Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın “Tam gün uygulamasından geri adım atılacağı, esnek çalışmaya geçileceği” yönündeki açıklamaları hekimler ve sağlık çalışanları arasında geniş yankı uyandırdı. TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, tıp fakültesi öğretim üyelerinin sözleşmeli ve güvencesiz olarak şehir hastanelerinde çalıştırılmasının amaçlandığını kaydetti.
Tıp Dünyası – ANKARA
Sağlık Bakanı Ahmet Demircan geçtiğimiz günlerde bir gazeteye yaptığı açıklamayla, sağlık alanında esnek çalışmaya geçiş için hazırlık yürütüldüğü bilgisini verdi. Demircan, “yepyeni bir model” olarak lanse ettiği sistem için, “Bir hoca üniversitede çalışacak, istiyorsa gidecek şehir hastanesinde hizmet verebilecek. Benim şehir hastanemde bir profesörüm varsa, üniversitenin ihtiyacı varsa, o da gitsin üniversitede sözleşmesini yapsın, dersini versin. Şu anda uyguladığımız çalışma modeli bunu sağlamıyorsa bunu ben geliştirmeliyim. İşte o geliştirme arayışının çalışmasıdır esnek çalışma modeli” değerlendirmesini yaptı.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın açıklamalarını Tıp Dünyası’na değerlendirdi. Öncelikle şu anda tıp fakültelerinde tam gün diye sözü edilen sistemin gerçek anlamda tam gün sistemi olmadığına dikkat çeken Tükel, “tam gün” adı altında üniversite öğretim üyelerinin özel hastanelerde sözleşme yaparak çalıştırıldığı bir sistem söz konusu olduğunu söyledi. Tükel, “Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın açıklamalarından tıp fakültesi öğretim üyelerinin şimdi de şehir hastanelerinde çalıştırılacağını anlıyoruz. Tamamen esnek çalışma modeli, güvencesiz çalışma modeli. Bu da sanki yeni bir modelmiş gibi bize sunuluyor” dedi.
Üniversite hastaneleri yok ediliyor
Şehir hastanelerinin özel şirketler tarafından kurulan ve yönetilen hastaneler olduğunu belirten Tükel, “Bu tam günden geri dönüş değil, üniversitelerin giderek yok edilmesi sürecinin önemli bir aşaması olarak görünüyor. Yıkım süreci son 6-7 yıl içinde peyderpey gerçekleştirildi. Birçok öğretim üyesi bu koşullar altında çalışmak istemediği için üniversitelerden ayrıldı. Şimdi sözleşmeli, güvencesiz, esnek bir çalışma modeliyle üniversiteleri tamamen ortadan kaldıracak bir aşamaya gelindiğini görüyoruz” değerlendirmesini yaptı.
Üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na bağlanması
Tükel, Bakanı Demircan’ın üniversite hastanelerinin birleştirilip tek kurum altında yönetilmesiyle ilgili sözlerini de değerlendirdi. Üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na bağlanmak istendiğini, bunun 2011’den bu yana zaman zaman gündeme getirildiğini kaydeden Tükel, “Üniversitelerin borçlu olması üniversitelerin kötü yönetilmesiyle ilgili değildir. Üniversite hastaneleri performansa dayalı döner sermaye ödeme sistemine geçilmesiyle birlikte finansal kriz içine girmişlerdir. Diğer sağlık kuruluşlarında tanı, tedavi ve izlemi yapılamayan zor ve karmaşık vakalara tedavi hizmetini sunan, çoğu hasta için son başvuru noktası olan üniversite hastaneleri, giderek artan borç yükü altında çöküşe doğru sürüklenmiştir. Bu çöküşün nedenlerine baktığımızda ilk dikkati çeken nokta, üniversite hastanelerinin sağlık harcamalarının büyük bir oranının döner sermaye kaynaklarından gerçekleşmesidir. Diğer bir ifadeyle, üniversite hastaneleri döner sermaye gelirlerine mahkûm edilmişlerdir” diye konuştu. Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) fiyatlarının yaklaşık 10 yıldır güncellenmemesi nedeniyle üniversite hastanelerine Sosyal Güvenlik Kurulu (SGK) tarafından sağlık hizmeti üretme maliyetlerinin çok altındaki değerlerde geri ödeme yapıldığını belirten Tükel, bunun da üniversite hastanelerini büyük bir borç yükü altına soktuğunu kaydetti.
Hastaneleri iflas noktasına getiren sağlık politikalarıdır
Tükel, şöyle konuştu:
“Sağlık Bakanı üniversite hastanelerini kendine bağlamayı düşünürken, Sayıştay’ın 2016 yılında yayımladığı denetim raporunda, Sağlık Bakanlığı hastanelerinin çok ciddi bir borç yükü altında oldukları, yaptıkları iş ve işlemler sonucunda zarar ettikleri, aslında ortada döndürülen bir sermayenin mevcut olmadığı belirtiliyordu. Raporda ayrıca, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde döner sermaye bütçesi uygulamasının kaldırılarak merkezi yönetim bütçesinin esas alınması önerilmekteydi. Gerek Sağlık Bakanlığı hastanelerini gerekse üniversite hastanelerini iflas noktasına getiren uygulanan sağlık politikalarıdır.”