Kafkaesk bir soruşturma

Haberler

Prof. Dr. Feride Aksu Tanık –

“Bu suça ortak olmayacağız” adlı bildirinin 11.01.2016 tarihinde açıklanmasından on gün sonra Ege Üniversitesi hızla soruşturma açan üniversitelerin arasında yer aldı. İmzacıların çalıştıkları Edebiyat, Tıp, İletişim, İktisat ve Fen Fakültelerinin Dekanlarından bir komisyon oluştuğu öğrenildi. Komisyon 23 Mart’ta ifadelerini vermek üzere imzacıları davet etti. Rektörlük binası Bornova’da eski bir Levanten köşküdür. İfade vermek üzere gidildiğinde her zaman araçlarla ya da yürüyerek girilebilen bahçenin yüksek demir parmaklıklı kapısının kapalı olduğu, içeriye bir otobüs dolusu çevik kuvvet polisinin konuşlandığı görüldü.  İmzacı öğretim elemanlarına destek vermek üzere gelenlerin bahçeye bile girmesine izin verilmeyeceği söylendi. Sadece imzacılar girebilecekti. Tesadüf bu ya, üniversitenin tüm üst düzey yöneticileri Rektörlük yerleşkesi dışındaydılar. Telefonlarına da erişilemiyordu. İmzacıların, desteklemek üzere gelen sendika, parti temsilcilerinin ve dostlarımızın direnmesi, avukatların çabaları ve dirayeti sonucunda önce bahçeye, sonra soruşturmanın yürütüleceği binaya girilebilmesi sağlandı.

Soruşturma komisyonuna imzacılar adına hazırlanan konuşmada özetle; Cumhuriyet tarihinin farklı dönemlerinde üniversitelerin, akademisyenlerle ilgili soruşturmalara, cezalara, tasfiyelere tanık olduğu; 1947-1948’de Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, 1960’ta 147’ler, 1980’de 1402’liklerin tasfiyelerinin Türkiye tarihinin kara sayfaları olduğu belirtildi. Soruşturma Komisyonuna tarihi bir rol düştüğü, Ege Üniversitesinin de, üniversite sözcüğünün epistemolojik kökenine, demokrasi kültürüne yakışacak bir karar vererek, tarihin onurlu sayfasına yazılmayı hak ettiği düşüncesi ifade edildi.

Soruşturma komisyonu soruşturmayı sonuçlandırmayarak tarihi rolünü yerine getirdi, bu arada rektörlük seçimleri yapıldı ve oy sıralamasında dördüncü olan adayın ataması gerçekleşti. Yönetim değişikliği ile birlikte fakültelerin dekanları da değişti, soruşturma komisyonunun da değiştiği duyuldu.

6 Ocak 2017’de yayınlanan 679 sayılı KHK ile Ege Üniversitesi’nde görev yapmakta olan 11 imzacının dokuzu kamu görevinden ihraç edildi, ikisi ise Rektörlük tarafından süresiz açığa alındı. Aynı hafta sonu imzacı akademisyenlerin odalarının bazılarında kilitlerin değiştirilerek, bazılarında ise üzerinden asma kilit takılarak odalara olası girişin engellendiği haberi alındı. Daha önce kamu görevinden ihraç edilenlerin çalışma mekanlarına yönelik böylesi bir uygulama söz konusu olmamıştı. Arama kararı 9 Ocak 2017 sabahı EÜ Rektörlüğü Hukuk Müşavirliği’nin İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazdığı yazıya dayandırılacaktı. Aramanın amacı ise savcılığın ifadesiyle “suçun tespiti ve soruşturmanın derinleştirilip aydınlatılması, suç unsurlarının ve delillerin ele geçirilmesi” olarak ifade edilmişti. Aramanın tespit edilmemiş bir suç için yapıldığını ama Kafkaesk bir biçimde suçun yaratılabileceğini işaret eden ve “bir defalık, gündüzleyin” yapılan hukuksuz aramada imzacıların ve avukatlarının bulunmasına izin verilmemiş, bilgisayar hard disklerine, flash disk ve CD’lere el konmuş, alındıkları andaki kopyaları çıkartılmamıştır.

Soruşturmanın seyrine ilişkin süreç bilgisine ise 9 Ocak 2017 sabahı EÜ Rektörlüğü Hukuk Müşavirliği’nin İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazdığı yazıdan ulaşılmıştır. Bu yazıdan; üniversitenin 8 Eylül 2016 tarihinde soruşturmanın yürütülmesine ilişkin ikinci kararı aldığını, soruşturmanın tamamlandığını, 6 Kasım 2017 tarihinde YÖK’e yazılan yazı ile “eldeki bilgi belgeler ve somut olayın özellikleri dikkate alındığında (imzacıların isimleri sayılarak) üzerine atılı suçu işledikleri hususunda kanuni ve vicdani kanaat oluştuğundan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alına Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname’nin 4. Maddesi D fıkrası uyarınca kamu görevinden çıkarma cezasının teklif edilmesi kanaatinin oluştuğunun belirtildiği öğrenildi. Oysa imzacı akademisyenlere ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma mevcuttur, haklarında dava açılan dört akademisyen için henüz Adalet Bakanlığı’ndan yargılama izni verilmemiştir, diğer imzacı akademisyenler henüz bu mahkeme dosyasına eklenmemiştir. Ama Ege Üniversitesi “atılı suçu işledikleri hususunda kanuni ve vicdani kanaat oluştuğundan” diyebilmiş ve kamu görevinden ihraç talep edebilmiştir. Bu icraat ile akademi tarihinin en karanlık en siyah sayfalarına kaydedilmeyi hak etmişlerdir.