Hastanelerde din görevlisi uygulaması…
Bilim dışı ve tehlikeli
TTB ve TPD, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan "Hastanelerde Manevi Destek Sunmaya Yönelik İşbirliği Protokolü"ne karşı çıktı.
Tıp Dünyası – ANKARA
TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan "Hastanelerde Manevi Destek Sunmaya Yönelik İşbirliği Protokolü"ne itiraz ettiklerini belirterek, “Hastaların ruhsal desteğe ihtiyacı olabilir ama bunun alanında eğitim almış sağlık personeli tarafından verilmesi gerekmektedir. Bunun aksi bilim dışı ve tehlikelidir” diye konuştu.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD), Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan "Hastanelerde Manevi Destek Sunmaya Yönelik İşbirliği Protokolü" ile ilgili basın toplantısı düzenledi. TTB'de 19 Ocak 2014 tarihinde düzenlenen basın toplantısına TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan, TPD Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi Prof. Dr. Meram Can Saka ve Türkiye Psikiyatri Derneği Medya Koordinatörü Doç. Dr. Burhanettin Kaya katıldılar.
Basın toplantısının açılışında konuşan TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Bayazıt İlhan, “Bu protokolle binlerce din görevlisinin hastanelerde görevlendirilmesini, steril sülük tedavileri, hacamat tedavileri gibi bilim dışı uygulamalarla başlayan, sağlık hizmetlerinin ortaçağ karanlığına çekilmeye çalışılması sürecinin bir parçası olarak görüyoruz” dedi.
Türkiye’de sağlık hizmetlerinin günden güne kötüye gittiğine dikkat çeken İlhan, nüfusun bir bölümünün sağlığa erişim hakkına bile sahip olmadığını, alınan katkı-katılım payları dolayısıyla gerçek anlamda tedaviye ihtiyacı olan kişilerin sağlık kurumlarına başvuramadıklarını, ilaçlarını almakta zorlandıklarını kaydetti. İlhan, “Bir psikiyatrist günde 60 hasta görmeye zorlanırken, ruh sağlığı hizmetlerinde görevlendirilecek psikolog, psikolojik danışmanlık ve rehberlik mezunu, hemşire bulunamazken, ağır psikiyatrik hastalığı olan kişiler yatak yokluğu nedeniyle kurumdan kuruma gönderilirken, 2 bin kişilik kadronun dini destek adı altında kullanılması hasta yararının gözetilmediği, siyasal kaygılarla alınmış, yanlış bulduğumuz bir tercihtir” diye konuştu.
İlhan, protokolün 1981 tarihli Dünya Tabipler Birliği Lizbon Bildirgesi’ne dayandırılmasının da doğru olmadığını kaydetti. Bildirgede “dinsel destek” ile hastanın fiziksel ya da ruh sağlığının tedavisinden değil, kendi dinsel ritüellerini gerçekleştirme, inancının gereği olan davranışları sergileme hakkından söz edildiğini belirten İlhan, “Lizbon Bildirgesi dini telkin, manevi destek, dini danışmanlık, rehberlik hizmeti gibi bir uygulama tanımlamamaktadır” dedi. İlhan, bu uygulama ile yapılmak istenenin ise çağdaş tıbbi uygulamanın yerine dinsel telkin ve yönlendirmelerin konması olduğunu söyledi.
Sağlık Bakanlığı protokolü iptal etmeli
İlhan'ın konuşmasının ardından, ortak basın açıklamasını TPD MYK üyesi Prof. Dr. Meram Can Saka okudu. Sağlık Bakanlığı'nı bu protokolü iptal etmeye çağıran Saka, vatandaşları da bu tarz uygulamaların dini hassasiyetlerle ilgili olmadığını bilerek hükümete itiraz etmeye, herkes için ulaşılabilir, nitelikli, yaygın sağlık ve ruh sağlığı hizmeti talep etmeye çağırıyoruz" dedi.
AKP’nin sürdürdüğü politikanın bir parçası
Doç. Dr. Burhanettin Kaya da, protokolün çerçevesinin belirsiz olduğuna dikkat çekerek, sözü edilen görevlilerinin görev tanımının ne olduğunu, sistem içinde nasıl ikame edileceklerini, nasıl çalışacaklarını bilmediklerini belirtti. Bu belirsizliğin de ciddi bir sorun olduğuna işaret eden Kaya, “Burada son derece önemli olan; çağdaş ruh sağlığı hizmetlerinin yerine dinsel bir müdahaleyi, telkini ya da desteği koyan, aslında ciddi bir ideolojik değişiklik içeren bir yaklaşım olmasıdır. Bu 12 yıllık iktidarı boyunca AKP’nin sürdürdüğü politikanın bir parçasıdır” diye konuştu
Kaya, protokole dünya örneklerinin gerekçe olarak gösterilmesiyle ilgili olarak şunları söyledi:
“Şu anda bir hasta böyle bir telkin istediği zaman, ona dışarıdan bir din görevlisi çağrılmasına engel hiçbir durum yok. Hastanede yatan bir birey talep ettiğinde ölmeden önce, acısını yaşarken, terminal dönemde telkin isteyebiliyor. Bunun için din görevlisinin hastanede, sağlık hizmeti veren ekibin içinde bulunmasına gerek yok. Ama bu protokole göre sağlık hizmetinin, sağlık ekibinin bir parçası haline getirilen bir durum söz konusu.”
Kaya, bu girişimin bir yanının da imam hatip mezunlarına yeni bir iş alanı açmak olduğunu söyledi. TEOG’da tercihte bulunmayan 40 bin kişi doğrudan imam hatiplere yerleştirildiğini hatırlatan Burhanettin Kaya, “Bütün bunlar imam hatip mezunlarına yeni alan yaratma girişimlerinin de bir parçası” diye konuştu.
Karikatür: Dr. Cumhur Ertekin (1961) – Dr. Seyfi Durmaz (2015)