (FİLİSTİN).
- Ayağından yaralanan ve çatışmalardan dolayı ancak 12 saat sonra hastaneye kaldırılan bir kişinin üç gün sonra ayağı ampute edildi (CİZRE).
Uluslararası hukuk bu konuda ne diyor?
Savaş-çatışma dönemindeki kuralların temelini oluşturan Dört Cenevre Sözleşmesi (1949) ve Ek Protokolleri (1977) önce HASTA-YARALI, SAĞLIK BİRİMİ ve ÇALIŞANLARI tanımı yapar:
Hasta ve Yaralı [Cenevre Sözleşmesi I, II Ek Protokol (EP) I: Madde (M) 8]
“Asker ya da sivil; yaralanma, hastalık, fiziksel ya da mental rahatsızlık, engellilik, nedeniyle tıbbi yardım ve bakıma gereksinimi olan ve düşmanca tutumlardan korunması gereken kişiler”
Sağlık birimi ve çalışanları (Cenevre Söz. I, II, EP I: M 8):
“‘Askeri ya da sivil; arama, toplama, nakil, tanı-tedavi, ilk yardım, korunma için düzenlenmiş birimler; sağlık birimlerini ya da tıbbi nakil hizmetlerini düzenleyen birimler; çatışan taraflardan biri (silahlı kuvvetler ya da devlet dışı silahlı gruplar) tarafından tıbbi amaçlarla atanmış kişiler”
Korunmalarına ilişkin kurallar (Cenevre Söz., EP II: M 7, 8, 18, Ortak M 3):
- Çatışan taraflar, gecikmeden ve ayrım yapmadan asker ya da sivil tüm yaralı ve hastaların toplanması ve sağlık kurumuna ulaştırılması için gerekli önlemleri almalıdır.
- Yaralı ve hastalara, sadece tıbbi temelde ayrım yapılmalı, tedavi sırasında diğer özellikleri ve bağlantılarını dikkate alınmamalıdır.
- Silahlı çatışmanın tarafları yaralı ve hastaların bakımı için, pratik antlaşmalar yapma ve destekleme konusunda işbirliği yapmalıdır.
- Özellikle sivil tıbbi hizmetler aksadığında ve gereksinim olduğunda sağlık çalışanları bu bölgelere girebilmelidir. Gereksinimi olanlar bu hizmetleri talep edebilmelidir.
- Vicdani, ahlaki ve hukuki ilkeler üzerinde yükselen bu yasayı çiğneyen çatışma taraflarından biri bunu yaptıktan sonra, meşru bir biçimde vatandaşların çıkarlarına hizmet etmeye çalıştığını iddia edemez.
- ÇATIŞMA DÖNEMİNDE SAĞLIK ÇALIŞANLARININ KORUNMASI
- Motosikletle evine dönen Bağdat Psikiyatri Hastanesi Başhekimi Ibrahim Mohammed Ajil başından kurşunlanarak öldürüldü (2003-2008 yılları arasında öldürülen sağlık çalışanı sayısı: 625) (IRAK)
- Doktor Abdullah Biroğul ateşli silahla öldürüldü (DİYARBAKIR).
- Hemşire Eyüp Ergen ateşli silahla öldürüldü (CİZRE).
Uluslararası hukuk bu konuda ne diyor? (Cenevre Söz. I, IV, EP II: M 9, 11, 12, 19):
- Sivil ya da asker sağlık çalışanlarına saldırılamaz, zarar verilemez
- Sağlık çalışanlarının güvenliği sağlanmalıdır
- ÇATIŞMA DÖNEMİNDE SAĞLIK KURUMLARININ KORUNMASI
- Temmuz-Ağustos 2014’te 50 gün süren İsrail saldırısında 32 hastaneden 15’i hasar gördü, 6’sı kapandı, 97 birinci basamak kurumundan 45’i zarar gördü, 17’si kapandı, 8’i tümüyle yıkıldı (FİLİSTİN).
- Askeri hastaneye uzun namlulu silahlarla düzenlenen saldırıda nöbet kulübesi ve kamera zarar gördü (TATVAN).
Uluslararası hukuk bu konuda ne diyor? (Cenevre Söz. I, IV, EP II: M 11, 12, 19)
- Kime hizmet ettiğine bakılmaksızın tıbbi olanaklar ve araçlar korunmalı ve yok edilmemelidir.
- Askeri operasyonlar sırasında sağlık kurumları haritada belirlenip, zarar görmemesi için önlem alınmalıdır.
- Bütün tıbbi birimlerde tanınabilir bir tıbbi amblem (Kızılhaç, Kızılay) bulunmalı, personel ve ulaşım olanakları yalnızca tıbbi amaçlarla kullanılmalıdır.
- Sağlık kurumları her zaman korunmalı, hiçbir zaman saldırılmamalıdır
- Sağlık kurumlarına (sağlık çalışanlarının kendini ve hastaları koruma amaçlı bulundurabilecekleri hafif silahlar dışında) hiçbir nedenle silahla girilemez.
- Tıbbi birimlerin asker ve silah bulundurma, gözlem noktası olma vb. amaçlarla kullanılması durumunda tüm ayrıcalıkları ortadan kalkar. Bu durumda bile kuruma saldırılacağı zaman önce uyarılır sonra kurumu boşaltmak için süre tanınır.
- ÇATIŞMA DÖNEMİNDE MESLEK AHLAKI VE ETİK İLKELERE UYGUN DAVRANMANIN ENGELLENMEMESİ
- Askerler geceyarısı hastaneye “yaralı düşman” aramak üzere geldi. Çalışanları toplayıp tedavi için gelen “düşman askerleri”ni bildirmelerini istemelerinin ardından meslek etiği gereği bunu yapmayacaklarını söyleyen çalışanları silahla tehdit etti (AFGANISTAN).
- Sabah 06.00’da hastaneye gelen güvenlik güçleri nöbetçi doktoru çatışma alanına götürmek istedi, meslektaşımızın görev yerini terk etmek istememesi üzerine sözlü olarak ve silahla tehdit etti (SİLOPİ).
- Hastaneye gitmek üzere evinden çıkarken uzaktan “kirpi” adı verilen araçtan açılan ateşle yaralanan sağlık öğrencisi tedavisi tamamlanmadan gözaltına alınıp tutuklandı (SİLOPİ)
- Sivil bir aracın taranması sonucu yaralanan H.N.’nin elleri kelepçeli olarak muayene edilmesi istendi (CİZRE)
Uluslararası hukuk bu konuda ne diyor? (Dünya Tabipler Birliği Silahlı Çatışma Dönemlerine İlişkin Kurallar, 1956, Havana; son değişiklik 2012 Bangkok):
- Sağlık çalışanlarının tıbbi bakım sunması engellenemez
- Sağlık çalışanları tıbbi gereksinimleri dışında kimseye öncelik tanımaya zorlanamaz
- Tıbbî personel, yaralanan kişilere tıbbi etik doğrultusunda tıbbi bakım sağladıkları ya da tıbbi etik ilkelerine aykırı tıbbi davranışı reddettikleri için cezalandırılmaz.
-
Savaş ya da çatışma dönemine özgü FARKLI TIBBİ ETİK İLKELERİ YOKTUR. Normal dönemler için tanımlanan etik ilkeler geçerlidir
- Tarafsızlık
- Bireyin mahremiyetine ve gizliliğe özen gösterme
- Bireyin özerkliğine saygı
- Hastanın yararını gözetme
- Zarar vermeme
- Bireylere ve gruplara adil davranma
- SAĞLIK KURUMLARININ VE ARAÇLARININ AMAÇ DIŞI KULLANIMI (Cenevre Söz. I, IV, EP II: M 11, 19; Cenevre Söz. IV, M 19; EP II: M 13):
- Ajdabyah Hastanesi’ne keskin nişancılar yerleştirildi (LİBYA).
- Ambulanslarla polis, IŞİD militanları ve silah taşındığı iddiaları üzerine ambulanslar halk tarafından durduruldu (VAN).
Uluslararası hukuk ne diyor?
- Tıbbi birimler saldırı düzenlemek, savaşçıları ve/veya savaş araçlarını bulundurmak amacıyla kullanılamaz.
- Düşmana zarar verme amaçlı kullanılmaları (sağlıklı savaşçıların bulunması, silah depolanması, askeri gözlem alanı ya da mevzi olması) sağlık kurumlarının korunma ayrıcalığını ortadan kaldırır
- Vicdani, ahlaki ve hukuki ilkeler üzerinde yükselen bu yasayı çiğneyen silahlı çatışma taraflarından biri bunu yaptıktan sonra, meşru bir biçimde vatandaşların çıkarlarına hizmet etmeye çalıştığını iddia edemez.
Diğer ülkelerde yaşananlar, ülkemizde 20 Temmuz’dan sonrasında çatışmalar sırasında yaşananları sıradanlaştırmak için aktarılmadı. Afganistan’da, Filistin’de ya da Irak’ta görülen ihlaller ve saldırılar, yaygın sansür ve baskılara ve tehlike altında çalışmalarına rağmen, sağlık çalışanlarının çabasıyla uluslararası kamuoyunun gündemine taşındı. Bu çabalar aynı zamanda barış mücadelesinin de bir parçası oldu.
TTB, Körfez Savaşı sırasında 1991’den itibaren “olağandışı durumlarda sağlık hizmetleri“ alanındaki deneyimiyle, Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin 2014, Dünya Sağlık Örgütü’nün 2015’te Gazze’de yaptığı değerlendirmelerden yararlanarak bir alan çalışması sürdürmektedir. Çalışmanın amacı, 20 Temmuz 2015 sonrası yaşanan hak ihlalleri ile sağlık çalışanlarına ve kurumlara yönelik saldırıları, meslek etiğinin ve hizmete erişimin önüne konan engelleri saptamaktır. Hazırlanan raporun kısa bir zaman içinde ülke kamuoyu ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Dünya Tabipler Birliği gibi uluslararası kuruluşlarla paylaşılması hedeflenmektedir.
Tam da bu noktada, TTB’nin bu alanda ilk yayını olan 1995 tarihli “Olağanüstü Durumlarda Sağlık Hizmetleri” kitabına sevgili Ata Abi’nin yazdığı satırları hatırlayalım:
Bunca belgeye karşın, olağanüstü durumlarda hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının görevlerini yerine getirmeleri her zaman mümkün ol(a)mamaktadır. Bu noktada önemli olan, bu belgelerin yaygınlaşmasını, hekimlere ulaşmasını, zorlayıcı olmalarını ve uygulanıp uygulanmadıklarının denetlenmesini sağlamak; bu çerçevede yeni araçlar geliştirmektir.
Hekimlerin her koşulda mesleklerini yapabilmeleri, ancak bu belgeler konusunda tutarlı ve ısrarlı çaba içerisinde olan meslek örgütlerinin varlığı ile ilişkilidir.
Yrd. Doç. Dr. Kevser Vatansever
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıp Eğitimi Anabilim Dalı