Prof. Dr. Raşit Tükel
TTB Merkez Konseyi Başkanı –
Temel işlevleri meslek etiğini belirleme, mesleki denetim ve yaptırım uygulama, mesleğin toplum yararı ile birlikte uygulanıp sürdürülmesini sağlama olan meslek örgütlenmeleri, hukuksal olarak düzenlenmelerinin öncesinde de tarihsel süreçte toplumsal bir olgu olarak var olmuşlardır. Yasal ve Anayasal düzenlemeye tabi tutulmalarıyla, meslek kuruluşlarının örgütlenme hak ve özgürlüğü güvence altına alınmış; demokrasinin en temel öğesi olan yönetilenlerin aktif olarak yönetime katılması ve yönetim yetkisinin yönetilenlerle paylaşılması sağlanmıştır.
Anayasa’nın 135. maddesinde kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halkla ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleri olarak tanımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi 2002 tarihli bir kararında (E.2000/78 K.2002/31), meslek kuruluşlarına kamusal nitelik kazandıran özellikleri; üyelerinin çokluğu, ürettikleri iş ve hizmetlerin toplumun temel ihtiyaçlarına yönelik olması ve ülke genelinde yaygınlığı, çoğulcu demokratik gelişim ortamında etkili bir sivil toplum örgütü rolünde bulunmaları, örgütlülüğün üyelere getirdiği yararlar ile toplum çıkarlarının uygun düzeylerde dengelenebilmesi ve demokratik toplum kültürünün kamu düzeninde olumsuzluk yaratmadan derinleştirilebilmesi olarak belirtmiştir. Anayasa Mahkemesinin bu yaklaşımı, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, aynı meslek mensupları arasındaki ilişkileri düzenlemelerinin yanı sıra, toplumsal işlevlerine dikkat çekmektedir.
Toplum Sağlığı Açısından Hekimlik
Sağlığın sosyal belirleyicileri yaklaşımı, çoğunlukla bireyin denetiminde olmayan ekonomik, sosyal ve çevresel etmenler nedeniyle gelişen sağlık sorunlarını ortaya koyar. Bu etmenlerin genellikle hastalıkların doğrudan nedeni olmadığı, hastalıklara yol açan nedenlerin nedenleri oldukları belirtilir.
Dünya Tabipleri Birliği (DTB) tarafından 2015 yılında gözden geçirilmiş 3. baskısı yayımlanan Tıp Etiği Elkitabı, tıbbın bugün her zamankinden fazla oranda toplumsal bir etkinlik olduğunu ifade eder.1 Aynı kitapta, toplum ve fiziksel çevrenin hastaların sağlığı için önemli etmenler olmalarından dolayı, genel olarak hekimlik mesleği ve bireysel olarak hekimlerin, toplum sağlığı, sağlık eğitimi ve çevrenin korunmasında önemli roller üstelendikleri vurgulanır. DTB’nin Sağlığın Geliştirilmesi Üzerine Açıklama’sında belirtildiği gibi, “Tıp mesleğini uygulayanlar ve onların meslek birlikleri her zaman hastaları için en iyisi yönünde eylemek biçiminde ahlaki bir ödeve ve mesleki yükümlülüğe sahiptirler ve bu yükümlülük toplum sağlığını güvenceye almak ve geliştirmeye çalışmakla birlikte değerlendirilmelidir.”1
Sağlık alanına toplumsal yaklaşım, meslek birliğine toplum sağlığı açısından önemli görev ve sorumluluklar yüklemektedir.
Türk Tabipleri Birliği’nin Yapısı ve İşlevleri
Kamu kurumu niteliğine sahip, bütün organları seçimle işbaşına gelen, özerk, demokratik bir meslek kuruluşu konumundaki Türk Tabipleri Birliği (TTB), sağlık alanına ilişkin, kaynağını Anayasa’dan alan kamusal görev ve yetkilerle donatılmıştır.
Anayasa’nın 135. maddesi uyarınca hekimlik mesleğini toplum yararına geliştiren, hekimlik uygulamaları ve denetlenmesine dair görevler üstlenen meslek birliğimiz, bir yandan da hekimlerin davranış kurallarını belirlemiş; hekimlerin kendi aralarında ya da toplumla ilişkilerinde bu kuralların geçerliliğini koruması için çalışmalar yürütmüş; bu yönüyle de hekimler kadar kamunun çıkarını sağlamayı amaç edinmiştir.
6023 sayılı Yasa’da TTB’nin kuruluş amacı; hekimler arasında mesleki deontolojiyi ve dayanışmayı, meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumanın yanı sıra, hekimliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak ve korumak olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla meslek birliğimizin kamusallığı, hekimlerin haklarını korumakla sınırlı olmayıp tüm toplumun sağlık hakkının sağlanmasına yöneliktir. TTB, meslektaşlarımız kadar toplum açısından da önemli olan, bilimsel çalışmalar ve eğitim ile edinilen bilgiye ve tarihsel süreç içinde geliştirilen meslek ahlakına dayanan bir hekimlik uygulaması için çaba göstermektedir.
TTB, hekimlik mesleğinin geliştirilmesi, hekimlerin haklarının korunması ve ortak ihtiyaçlarının karşılanması, meslek disiplininin sağlanması, hekimlerin birbirleriyle ve halkla ilişkilerinde dürüstlüğün ve güvenin hakim kılınması, kamu hizmetinin düzeyinin korunması gibi işlevler üstlenmiştir. Bu işlevlerin yerine getirilmesi, mesleğin tüm mensuplarını, yani tüm hekimleri kapsamayı gerektirmektedir.
TTB, bu işlevlere bağlı olarak, hekimlik uygulamalarının ve sağlık hizmetinin insan haklarına, etik değerlere uygun, bilimsel bilgiye dayanarak yerine getirilmesini sağlamak üzere çalışmalar yürütmektedir.
Meslek Örgütlerinin Devlet Tarafından Kontrol Edilmeme Koşulu
Tarihte devletlerin meslek kuruluşlarına müdahalesinin çeşitli örnekleri vardır. Devletler demokrasiden uzaklaştıkları ölçüde, meslek kuruluşlarının kendi politikalarını eleştirmemesini, desteklemesini hatta bir devlet organı gibi hareket etmesini isteyebilmekte; bunu sağlamak için de müdahalelerde bulunabilmektedirler.
Geçmiş dönemlerde yaşanan insanlık açısından kötü deneyimler sonrasında, devletlerin meslek kuruluşlarının işlevlerini bozucu, etkisizleştirici müdahalelerden kaçınmasını zorunlu kılan hukuksal düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyacın sonucu meslek kuruluşlarının kuruluş ve işleyişlerine ilişkin ilkeler, uluslararası meslek birliklerinin tüzüklerinde yer almış, Anayasa normları haline getirilmiştir. Örneğin, DTB’de, ulusal hekim birliklerinin üye olarak kabul edilebilmesi, herhangi bir devlet kurumu veya kuruluşuna tabi olunmaması veya bir devlet kurumu veya kuruluşu tarafından kontrol edilmemesi koşuluna bağlanmıştır.
Meslek örgütlerinin faaliyetlerinin devlet/hükümet politikaları ile çatıştığı hallerde kullanılan bir diğer müdahale türü ise, meslek kuruluşlarının etkisizleştirilerek işlevsiz kılınmasıdır. Devletin, meslek kuruluşlarını güçsüzleştirecek, işlevlerini yapmasını zorlaştıracak müdahalelerden kaçınması, demokratik ve toplumsal bir gerekliliktir.
Meslek Örgütlerini İşlevsiz Kılmaya Yönelik Girişimler
Son dönemlerde medyada çıkan haberlerden, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına yönelik yeniden şekillendirme çalışmalarının yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Açıklamalarda, isim değişikliği, aynı meslek alanında birden fazla meslek kuruluşu kurulması, serbest meslek icrasında üyelik koşulunun kaldırılması, seçim sistemlerinin değiştirilmesi gibi seçenekler üzerinde durulmaktadır. Son olarak bunlara, meslek kuruluşlarının ilgili Bakanlık tarafından sıkı bir şekilde denetlenmesi, milli güvenliğin, kamu düzeninin gerektirdiği hallerde faaliyetten alıkonulması da eklenmiştir. Meslek mensubunun belirli suçları işlemesi durumunda meslek kuruluşu üyeliğinin düşmesi ve ilgili mesleği ifa etmesinin engellenmesi yine aynı çerçevede gündeme getirilmiştir.
Meslek kuruluşları bir devlet dairesi ya da Bakanlık bürosu olarak görülemez. Bu kuruluşlarda organların üyeler tarafından seçimle belirlendiği, demokratik bir işleyiş esas olmalı ve mesleki alanda merkezi siyasal otoriteyi dengeleyici özellikleri ile kamu kurumu işlevleri birbirlerini tamamlamalıdır. Her şeyden önce de, meslek kuruluşunun idare karşısındaki özerkliği güvence altında olmalıdır.
Meslek kuruluşlarında deontoloji başta olmak üzere meslek uygulamalarının düzenlenmesinde ve benzeri kamusal görevlerin yürütülmesinde, kapsayıcılığın ve bağlayıcılığın korunması ve geliştirilmesi amacıyla zorunlu üyelik sisteminin sürdürülmesi gerekir. Kişiler mesleklerini icra edebilmek için, ilgili meslek kuruluşuna üye olmalıdır. Ancak bu uygulama, çeşitli nedenlerle meslek mensubunu üyelikten çıkararak mesleğini yapmasının engellenmesi biçimde bir cezalandırma yöntemine dönüştürülmemelidir.
Zorunlu üyelik olmadığında ya da aynı meslek alanında birden çok meslek kuruluşunun kurulmasına olanak verildiğinde, meslek disiplininin kim tarafından sağlanacağı belirsizleşecek, her kuruluş kendi başına davranacaktır. Bunun sonucunda da meslek kuruluşlarının kendi mesleklerine ilişkin ihtiyaçlar, meslek etiği vb. konularında karar alabilmeleri mümkün olamayacak, kararların merkezi düzeyde alınması meslek kuruluşları üzerinde ciddi bir tahribata neden olacaktır. Bu, mesleğin nasıl icra edileceğinin bir yetke tarafından belirlenmesi anlamına gelecektir.
Meslek örgütleri sadece meslek mensuplarının özlük haklarına ilişkin mücadele veren, çalışmalar yapan kurumlar değildir. Meslek örgütleri, mesleğin gelişimine ilişkin karar verici yetkilere sahip olmalıdır. Hem üyelerinin çıkarlarını savunmalı hem de mesleğin doğru ve uygun şekilde yapılmasını sağlamak üzere çalışmalar yapmalı ve toplum yararını gözetmelidir. Meslek örgütlerimizin isimlerinde yer alan “Türk” ve “Türkiye” ibareleri, Anayasa gereğince, bu mesleklerin hizmet verdikleri alanda, tüm toplumu kapsayan, kamusal yarar taşıyan hizmetleri nedeniyle verilmiştir. Meslek kuruluşlarının etkinliği, sorumluluğu ve yükümlülüğünün daraltılması, kamusal niteliklerinin kaybolmasını getirir. Bu kuruluşların toplumsal kapsayıcılığını ortadan kaldırmaya, meslek uygulama alanlarında mesleği geliştirme, toplum adına bilgi üretme ve toplumsal denetim işlevlerini yok etmeye yönelik, isimlerinden Türk ve Türkiye ibarelerinin kaldırılması yönündeki girişimlere karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.
Hekimlerin haklarının korunması, hekimlik mesleğinin toplum yararına geliştirilmesi ve halkın sağlık hakkına yönelik ciddi bir tehdit durumunda olan, meslek birliğimiz üzerinde kamu kurumu niteliğini ortadan kaldırmaya yönelik girişimlere son verilmelidir. Mesleğimize ve meslek birliğimize sahip çıkıyoruz, her zaman da sahip çıkacağız!
- Dünya Tabipler Birliği Tıp Etiği Elkitabı, Gözden geçirilmiş 3. Baskı (2015). Çeviri: Dr. M. Murat Civaner. Türk Tabipleri Birliği Yayınları, Ankara, 2017.