Prof. Dr. Sinan Adıyaman
TTB Merkez Konseyi Başkanı –
Sağlık Bakanlığı’nın “Beyaz Kod” verilerine göre; sağlık çalışanlarına yönelik olarak 2018 yılında 9 bin 820 sözel, 1233 fiziksel, 2 bin 392 hem fiziksel hem sözel olmak üzere toplam 13 bin 446; 2019 yılının ilk 7 ayı itibarıyla da 8 bin 498 sözel, 211 fiziksel, 2 bin 22 hem fiziksel hem sözel, toplam 10 bin 731 şiddet olayı gerçekleştiği ortaya çıktı.
Bu veriler, “sağlık çalışanlarının can güvenliğinin korunmasına ilişkin gerekli önlemlerin alınabilmesi açısından Sağlık Bakanlığı’na başvurduğunu ancak yeterli bir cevap alamadığını” ifade eden başvurucuların dilekçesi üzerine, Sağlık Bakanlığı’nın 9 Eylül 2019’da TBMM Dilekçe Komisyonu’na gönderdiği cevap yazısında yer alıyor.
Buna göre 2018 yılında günde en az 43 sağlık çalışanı, 2019 yılında ise (sadece ilk 7 ayın verileri doğrultusunda) 51 sağlık çalışanı şiddete uğradı. Bu veriler, son iki yılda sağlıkta şiddet olaylarının artışı açısından dikkat çekici olduğu kadar, 2016 yılının (günde 31 sağlık çalışanının şiddete uğradığı) verisiyle kıyaslandığında da ürkütücü bir tablo ortaya koyuyor (Bkz. Günde en az 31 sağlık çalışanı şiddet görüyor / http://www.ttb.org.tr/595ych3). Buna göre, sağlıkta şiddet olaylarının 3 yıl içerisinde yüzde 61 oranında arttığını söylemek mümkün.
Mızrak çuvala sığmıyor!
Bu tablo; Türk Tabipleri Birliği olarak, Beyaz Kod verilerine ilişkin daha önceki resmi başvurularımıza yanıt veren Sağlık Bakanlığı’nın, son iki yıldır yaptığımız başvuruları neden ısrarla yanıtsız bıraktığını açıklıyor aslında. Sağlık Bakanlığı tıpkı bebek ölümlerini saklarken yaptığı gibi (Bkz. Raporlar Sağlık Bakanlığı’nın yorumlarından farklı bir Türkiye’yi yansıtıyor / http://www.ttb.org.tr/245yhvo), sağlık alanındaki olumsuzlukların üstünü veri/bilgi saklayarak örtebileceğini zannediyor, ama artık mızrak çuvala sığmıyor!
Sağlık Bakanlığı sağlık alanındaki olumsuzlukların üzerini örtmeye çalışsa da bizler çalıştığımız kurumlarda neler yaşadığımızı biliyoruz. Hep söyledik; sağlıkta şiddetle ilgili olarak Bakanlığa ulaşan resmi kayıtlar aslında buzdağının sadece görünen kısmı! Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) uygulanmaya başladıktan sonra art arda yaşama geçirilen sağlığı ticarileştiren uygulamalar, sağlık hizmetini alınır-satılır bir meta gibi gören yaklaşım, üzerine siyasetçilerin hekimlik mesleğini itibarsızlaştırmaya çalışan söylemleri de eklenince giderek büyüyen bir şiddet dalgası olarak karşımıza çıktı.
Yöneticilerin umursamazlığı sağlıkta şiddetin artışında rol oynuyor
Bu konu ile ilgili önlem alması gerekenler ise sağlıkta şiddeti önce yok saydılar, sonra –böylesi işlerine geldiği için- şiddetin mağduru hekimleri ve sağlık çalışanlarını suçladılar. Olaylar yılda en az bir hekim ya da sağlık çalışanının ölümüne, yüzlercesinin yaralanmasına ve binlercesinin sözlü ya da fiili tacizine dönüşünce şeklî ve kararlılık içermeyen sözlerle, adımlarla sağlık çalışanlarını oyalama yoluna gittiler. “Sağlıkta şiddeti önleme” adı altında çıkardıkları yasa ise sorunun çözümüne yönelik hiçbir gerçekçi, somut düzenleme içermeyen bir kandırmacadan ibaret olarak kaldı. Başta Sağlık Bakanlığı yöneticileri olmak üzere yetkililerin bu olaylar karşısındaki umursamaz tavırları, sağlıkta şiddetin artışında rol oynadı, katliamları kolaylaştırdı.
Şiddeti insanlar birbirinden öğreniyor
7 Şubat 2020 tarihli Cumhuriyet Pazar Dergi’de felsefe alanının duayen isimlerinden Prof. Dr. İoanna Kuçuradi ile yapılan bir röportaj yer aldı. Şiddetin öğrenilen bir davranış olduğunu ortaya koyan araştırmalar bulunduğunu belirtiyor Kuçuradi ve insanların birçoğunun kendilerini –yani hırslarını- tatmin etmek için hiçbir sınır tanımadan şiddet eylemlerinde bulunabildiğini söylüyor. “Kötü”yü en çok “kötü” örneklerin beslediğini, zarar vermeyi de insanların birbirinden öğrendiğini söylüyor Kuçuradi. Yaşamdaki örneklerin insanlara zarar vermeyi sıradanlaştırdığına dikkat çekiyor ve “Şiddeti marifet saymaya karşı savaşmak gerekir” diye ekliyor.
Sağlık hizmetlerindeki aksaklıklar sağlık çalışanlarının üzerine yıkılamaz
Bizler, binlerce yıldır bu topraklarda şifa dağıtmış hekimler ve sağlık çalışanları olarak, kuruluşundan bu yana her platformda iyi, doğru ve güzel olanın mücadelesini vermiş Türk Tabipleri Birliği’nin değerlerinin temsilcileri olarak, gelinen noktadaki tarihsel sorumluluğumuzun farkındayız. Biliyoruz ki, sağlık hizmetlerindeki aksamalar asla ve asla sağlık çalışanlarının üstüne yıkılamaz. Sağlıkta şiddet yapısaldır. Ülkedeki genel politik ve toplumsal atmosferden, yoksulluk, işsizlik gibi ekonomik olgulardan bağımsız değildir. Ekonomik, politik ve toplumsal alanda sorunlar derinleştikçe, sağlık alanında da sorunların çığ gibi büyüyeceğini ve sağlıkta şiddetin artacağını herkesin görmesi gerekir. Bu sorunların sağlık çalışanları olarak üzerimize bir yandan hak kaybı ve yoksullaşma, diğer yandan da maruz kalınan şiddette artış olarak dönmesini kabullenmiyoruz. Emeğimizi değersizleştiren, ücretlerimizi ezdiren, çalışma koşullarımızı her geçen gün zorlaştıran yönetim anlayışı değişinceye; sağlıktaki bu ölümcül şiddeti tam olarak ortadan kaldıracak yasal düzenlemeler yapılıncaya; önerdiğimiz tedbirler alınıncaya; hasta- sağlık çalışanı ilişkisini insani boyuta taşıyacak toplumsal – kültürel iklim oluşuncaya ve buna uygun sağlık politikaları tesis edilinceye kadar bu konuda mücadeleyi hep birlikte yükseltmekte kararlıyız.
Şimdi! Biz! 15 Mart’ta Ankara’dayız!
Şair, yazar Murathan Mungan, “Şairin Romanı”nda “insanoğlunun yaşamda en geç keşfettiği şeyin ‘şimdiki zaman’ olduğunu” söylüyor!
Bir meslektaşımızın daha incitilmesine, bir çalışma arkadaşımızın daha hırpalanmasına, saldırıya uğramasına, yaşatırken öldürülmesine tahammülümüz yok. Şiddetsiz bir sağlık ortamında, emeğimizin karşılığını alarak çalışmak istiyoruz.
O halde; ŞİMDİ!.. BİZ!..
Hekimi, hemşiresi, diş hekimi, ebesi, eczacısı, laborantı, radyoloji teknisyeni, fizyoterapisti, diyetisyeni, sağlık teknisyeni, sağlık memuru, psikologu, biyologu, paramediki, hastabakıcısı, taşeron sağlık işçisi; kısacası tekmil sağlık çalışanları, 15 Mart 2020 Pazar günü, saat 10.00’da, Tandoğan Meydanı’nda, Ankara’dayız! Ankara’yı beyaza boyayacağız!