14 yıldır uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programının sonuçlarından birinin, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin ulaştığı boyut olduğunu görüyoruz. Sağlık Bakanlığı’nın Beyaz Kod uygulaması verilerine göre, 1 Haziran 2012 – 7 Aralık 2015 tarihleri arasında 38 bin 253 sağlık çalışanı şiddete uğramıştır. Bu, günde en az 30 sağlık çalışanının şiddete uğraması anlamına gelmektedir, ki bu sayılar sadece kayda geçirilmiş şiddet olgularına ilişkindir. Bu başvuruların yaklaşık üçte biri fiziksel şiddet, üçte ikisi sözel şiddet başvurularıdır.
Ülkemizde yakın bir tarihte, Pınar ve arkadaşları (2015) tarafından 12 bin 944 sağlık çalışanı üzerinde yapılan bir çalışmada1, son 12 ay içinde sağlık çalışanlarının %44.7’sinin şiddete uğradığı saptanmıştır. Aynı çalışmada, fiziksel şiddetin %45.7 oranında hasta yakınlarından, %30 oranında yakınlarıyla birlikte davranan hastalardan, %23.6 oranında tek başına hastalardan geldiği belirlenmiştir.
Fiziksel şiddet yaralamakla kalmıyor; can da alıyor. 1988 yılında Dr. Edip Can Kürklü, 2005 yılında Dr. Göksel Kalaycı, 2012 yılında Dr. Ersin Arslan, 2015 yılında Dr. Kamil Furtun ve Dr. Aynur Dağdemir çalıştıkları sağlık ortamında uğradıkları şiddet sonucunda katledildiler. 2012 yılında Dr. Melike Erdem ise, SABİM hattı üzerinden oluşturulan şiddetin, yoğun psikolojik baskı ortamının sonucunda yaşamını yitirdi.
Kaybettiğimiz meslektaşlarımıza karşı son görevimizi büyük bir üzüntüyle yerine getirdik. Yaralananların yanında olduk. Davalarını takip ettik, sorumluların peşini bırakmadık, bırakmıyoruz. Bu konuda bir yasa teklifi hazırlayarak Sağlık Bakanlığı’na ilettik.
Şiddetin ortaya çıkmasında rol oynayan etkenler arasında, sağlık çalışanlarından kaynaklananlar alt sıralarda yer alıyor. Şiddetin nedeni sağlık çalışanı ile hasta arasındaki bir iletişim sorunu değil sıklıkla. Bu durum giderek tırmanan bir gerilimin sonunda hastanın ya da hasta yakınının kontrolden çıktığı bir an olarak da yaşanmıyor. Şiddete uğrayan sağlık çalışanının çoğunlukla hastasından bir saldırı beklemediğini, saldırıya savunmasız bir şekilde yakalandığını görüyoruz. Karşısındaki korunduğu, kendinden uzak tutmaya çalıştığı bir hasmı değil, sağlığına kavuşması için çaba gösterdiği hastası ya da hastasının yakını sonuçta. Boyutları giderek artan sağlık ortamındaki şiddeti, sağlık çalışanlarının tutumuyla, hastaya yaklaşım biçimiyle açıklamak mümkün görünmüyor.
Sağlık ortamındaki şiddet, sıklıkla hasta ya da hasta yakınlarından sağlık çalışanlarına yönelse de, aslında burada hedefin sağlık sistemi olduğu söylenebilir. Uygulanmakta olan sağlık politikalarını ele almadan, sağlıkta şiddetin çözümüne yönelik geçerli bir yaklaşım geliştiremeyiz.
Sağlık hizmetinde temel çalışma biçimi olarak uygulanmakta olan ve niceliği ön plana çıkartan performans ve hakediş sistemleri, sağlık hizmet sunumunda niteliğin düşmesinin en önemli nedenleri. Yeterli ve nitelikli sağlık çalışanı yokluğu diğer önemli bir sorun. Hizmet alımları, taşeron çalışma biçimi, nitelikli sağlık çalışanı yetişmesini engelliyor. Taşeron çalışanlar kurumun değil, şirketin elemanı oldukları için, nerede istenirse orada çalıştırılıyorlar. Üstelik de, izin dahi kullanmadan düşük ücretlerle, uzun saatler boyunca.
Çoğu sağlık kurumunun fiziki yapısı nitelikli hizmet vermeye uygun değil. Hastaneler birer işletme olarak görüldüğünden, masraf olmaması, giderlerin artırılmaması için çoğu zaman alt yapıda bir iyileştirme sağlanmıyor; hatta sağlık tesislerine gerekli bakım ve onarım bile yapılmayabiliyor.
Sağlık hizmetine erişim hekim başına düşen yüksek hasta sayılarıyla kolaylaşmış görünse de, hastaya ayrılan zamanın azalmasına koşut olarak sağlık hizmetinin niteliği de düşüyor. Bir yandan da hasta başvuruları açısından kışkırtılmış bir talep yaratılmış durumda.
Yeterli öğretim elemanı ve alt yapı olanakları olmadan açılan çok sayıdaki tıp fakültesi ve sağlık okulları, sağlık hizmeti ve eğitimin niteliğini düşüren bir diğer etken.
Sağlık hizmeti alırken muayene katılım payı, ilaç katılım payı, reçete ücreti gibi değişik isimlerle 15 farklı kalemde katkı payı ödeniyor. Bunun sonucu, hastaların ücretsiz muayene olabilmek için acil servislere yönelmeleri. Acil servislere bir yıl içinde 100 milyondan fazla kişinin başvurduğunu biliyoruz. Kamu Hastane Birlikleri içerisinde yer alan hastanelerde toplam başvurunun üçte bire yakını acillere yapılıyor. Gelişmiş ülkelerde acile başvuru oranlarının yüzde 5-8'lerde kaldığını belirten de bizzat Sağlık Bakanlığı yetkilileri. Sağlıkta şiddetin en sık görüldüğü kliniklerin acil servisler olması tesadüf değil.
Sağlıkta Dönüşüm Programı ile müşteri kavramı ve memnuniyet anlayışı ön plana çıkarıltılarak hastalar ve yakınları tıbbi bir gereklilik olup olmadığına bakılmaksızın talep ettikleri her şeyin, istedikleri anda ve istedikleri şekilde karşılanması yönünde bir beklentiye sokuldu. Bu durum, her hekimin ya da sağlık çalışanının, her an saldırıya uğrayabileceği bir sağlık ortamının yaratılması anlamına geliyor. Ikinci önemli nokta, bir algı yönetimiyle halkın sağlık sisteminden beklentisinin karşılanması mümkün olmayan bir şekilde yükseltilmesi. Hayaller ve gerçekler birarada olmuyor. Vaat edilen ile karşılaşılan arasındaki fark açıldıkça, fatura sağlık çalışanlarına çıkartılıyor. Sağlık çalışanları mesleki değersizleştirme, itibarsızlaştırma ile hedef haline getirilip sağlık ortamındaki her türlü aksaklığın sorumlusu olarak gösterilirken, sorunların oluşumunda sağlık sisteminin payı göz ardı edilmiş oluyor. Beklentisi karşılanmayan hasta hedefine sağlık çalışanını koyuyor. Bunun sonucu da, sağlıkta şiddet.
Sağlıkta şiddetin ortaya çıkmasını kolaylaştıran önemli bir etkenin, ülkemizin son yıllarda yoğunluğu giderek artan bir şiddet sarmalının içine sokulması ve sorunu şiddetle çözme anlayışının en yukarıdan başlayarak toplumsal ilişkilere nüfus etmesi olduğunu belirtebiliriz. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın terkedilmesi ve toplumsal barışın sağlanması için gösterilecek çabalar, sağlıkta şiddetin ortadan kaldırılması yönünde atılacak önemli adımlar olacaktır.
1Pinar T, Acikel C, Pinar G, et al. Workplace Violence in the Health Sector in Turkey: A National Study. J Interpers Violence, 2015 Jun 28. pii: 0886260515591976.
Prof. Dr. Raşit Tükel
TTB Merkez Konseyi Başkanı