Kadınlar savaş istemiyor!

Haberler

TTB 4. Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kongresi: “Savaşta en çok zarar gören kadınlar ve çocuklardır. Dünya kamuoyunu konuya duyarlı ve aktif olmaya çağırıyoruz. Türkiye’de de İstanbul Protokolü’nün uygulanarak savaştan zarar gören kadın ve çocukların özel olarak korunması sağlanmalıdır.”

Tıp Dünyası – HABER MERKEZİ

TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu tarafından düzenlenen 4. Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kongresi, “Kadın ve Savaş” teması ile 6-8 Ekim 2016 tarihlerinde Mersin Tabip Odası’nın ev sahipliğinde yapıldı. Savaşın nedenleri ve araçları ile kadınlara ve kadın sağlığına etkilerinin tartışıldığı kongrede, “Kadınlar sadece doğal olarak değil, iradi olarak da savaşa karşıdır” denildi.

Türkiye’nin dört bir yanından ve Mersin’den çok sayıda kadın ve kadın hekimin katıldığı kongre, TTB Merkez Konseyi Yönetim Kurulu üyesi Dr. Selma Güngör ve Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Ful Uğurhan’ın açılış konuşmaları ile başladı.

Gerçekleşmeyen darbenin kongreye darbesi

Uğurhan, ülkedeki ortamın kongre hazırlıkları sürecine nasıl yansıdığını anlattı.

Binbir emek ve heyecanla başladıkları ve ilkbaharda yapmayı planladıkları kongre hazırlıklarına, düzenleme kurulunda yer alan barış imzacısı akademisyenlere yönelik inanılmaz baskıların yarattığı iklim nedeniyle ara vermek zorunda kaldıklarını belirten Uğurhan, bu süreçte Mersin’de başlangıçta birlikte yola çıktıkları resmi kurumlarla da yollarını ayırmak zorunda kaldıklarını anlattı.

Uğurhan, “Mersin Üniversitesi’nde yapılması planlanan kongremizin akıbeti, barış için imza atan arkadaşlarımızın aramızdan ayrılması koşuluna bağlanınca, kongremizi bir sivil toplum örgütünün salonuna taşımak zorunda kaldık. Bu sefer de darbe girişimi nedeniyle bu salonda ‘hiçbir toplantının yapılmama kararı alındığı’ tarafımıza iletildi. Böylece pek çok olayda tanık olduğumuz gibi gerçekleşmeyen darbenin bir darbesine de biz maruz kalmış olduk!” dedi.

Uğurhan, gençlerin, çocukların, silahlarla, bombalarla yok olduğu değil, bilimle, sanatla, sporla kendilerini var ettiği, kadın bedenin fetih aracı olarak görülmediği savaşsız bir dünyanın kurulması için başta kadınlar olarak mücadeleye devam edeceklerini belirtti.

Tüm boyutlarıyla “Kadın ve Savaş”

Kongre Şevkat Bahar Özvarış’ın göç olgusunu, Neşe Özgen’in sınırları anlattığı açılış konuşmalarıyla başladı. Sınırların yalnızca ülkeler arasında olmadığı, insanlar, toplumlar arasında da olduğunu, zihnimizde ve yüreğimizde de olduğunu ifade edildi. Kongre boyunca kadınlar yüreklerini zihinlerini herkese açarak savaşlarda açılan yaraları nasıl saracaklarını ve barış imkanını konuştular.

İlk gün, “Tarihten Bugüne Sınırlar ve Göçler, “Göç Eden Kadın Gözüyle Savaş”, “Uluslararası Örgütler Gözüyle Göç”, “Göç ve Kadın Sağlığı” başlıklı sunumlar gerçekleştirildi.

“Savaşın Cinsiyeti”, “Sosyoekonomik Boyutuyla Savaş ve Kadın”, “Savaşa İçerden Bakmak” ve “Savaşın Toplumsal Sonuçları ve Ruh Sağlığına Etkileri” ikinci günün oturum başlıklarıydı.

Üçüncü günün oturumlarında ise “Savaş, Mültecilik ve Kadın”, “Hukuki Boyutuyla Savaş ve Kadın” başlıkları ele alındı.

Savaş şiddetin en örgütlü biçimidir

Kongrenin sonuç bildirgesi 8 Ekim 2016 Cumartesi günü TTB Merkez Konseyi üyesi ve Kongre Başkanı Dr. Selma Güngör, TTB Kadın Hekim ve Kadın Sağlığı Kolu Yürütmesi adına Dr. Nilay Etiler ve Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Ful Uğurhan'ın söz aldığı bir basın açıklamasıyla kamuoyuna duyuruldu. 

Sonuç bildirgesinde, savaşların insanların ayrıcalık oluşturmak ya da bunları korumak, iktidar olmak ya da yeryüzündeki kaynaklara el koymak için ürettikleri şiddetin en örgütlü biçimi olduğu belirterek, kapitalist sistemin kâr etmek, kârını artırmak ve yapısal krizini çözmek için zaman zaman savaşları araç olarak kullandığına dikkat çekildi. Dünya üretiminin üçte birini oluşturan silah üretiminin, savaşları kışkırtan ve bitmesini engelleyen bir diğer etken olduğu vurgulandı. Kadınların, savaşların öznesi olmadığı halde sıklıkla nesnesi olduğu, kadın bedenine yönelen şiddetin savaş silahı haline geldiği, kadın bedeninin fethedilmesi gereken topraklar gibi taciz, tecavüz ve her türlü şiddetin hedefi olduğu belirtildi.

Kadınlar barış istiyor!

Sonuç bildirgesinde kongre kararları şöyle sıralandı:

  • Savaşların son bulması tüm dünyada ırk, milliyet, dil, din, kültür farkı gözetmeden eşitler arasında, bir arada yaşamamızla mümkün olacaktır. Ama en önemlisi ilk ve en yaygın ve en eski ayrımcılık olarak cinsiyetçiliğin, patriarkanın son bulmasıdır. Kadınlar olarak bizler, sadece doğal olarak değil iradi olarak savaşa karşıyız.
  • Kadın hekimler olarak hiç bir militarist söylemin yanında olmama, hatta karşısında olma konusunda irademizi beyan ediyoruz.
  • Sığınmacıların ayrımcılığa maruz kalması, daha çok sömürüye ve cinsel istismara maruz kalmaları kabul edilemez. Kapsamlı, insan haklarına saygılı, kültürel değerleri gözeten bir entegrasyon programı, en kısa sürede ulusal düzeyde hayata geçirilmelidir.
  • Toplumların kültürel değerlerine saygılı olmakla birlikte, çocuk yaşta evlilikler “çocukların cinsel istismarı” olarak ele alınmalıdır. 18 yaş altındaki evliliklerin ulusal yasalar ve evrensel değerler doğrultusunda ele alınmalıdır.
  • Savaşta zarar gören kadınlar ve çocuklar için önlemler alınması konusunda dünya kamuoyunu konuya duyarlı ve aktif olmaya çağırıyoruz. Türkiye’de de İstanbul Protokolü’nün uygulanarak savaştan zarar gören kadın ve çocukların özel olarak korunması sağlanmalıdır.
  • Üreme sağlığı hizmetleri başta olmak üzere tüm sağlık hizmetlerinin çok dilli, kültüre duyarlı bir bakış açısıyla sunulması sağlanmalıdır. Bu kapsamda özellikle birinci basamak sağlık çalışanları, hizmet içi eğitimler ile desteklenmelidir.
  • Suriye savaşına müdahil olan tüm tarafları Suriye’de savaşın bitmesi için acil adım atmaya çağırıyoruz.
  • Ülkemizdeki sorunların çözümü için silahların kullanılmasına son verilmesini istiyor, barış talebimizde ısrar ediyoruz.