TTB Merkez Konseyi “Sağlıkta Dönüşüm Programı Çöktü” başlığı ile yürüttüğü 14 Mart etkinlikleri kapsamında, Genel Sağlık Sigortası, Aile Hekimliği ve Kamu Hastane Birlikleri ile ilgili olarak hazırladığı broşürleri kamuoyu ile paylaştı.
—
GSS çıkmazda!
GSS uygulaması ile Hükümet’in vaat ettiğinin aksine, sağlık hizmetlerinin maliyeti artmış, koruyucu hekimlik uygulamaları teşvik edilmemiş, ilaç ve tıbbi malzeme harcamaları artmış, sosyal güvenlik sistemi açık vermiş ve GSS primleri bu açığı kapatmak için kullanılmıştır. GSS terk edilmeli, genel bütçeden karşılanan bir sosyal güvenlik sistemi oluşturulmalıdır.
14 Mart Tıp Haftası etkinliklerini “Sağlıkta Dönüşüm Programı Çöktü” temasıyla yürüten TTB Merkez Konseyi, bu kapsamda hazırladığı “Genel Sağlık Sigortası: Ne dediler, Ne Oldu?” broşürünü kamuoyuna açıkladı. AKP Hükümeti tarafından 2003 yılında SDP kapsamında yaşama geçirilen GSS uygulaması ile ilgili olarak vaat edilenler ile bugün var olan durumun karşılaştırıldığı çalışmada, GSS’nin çöktüğüne dikkat çekiliyor ve genel bütçeden karşılanan bir sosyal güvenlik sisteminin tek çözüm olduğu belirtiliyor.
Broşürde yer verilenler özetle şöyle:
– GSS’nin sağlık hizmetlerinin maliyetini düşüreceği iddiası tam bir fiyaskoyla sonuçlandı. Sağlık hizmetlerinin maliyeti arttı. SGK’nin hastanelere ödediği fatura tutarları 2010-2016 yılları arasında bazı hastaneler için 3 katına kadar çıktı.
– İlaç ve tıbbi malzeme harcamalarının düşeceği söylendi. Ancak, 2009 ile 2013 arasında 15 milyar TL civarında sabitlenen ilaç ve tıbbi malzeme harcamaları 2016’da tekrar 22 milyar TL’ye çıktı.
– Koruyucu hekimlik uygulamaları teşvik edilecek ve zorlanacak dendi ama bu gerçekleşmedi. Toplumsal sağlık göstergelerinin en önemlilerinden bebek ölüm hızında en iyi bölge ile en kötü bölge arasındaki fark 2009 yılında 1.5 kat iken, 2016 yılında 2.2 kata çıktı.
– Sosyal güvenlik sistemi açık vermeye devam etti ve 20.2 milyar TL’ye yükseldi. Üstelik GSS ile toplanan sağlık primleri de bu açıkları kapatmak için kullanıldı.
– Vatandaşlardan GSS primini ödeyemeyenler sağlık hizmeti alamaz hale geldiler. Bir yandan topladığı GSS primleriyle sigorta sisteminin açıklarını kapatmaya çalışan sistem, bir yandan da prim borcu olana hizmet kapısını kapattı.
– Hizmetin niceliği niteliğinin önüne geçti, sağlık hizmetine erişimdeki eşitsizliklerde iyileşme olmadı.
Ne olmalı?
“Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastanelerinde performans sisteminin ve döner sermaye bütçesi uygulamasının kaldırılarak merkezi yönetim bütçesinin esas alınması; çalışmadığı görülmüş olan GSS’nin terk edilerek ülkedeki tüm bireyleri kapsamı içine alan ve kimsenin cebinden ek para ödemek zorunda kalmadığı, finansmanı prim ödenerek değil, genel bütçeden karşılanan bir sosyal güvenlik sisteminin oluşturulması tek çözüm olarak görünüyor!”
——–
Aile hekimliği kaosta!
Aile hekimliği sistemiyle birinci basamak sağlık hizmetleri parçalı hale getirildi. Piyasa yönelimli bir birinci basamak hizmeti oldu. Böyle bir yönelimle hekimler, rekabet etmek ve ‘müşteri memnuniyeti’ni sağlamak zorunda oldukları, güvencesiz, kuralsız ve mesleki bağımsızlığın tehlikede olduğu bir çalışma ortamında ayakta kalmaya çalışıyorlar.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın (SDP) önemli bileşenlerinden biri olarak 2005 yılında Düzce’de pilot uygulama ile başlatılan Aile Hekimliği’nin, birinci basamak sağlık hizmetlerindeki sorunları büyüttüğünü açıkladı.
“Aile Hekimliğinde Ne Dediler, Ne Oldu?” başlıklı bir broşürde, aile hekimliği sisteminin, iddia edildiği gibi birinci basamak sağlık hizmetlerindeki sorunları çözmediği, varolan sorunlara yenilerini eklediği tespiti yapılıyor.
Broşürde özetle şu tespitlere yer veriliyor:
– Aile hekimliği sistemiyle birinci basamak sağlık hizmetleri parçalı hale getirildi. Bu hizmetlerin bütüncül yaklaşımı parçalanarak bireysel ve toplumsal sağlık hizmeti birbirinden ayrıldı.
– Aile hekimliği sistemi ile oluşturulan kurumlar; sağlık hizmetlerinin planlanmasında kullanılacak verilerin elde edilemediği, kişiye yönelik koruyucu hizmetleri performans gereklilikleriyle sınırlandıran, “müşteri memnuniyeti” odaklı hale getirildi. Bu kurumlarda çalışan hekimlere bir tür “işletmeci” rolü verildi.
– SDP ile aile hekimliği sistemi, piyasa yönelimli bir birinci basamak hizmeti olmuştur. Böyle bir yönelimle hekimler, rekabet etmek ve “müşteri memnuniyeti”ni sağlamak zorunda oldukları, güvencesiz, kuralsız ve mesleki bağımsızlığın tehlikede olduğu bir çalışma ortamında ayakta kalmaya çalışmaktadırlar.
– Güçlü bir sevk sistemi oluşturulacağı belirtilmişti. Ancak bu iddia çok kısa sürdü. “Hastanelerdeki gereksiz yığılmaları azaltacak, tedavi hizmetlerinde kalite artışına hizmet edecek, sağlık harcamalarındaki israfı azaltacak” olan sevk sistemi, 2007 yılındaki Genel Seçim öncesinde kaldırıldı. 2008 yılında pilot uygulama olarak bazı illerde başlatılan sevk sistemi, 15 gün sonra yeniden kaldırıldı.
– Aile hekimleri, performansa dayalı sözleşmeli çalışmaya zorlandı; iş güvencesinden yoksun, mesleki bağımsızlığı ortadan kaldıran istismara açık ceza puan sistemiyle sözleşme feshi baskısı kuruldu; ücret kesintileri uygulanarak yönetici ve hasta baskısı ile şiddete maruz bırakıldı.
—–
KHB bitti!
SDP’nin büyük bir iddia ile getirdiği ve kaynakların “etkili ve verimli” kullanılacağı Kamu Hastane Birlikleri yapılanmasının ömrü sadece 6 yıl sürdü. AKP Hükümeti’nin “idari ve mali özerklik” getirerek hastanelerde etkililiği ve verimliliği sağlayacağını iddia ettiği model, yine AKP Hükümeti tarafından “çok başlılık getirdiği ve verimi düşürdüğü” gerekçesiyle kaldırıldı.
“Kamu Hastane Birlikleri” (KHB) başlıklı broşürde, AKP Hükümeti’nin KHB’yi yaşama geçirirken neler iddia ettiği ve sonuçta neler olduğu ortaya konuyor. Broşürde öne çıkanlar şöyle:
– Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) kapsamında büyük bir iddia ile getirilen ve kaynakların “etkili ve verimli” kullanılacağı savunulan KHB yapılanmasının ömrü sadece 6 yıl olabildi.
– 663 sayılı KHK ile yaşama geçirilen KHB, Ağustos 2017’de yayımlanan 694 sayılı KHK ile kaldırılarak, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, Genel Müdürlüğe dönüştürüldü. “Bağlı kuruluş” statüsü ile belirli yönlerden “özerk” hale getirilen yapı tekrar Bakanlık merkez teşkilatına bağlanarak “eskiye” dönüldü.
– Sağlık Bakanı bu “dönüşün” nedenini “çok başlılık” olarak ifade etti. Dolayısıyla AKP Hükümeti’nin SDP’sinin “idari ve mali yönden özerklik” getirerek etkililiği ve verimliliği sağlayacağı hastane modeli ve 663’ün yönetim modeli yine AKP Hükümeti tarafından “çok başlılık getirdiği ve verimi düşürdüğü” gerekçesiyle kaldırıldı.
– Sağlık Bakanlığı KHB modelini terk etmek zorunda kalmış olsa da, toplum sağlığını korumanın ve nitelikli sağlık hizmeti sunmanın yerini performans ölçütlerini tutturmaya, kâr elde etmeye bıraktığı mevcut sağlık sistemi üzerinde bir değişikliğe gitmemiştir. “Şehir hastaneleri” modeliyle sağlıkta özelleştirmenin farklı ve çapı daha büyük bir uygulaması yeni bir aşamayı göstermektedir.
Bir kez daha haklı çıktık!
TTB olarak Kamu Hastane Birlikleri modelinin uygulamaya girmesinden önce sağlıkta “verimlilik/kârlılık” adına ticari anlayışı hâkim kılacağını, eğitim, araştırma, kamu sağlığı gibi önceliklerin geri plana düşeceğini, verimlilik söylemleri ile çalışan hakları baskılanmaya çalışılırken, yüksek ücret alan idari kadroların ise artacağını, bunun da ek bir maliyet getireceğini belirtmiştik. Haklı çıktık. SDP’nin sağlık alanında oluşturduğu tahribat giderek hem sağlık çalışanları hem de halk tarafından daha yoğun olarak hissedilmektedir. Bu tahribata son verilmesi ve sağlıkta piyasacı yaklaşımdan vazgeçilmesi gerektiğini bir kez daha paylaşıyoruz.
Broşürlere http://www.ttb.org.tr/yayin_liste.php?Guid=262cd9f3-8730-11e7-aa09-54b29146220c bağlantısından ulaşılabilir.