Ignaz Philipp Semmelweis tıp tarihine “Doktorlar, ellerinizi yıkayın!” sözü ile geçmiştir. Söz aslında birçok açıdan günümüzü anlatıyor. Pandemiyi, yani enfeksiyonu, yani hijyenik kuralları, yani salgınlardan korunmayı…
Ignaz Philipp Semmelweis, 1813 yılında Budapeşte’de 10 çocuklu bakkal bir ailenin beşinci çocuğu olarak doğar. Ailesi onu Viyana’ya hukuk okumaya gönderir, ancak o kısa bir süre sonra tıp fakültesine kaydolur. Viyana Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra aynı fakültede kadın doğum uzmanı olur. 1846’da Viyana Hastanesi’nin Birinci Doğum Kliniği’ne başasistan olarak atanır.
O dönem Avrupa’nın genelinde doğum servislerindeki en büyük sorun, lohusalık hummasından olan yüksek ölüm oranlarıdır. 17, 18 ve 19’uncu yüzyıllarda lohusalık humması o kadar fazladır ki, ortalama her 6 hafta da bir kadın bebeğiyle birlikte ölmektedir. Aslında lohusalık humması çok eski çağlardan beri bilinen bir hastalıktır. Ancak bu hastalıktan ölümler eski çağlarda daha azdır. Çünkü kadınlar kendi kendilerine, doğal bir biçimde doğuruyorlardı. Kadınlar lohusalık hummasından ziyade zor doğumla veya doğuramamak gibi sorunlarla karşı karşıya kaldıklarında ölüyorlardı. Dolayısıyla lohusalık humması az görülen bir durumdu.
Semmelweis için sorun daha büyüktür. Sorumlusu olduğu birinci serviste ölüm oranı %13,1 iken, ikinci serviste bu oran %2,3’tür. Bu nedenle doğum yapmak için gelen kadınlar ikinci servisi tercih etmektedir. Bu durum Semmelweis’i düşündürür. Gözlem yapmaya başlar. Bir başka ilginç durum ise hastaneye gelmeden yolda, sokakta (street births) veya evde doğum yapanlarda bu oran çok daha düşük olup %1’den azdır. O halde bu kadınları koruyan bir şey olmalıdır. O dönem halk arasında, bu ölüme ilginç bir şekilde “doktor ölümü” de denilmektedir.
Semmelweis kısa bir gözlemden sonra iki doğum servisi arasında işleyiş açısından farklar olduğunu tespit eder. Ancak bu durum kanıksanmıştır ve kimse için şaşırtıcı değildir. Semmelweis bu gizi, arkadaşı patolog Kolletschka’nın 1847’deki ölümüne dek çözemez. Semmelweis’in samimi arkadaşı adli tıp profesörü Jakob Kolletschka, lohusalık hummasından ölen bir kadının otopsisi üzerinde çalışırken kaza sonucu parmağını keser ve bir süre sonra hayatını kaybeder. Profesörün otopsi sonucunda ölüm nedeni, doğum servisinde ölen kadınların patolojik bulgularına çok benzer. Semmelweis, bu noktada işin gizini çözer: Hastalığı hekimler ve tıp öğrencileri elleri ile bulaştırıyorlardır.
Semmelweis, koruyucu bir önlem olarak otopsiden sonra ve servisteki hastaları muayene etmeden önce, ellerin klorürlü solüsyonla yıkanmasını önerir. Diğer hekimler, öğrencileri ve hastane idaresi bu uygulamaya itiraz etse de bir ay sonra enfeksiyon oranı %12,24’ten %2,38’e iner. Mart ve ağustos aylarında lohusalık hummasından bir kadın bile ölmez. Genç hekimler Semmelweis’i desteklerken, kendi şefi ise bu uygulamayı eleştirir. Ne yazık ki Semmelweis bu uygulamanın somut sonuçlarını ve önemini tıp dünyasına bir türlü anlatamaz. 1849’da hastanede görevi uzatılmaz, ebelik okuluna başvurusu ise reddedilir. İşin gerçeği ise politiktir. Semmelweis, 1848 işçi isyanlarına katılmıştır. İsyan ve devrim hareketinin bastırılmasından sonra üniversite ve bürokraside güç kazanan muhafazakârlar için Semmelweis bir siyasi figür olmasının ötesinde bir Macar’dır. Macar bir doktorun Viyanalı doktorları ikna etmeye çalıştığı şey ise “elleri kirlendiği için hastaların ölümüne yol açtıkları”dır.
Semmmelweis, Viyana tıp çevresinde tutunamaz, zorlukla aldığı doçentliği bile bir işe yaramaz, kendisine hastalardan uzak ve sadece maketler üzerinde doğum eğitimi verebileceği bildirilir. Ekonomik ve psikolojik zorluklar onu 1850’de Viyana’yı terk etmeye zorlar. Macaristan’a döner. Macaristan’da politika ve bilim daha kötüdür. 1857’ye kadar görev yaptığı hastanede, lohusalık ateşi salgını patlak verdiğinde doğum kliniğinde uyguladığı yöntemlerle ölüm oranını %0,85’e indirir. Aynı dönemde Prag ve Viyana’da bu oran %10-15 arasında değişmektedir. Semmelweis’in bu uygulama yöntemleri Macaristan’da kabul görür. Macaristan hükümeti profilaktik olarak bu yöntemlerin uygulanması için ilgili makamlara mektup gönderir.
Macaristan dışında kimsenin dikkate almadığı Semmelweis’e Viyana’da duyulan nefret giderek artar. O dönemin en önemli dergilerinden “Wiener Medizinische Wochenzeitschrift” editörü, “Klorid ile el yıkamanın saçmalığına bir son vermenin zamanı geldi” diye yazar. Alman hekimler ve bilimcilerin düzenlediği konferansta konuşmacıların çoğu Semmelweis’in görüşünü reddeder.
Semmelweis, bunlara karşı mücadele etmeye devam eder. Bir kadın doğumcu arkadaşına gönderdiği mektupta şöyle yazar: “Siz, Bay Profesör, bu katliamın bir suç ortağısınız!” Bir başkasını ise kendi görüşünün aksi ispat edilmeden öğrencileri bu şekilde eğitmeye devam etmeleri takdirde katillikle suçlar ve “Lohusalık ateşi tarihi sizi tıbbın Nero’su olarak kayda geçirirse haksız sayılmayacak” yazar.
Lohusalık hummasının bulaşıcı özelliğini ilk kez, 1795’te Aberdeen kentinden Dr. Alexander Gordon açıklar. “Treatise On The Epidemic Puerperal Fever” (Salgın Lohusalık Humması Üzerine Bir İnceleme) adındaki yapıtında, hastalığın özel bir bulaşıcı enfeksiyon veya iltihap olduğunu belirtir. Dr. Gordon kitabının açıklamasında; “bu hastalığın yalnız, kısa bir süre önce aynı hastalığı bulunan bir kadını muayene eden ya da doğurtan bir hekimin ya da bir ebenin muayene ettiği, doğurttuğu kadınlarda ortaya çıktığını, bilmeden enfeksiyonun bulaşıcı mikroplarla taşınabileceğini” yazar. O yıllarda henüz mikroorganizma ve bulaşıcı hastalık tanımı yapılmamıştır ve bilinmiyordur. Ancak Dr. Gordon bilmeden lohusalık humması hastalığı bulunan bir kadının yanında bulunan veya onu muayene eden veya doğurtan herkesin bu hastalığa neden olabileceğini belirtir.
Semmelweis’in başına gelenler o sırada Amerika’da Dr. Oliver Wendell Holmes’in de başına gelir. Hastalık o sıralarda Amerika’da çok az görülüyordur. Avrupa’daki hastanelerin Amerika’ya göre daha gelişmiş olmaları nedeniyle Amerikalılar doğurmak için Avrupa’ya gelmeye başlar. Böylece hastalık orada da yaygınlaşır. Hastalık dikkat çekecek boyutlara ulaşınca Dr. Oliver Wendell Holmes, “Lohusalık Hummasının Bulaşıcılığı” adında bir çalışma yayınlayarak konunun önemini Amerika’da doktor ve hemşirelere duyurur. Dr. Holmes çalışmasında; “Lohusalık humması diye bilinen hastalığı bir hastadan diğerine hekimler ve hemşireler taşırlar” görüşünü ileri sürer. Ancak Avrupa’da olduğu gibi Amerika’da da Holmes’e tepki kendi meslektaşlarından gelir. Çünkü meslektaşları lohusalık hummasına kendilerinin neden olabileceğini kabul etmezler.
Kirli ellerin doğumsal ateşe sebep olan tek neden olduğu fikri aslında tıp dünyasında bir devrimdir. 1861’de Semmelweis ana eseri “Etiology, Concept, and Prophylaxis of Childbed Fever”ı yayınlar ancak ünlü kadın doğum uzmanları tarafından eleştirilir. Konferanslar düzenlemek ister ancak bütün girişimleri başarısız olur. Semmelweis keşfinin değer görmemesi sonucu giderek karamsarlaşır ve yalnızlığı artar, sosyal ilişkileri zayıflar, aşırı içmeye başlar ve depresyona girer. 1865’te ailesinden uzaklaşır. Arkadaşları ve akrabaları onu bir Viyana seyahatine ikna ederek daha önce ayarladıkları bir akıl hastanesine zorla yatırır. Semmelweis iki hafta sonra bu hastanede ölür. Ölümüne neden olan hastalık tam olarak anlaşılamaz. Söylentiler çeşitlidir; Alzheimer hastalığı, psikoz veya dönemin yaygın hastalığı olan sifilizin üçüncü evresi olan nörosifiliz olabilir. Ancak otopsi raporuna göre ölümüne neden olan durum, bir enfeksiyona bağlı olarak gelişen septik tablodur. Buna sağ elinde kangrenli bir yaranın neden olduğu enfeksiyon olarak düşünülür. Semmelweis ömür boyu ısrar ettiği el yıkama uygulamasının aksine, hastanede, elinde oluşan ve önlenebilir bir enfeksiyondan ölür.
Ölümünden yaklaşık 20 yıl sonra Robert Koch ve Louis Pastueur’ün “hastalık yapıcı mikrop teorisi” Semmelweis’in haklılığını ortaya çıkarır. Lister, antiseptik solüsyonu ile antiseptik cerrahiyi keşfeder. Sonuçta gerek cerrahide gerekse günlük yaşamda el yıkama, hijyen ve temizlik kuralları gündelik hayatın alışkanlığı haline gelir. Semmelweis’ın psikolojisi bozulup depresyona girdiğinde Viyana sokaklarında yürürken gördüğü genç çiftlerin önünü kesip “Bebeğiniz olacağı zaman doktorunuza söyleyin, doğumdan önce mutlaka ellerini yıkasın” diye tembihlediği anlatılır.
1865’te Viyana’da ölen Semmelweis’in cenazesine sadece birkaç arkadaşı katılır. Viyana ve Budapeşte’de birkaç tıp dergisinde kısa haberleri çıkar. 1891 yılında mezarı önce Budapeşte’ye, 1964’te ise doğduğu eve tekrar getirilir. O ev bugün dünyanın sayılı tıp tarihi müzelerinden biri olan Semmelweis Tıp Tarihi Müzesi’dir. Bugün Macaristan’ın 250 yıllık tarihi ve en önemli tıp fakültesine sahip olan üniversitesi Semmelweis Üniversitesi onun adını taşır. Viyana doğum hastanesine de onun adı verilir. Ölümünü yüzüncü yılında anısına Avusturya hükümeti resmi pul bastırır, doğumunun iki yüzüncü yılında ise adına hatıra altın madeni para basılır. Yaşadığı dönemin gerçek bir mağduru olan Semmelweis, ölümünden sonra “tıp kahramanı” olur.
“Semmelweis Refleksi” ise var olan inançlar, kurallar ya da paradigmalar karşısında yeni bir bilgiyi reddetme refleksidir. Günümüzde de bu refleks ne yazık ki devam etmektedir.
Doç. Dr. Ali İhsan ÖKTEN
TTB Merkez Konseyi II. Başkanı
Kaynaklar:
- Nevzat Eren. Çağlar Boyunca Toplum Sağlık ve İnsan. Ankara. 1996. Sayfa 395-399
- Fatih Artvinli. Kafeste Kuşlar Gibi. Salgınların Ruhsal Tarihine Notlar. Salgın. (Derleyen; Didem Bayındır. Tellekt, Can Sanat Yayınları, İstanbul, 2020 Sayfa 61-67
- https://thereaderwiki.com/en/Ignaz_Semmelweis
- Fatih Şua Tapar. Kör cehaletin bilimsel tanımlaması: Semmelweis Refleksi https://hekimcebakis.org/makale/kor-cehaletin-bilimsel-tanimlamasi-semmelweis-refleksi/
Çok güzel bir yazı. Elinize sağlık.