Kirli, kanlı bir oyunun içine düşmüşüz.
İçinde kıyıya vuran, evlerde buzdolaplarında saklanan çocuk cesetlerinin olduğu korkunç bir oyun bu. Aslına bakarsanız bizi insanlığımızdan, hekimliğimizden utandıran rezil bir oyun, bir kabus, karabasan.
Bir yanda "400 vekil bir partiye verilseydi böyle olmazdı" diyen büyükler, diğer yanda patlayan bombalar, gençlerin parçalanmış bedenleri.
Bir yanda "seçim", "demokrasi" oyunları, öte yanda hayatın acımasız gerçekleri. Kaybettiği kardeşi için haykıran bir Yarbay: Ne oldu, düne kadar çözüm diyordunuz, şimdi sonuna kadar savaş diyorsunuz?
***
Öldürülen, dayak yiyen sağlıkçılar. Şimdi aramızda olmayan bir hekim, bir hemşire, çocuklar, gençler, kadınlar, ihtiyarlar, yanan ormanlar.
Hepsi bir şeyin habercisi: O yüce milli irade istenilen neticeyi vermezse fena. Hele Irak'ı, Suriye'yi, Türkiye'yi, tüm Ortadoğu'yu hizaya getirmek isteyen emperyalist abiler memnun olmazsa çok daha fena! Şunu söylüyorlar tüm topluma: Hem öleceksiniz, hem yanacaksınız, hem işsiz kalacaksınız, ama akıllanırsanız, istediğimizi verirseniz iş başka, o zaman sorunlarınızı sakin, huzur içinde çözeriz!
7 Haziran seçimi istenen neticeyi vermemiş görünüyor, zaten "bu sayılmaz" dediler, 1 Kasım'da yeniden bakacaklar. Bir meclis, TBMM, Türkiye'nin bunca büyük derdi varken tümüyle işlevsiz kaldı da kayda değer tepki göstereni çıkmadı. Aklımızla alay ediyorlar.
***
Bizler, bu ülkenin hekimleri, sağlıkçıları, 7 Haziran seçimleri öncesi kendi alanımızda olanı biteni yurttaşlarımıza anlatmaya çalıştık. İyi hekimlik yapmak istiyoruz, sağlığı herkes için ayrımsız bir hak olarak görüyoruz.
Önümüze sağlıkta dönüşümü, genel sağlık sigortası primlerini, tamamlayıcı sağlık sigortasını, istisna sağlık hizmetlerini, 14 çeşit katkı katılım payını koydular, anlatmaya çalıştık. Gezi'de Türkiye hiç olmadığı kadar biber gazıyla, TOMA'yla, Akrep'le, plastik mermiyle tanıştı, yaralananlara ihtiyaç duydukları sağlık hizmetini vermeye çalıştık.
Şimdi önümüze sokağa çıkma yasaklarını, silahlı, bombalı çatışmalarda ölmüş, yaralanmış bedenleri koyuyorlar.
Hekimler olarak bu ülkenin büyük acılarına tanıklık ediyoruz.
Oysa biz hastalığa değil sağlığa, ölüme değil yaşama, acıya değil mutluluğa tanıklık etmek istiyoruz.
***
Çare yok, hayatımızı berbat etmeye çalışanlar bizi mücadeleye çağırıyor.
Bu ülkenin güzel insanları. Hadi silahların susması, acıların durması için el ele verelim. Hadi sağlığımız, çocuklarımızın geleceği, emeğimiz, kardeşliğimiz için beraber olalım.
Karadeniz'deki Hava ana gibi haykıralım: Biz Halkız.
Ya da katledilen gençlerimiz için hatırlayalım Neruda'nın şiirini:
Ölü, yiğit, gölge ve buz, ne varsa
Tohuma dururlar yeniden
Ve halk, toprağa gömülü
Tohuma durur bir yerde
Buğday nasıl filizini sürer de
Çıkarsa toprağın üstüne
Güzelim kırmızı elleriyle
Sessizliği burgu gibi deler de
Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerle.
Dr. Bayazıt İlhan
TTB Merkez Konseyi Başkanı