Mücadeleye Devam!

Gündem

Pandemiyle birlikte bir süre ara verdiğimiz Tıp Dünyası yayınımıza yeniden fakat bundan sonra e-dergi olarak başlıyoruz. Hem yeniden hem de yeni bir merhaba bu. Eylül sonunda yapılan Türk Tabipleri Birliği seçimleri ile oluşan yeni Merkez Konseyimizden ama değişmeyen mücadele geleneğimizden süzülen bir merhaba…

Bir pandemi yaşamlarımızda ne çok değişikliğe yol açtı, nasıl usul usul farkındalıkları serdi önümüze. Egemenlerin bir hakikat ötesi çağı dayattığı, belirsizliklerle bezeli günlerde iktidarların güvenlik odaklı yönetme biçimine razı etme tavrını yerle bir ediverdi bir küçücük virüs. Bedeli alabildiğine ağır, yitirilen canlarla omuzlarımız ağırlaşmış ve dünyada ölenler 2 milyonu aşmışken, epeydir ardımızda bıraktığımız soru sorma alışkanlıklarının geri dönmesi, hakikati arama ile birlikte geride kalanların yaşamına işledi.

Pandeminin Türkiye sınırlarından girdiğini duyurdukları günlerden hemen önceki son sayısında Tıp Dünyası yayımlanırken, önceki Merkez Konsey Başkanımız Prof. Dr. Sinan Adıyaman başyazıyı bir çağrı ile sonlandırmıştı: “Bir meslektaşımızın daha incitilmesine, bir çalışma arkadaşımızın daha hırpalanmasına, saldırıya uğramasına, yaşatırken öldürülmesine tahammülümüz yok. Şiddetsiz bir sağlık ortamında, emeğimizin karşılığını alarak çalışmak istiyoruz. O halde; ŞİMDİ!.. BİZ!.. Hekimi, hemşiresi, diş hekimi, ebesi, eczacısı, laborantı, radyoloji teknisyeni, fizyoterapisti, diyetisyeni, sağlık teknisyeni, sağlık memuru, psikoloğu, biyoloğu, paramediki, hastabakıcısı, taşeron sağlık işçisi; kısacası tekmil sağlık çalışanları, 15 Mart 2020 Pazar günü, saat 10.00’da, Tandoğan Meydanı’nda, Ankara’dayız! Ankara’yı beyaza boyayacağız!” Biz Ankara sokaklarını boyayamasak da yalnız Türkiye değil, tüm dünyayı beyaza boyayıverdi bir çırpıda o küçücük virüs. Sağlığı piyasaya terk eden iktidarların yüzünü açığa çıkarttı, neredeyse yarım yüz yıldır sağlıkta yarattıkları tahribatı olanca çıplaklığı ile ortaya serdi.

Sağlık emekçilerinin özverili çabaları insanlığı kurtarmak için mücadele ederken, inanılmaz bir hızla alıp götürdü meslektaşlarımızı aramızdan, geride anıları kaldı. Siyah Kurdele’de siyah çerçevelerinden yansıyan yasımızı kattığımız resimleriyle, kayıplarımız her gün daha da arttı. Pandemi ile yayına ara vermemizden hemen önce sevgili Sinan’ın çağrısında dile getirdiği şiddet hız kesmediği gibi, pandemiyi yönetemeyen iktidarın koruyucu hekimlik uygulamalarını çökerttiği ve salgını hastane kapısında karşıladığı koşullarda sağlık çalışanları bu yükten en çok etkilenenler oldu. Meslek hastalığı çağrıları topluma da yayılınca mecbur kaldıkları hızlı düzenlemeler ile şimdilik sağlık çalışanlarının hakları korunacak gibi görünse de mücadeleden vazgeçmemek gerektiğini biliyoruz. Biliyoruz ki her an yeniden nedensellik bağı ısrarları hakim kılınabilir ve Sağlıkta Şiddet Yasası mücadelesini güdük bırakma çabaları gibi bu süreci de akamete uğratmak için ellerinden geleni yapabilirler. Yılmadık, yılmıyoruz! Ankara’yı beyaza boyama irademiz hep vardı, var olmaya da devam edecek. Türkiye’nin dört bir yanından 65 tabip odasının iradesi yayıldı bir kez memleket sathına.

Bu irade açıklanmayan sayılardan, alınmayan önlemlerden hakikate doğru bir yol açtı. Önceki Merkez Konseyimizin hızla oluşturduğu COVID-19 İzleme Kurulu hakikate giden yola taşları döşerken, Türk Tabipleri Birliği tüm kolları, çalışma grupları ile birlikte o taşları taşıdı, yerleştirdi ve sağlamlaştırmak için var gücüyle emek veriyor.

“Bu dönem; öngörülemez, yaşamsal düzeyde dönüştürücü hareketlerin zamanı olduğu kadar, kabus gibi bir zaman! Tümüyle katılmak için ikisini birden algılayıp hissetmek gerekiyor” diyor Rebecca Solnit, “Hope in the Dark: Untold Histories, Wild Possibilities” isimli kitabında. Yağmur ertesi bir anda bitiveren mantarlara benzetiyor değişimleri Solnit. O mantarlar hep oradadır aslında, bazen bıktırıcı ölçüde yavaşça gelişip büyüyerek ama sonunda birden beliriveren. Sürekli devinen, değişen…

Bize bazen çok küçük gelen adımlarla tükenmez bir değişim sürecindedir insanlık da. Yağmurla boy veren mantarlar gibi, biriktirdiğimiz gücü hayatımıza yayıveririz en beklenmedik zamanlarda. Değişimlerin nasıl olduğunu unuturuz, unutturmak için de ellerinden geleni yaparlar ama o en karanlık köşelerde yanıp sönen ışıklar gibidir değişimlerimiz yayılmadan önce.

Üniversitelerin yok edilen özerkliğini bize yeniden kuvvetle hatırlatan Boğaziçi Üniversitesi’nin öğrencilerinden akademisyenlerine, araştırmaları izne bağlayan bakanlığa karşı bilimin bağımsız niteliğini savunan bilim insanlarına, ısmarlama kadrolarla, güvencesizleştirmeye dayalı sözleşmelerle dayatılan bir üniversite modeline kararlılıkla karşı duran meslektaşlarımızdan yayılan ışığı da üzerimize boca edilen karanlığı da hissedip yılmadan mücadele etmek gerekiyor. Mücadelemiz güçlü olsun!

 

Prof. Dr. Şebnem KORUR FİNCANCI

TTB Merkez Konseyi Başkanı