Tıp Dünyası – HABER MERKEZİ –
Gezi Direnişi’nde yaralı vatandaşlara acil sağlık yardımı yapıldığı gerekçesiyle Sağlık Bakanlığı’nın İstanbul Tabip Odası (2012-2014 dönemi) Yönetim Kurulu ve Onur Kurulu’nun görevden alınması talebiyle açmış olduğu davanın karar duruşması 14 Kasım 2017 Salı günü 10.25’de Çağlayan Adliyesi 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme heyeti üç buçuk yıldır süren davayı red kararı vererek sonlandırdı.
Duruşma sonrasında adliye önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi ve “Gezi Hekimliği Yargılanamaz” pankartı açıldı.
Sağlık Bakanlığı kaybetti
Adliye önünde ilk konuşmayı TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel yaptı. Dr. Tükel, Gezi Parkı eylemleri sürecinde gerçekleştirdikleri hekimlik uygulamaları sebebiyle Ankara ve Hatay Tabip Odalarına da görevden alma davalarının açıldığını ve reddedildiğini hatırlatarak, şunları söyledi:
“Bugün de burada hekimlik kazandı. Fakat bu davanın bir de kaybedeni var; Sağlık Bakanlığı! Bakanlık Gezi protestoları sırasında acil tıbbi yardım ihtiyacı olanlara Tabip Odası üyelerinin gönüllü yardım etmesini, bu amaçla yapılan bütün hekimlik uygulamalarını ‘amaç dışı faaliyet’ olarak değerlendirilmiş ve bu davayı açmıştı. Gerek TTB yasasının, gerekse tüm hekimlik değerlerinin, evrensel değerlerin, kişilerin ve toplumun sağlık hakkına duyduğumuz saygının gereği olarak hekimler hangi koşulda olursa olsun yardım etmeye hazır olacaktır. Bu çabalarımızın yargılanması demek doğrudan hekimlik değerlerinin yargılanması demektir. Diğer yandan şunun da altını çizmemiz gerekiyor; Gezi protestoları sırasında Sağlık Bakanlığı bireysel olarak hekimlerin, Tabip Odası üyesi hekimlerin gerçekleştirmiş olduğu tıbbi uygulamalara karşılık, acil müdahalelere karşılık, görevi olduğu halde bu sağlık hizmetlerini yerine getirmemiştir. Burada aslında yargılanması gereken görevini yerine getirmeyenlerdir. Acil koşullarda, yaygın, tarafsız bir şekilde sağlık hizmetini sunmayanlardır. Bu mahkeme kararı; hekimlik kazanacak, hekimlik değerleri kazanacak yönündeki görüşümüzü bir kez daha doğrulamıştır” dedi.
Sağlık Bakanlığı’nın böyle bir dava açmasının utancını yaşıyoruz!
İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Selçuk Erez, “Bize göre bu dava hiç açılmamalıydı. Sağlık hizmetine ihtiyaç duyan bir vatandaşa yardım etti, müdahalede bulundu diye hekimlere dava açılmasından utanç duyuyorum. Bugün mahkemenin verdiği karara sevinelim mi sevinmeyelim mi bilmiyoruz, çünkü bu davanın açılmış olması başlı başına bizleri üzmüştür. Biz bu davayı kazanmış olsak bile Sağlık Bakanlığı’nın yanlış adım atmış olduğu anlaşılsa bile böyle bir davanın açılmasının utancını yaşıyoruz” diye konuştu.
Gerekçeyi bekliyoruz
İstanbul Tabip Odası Hukuk Danışmanı Av. O. Meriç Eyüboğlu da davanın sona ermesi kadar hangi gerekçeyle sona erdiğinin de önemli olduğuna dikkat çekerek, “Mahkemeden de hakkaniyete uygun şekilde; Sağlık Bakanlığı görevini yerine getirmediği için, gönüllü sağlık çalışanlarının, gönüllü sağlık hizmeti sunduğunu belirten bir gerekçeli karar oluşturmasını istiyoruz” dedi.
TTB ve İTO evrensel değerlerde tutarlılığın simgesidir
Dönemin İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Ali Çerkezoğlu da; TTB ve İstanbul Tabip Odası’nın demokratik bir kitle örgütü olarak, kardeş kitle ve meslek örgütleriyle birlikte, sadece yaralıları tedavi etmek değil, evrensel tüm değerlerde tutarlılığın simgesi olduğun belirtti. Hipokrat’tan bu yana her yerde, her zaman, nerede yaralı varsa, sağlık hizmeti ihtiyacı duyan insan varsa onun yardımına koşmanın hekimlerin görevi olduğunu belirten Çerkezoğlu, “TTB, İstanbul Tabip Odası bu tutarlılıkla sağlık hizmeti ihtiyacı duyulan her yerde yerini almıştır. Diğer yandan TTB ve İstanbul Tabip Odası sorumluluklarını sadece yaralı tedavi etmek, pansuman yapmakla sınırlamıyor; biz hekimler sağlık hakkını, yaşama hakkını, insanın bulunduğu çevreyle, ortamla, şehirle bir bütün olarak görüyoruz. Yani parkı park olarak koruma çabası da insan sağlığı için mücadelenin bir parçasıdır. Bizler Taksim’e, Gezi Parkı’na sahip çıkma mücadelesini; doğaya, yeşile, ağaca, bu ülkenin betonlaşmasına, ranta karşı mücadele, yani sağlıklı bir toplum olma yolundaki bir mücadele olarak görüyoruz. Bugün bu dava aynı zamanda bu tutarlılığın, bu inadın hukuk açısından da tescili anlamına gelmiştir. Burada bir kez daha yinelemek istiyoruz: Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” diye konuştu.