Dr. Vedat Bulut
Ankara Tabip Odası Başkanı –
Roma ve eyaletlerinde saraylarda saltanatlarını sürdüren bir avuç oligark, Sezarlar ve asiller, paryaların emekleri üzerinde saltanatlarını ve servetlerini oluşturdular. Onlar da üç kıtada at koşturdular. Bunlarla övündüler. Çağ savaşların, katliamların, bu savaş ve katliamlardan elde edilen ganimetle, vergi ve haraçlardan gelirle sürdürülen bir iktisadi yapının var olduğu çağdı.
Romalıların arenalarda kendilerini eğlendirmek için düzenledikleri kanlı oyunlar, chariotların biçtiği insanlar, aslan ve kaplanlara parçalattırılan köleler, gladyatörlerin kavgaları… Hepsi geçmişte ve tarih kitapları arasında kaldı.
Roma lejyoner orduları ve kurdukları sağlık hizmeti sistemleri diğer orduların bildiği ve uyguladığı türden değildi. Hani biz öğrencilere nozokomiyal enfeksiyonları anlatırız da, niçin hastane enfeksiyonlarının bir sinonim ismi nozokomiyal enfeksiyondur diye pek anlatmayız.
Nozkomiler (erkek hemşireler), bizde anlaşıldığı şekliyle sıhhiyeler, savaşlarda yaralanan askerlerin tedavilerini yaparlardı. Savaş triajının ilk tanımlandığı dönem de Roma İmparatorluğu zamanlarıydı. Bunların bir alt sınıfı da Casparii’ ler (Kaspariler) denilen doğrudan savaş alanına girerek yaralıları nozokomi çadırlarına taşıyan silahsız sıhhiyelerdi. Savaş alanına 3 üzengili atlarla dalarlardı. Kollarındaki kırmızı bandajlarıyla sıhhiye olduklarını belirtir ve düşmanlar tarafından da ok, mızrak ve kılıçla saldırılmazlardı. 2500 yıl önce bile insanların kendilerine sağlık sunanlara saygısının var olduğu zamanlardı.
Bindikleri atların sol tarafında 2 üzengi vardı. Üzengilerden biri yaralı askerin bir ayağını basması ve atla alandan uzaklaştırılması içindi. Atlarının terkilerinde su matarası, bandaj ve ilk yardım malzemesi vardı. Her kurtarılan yaralı için bir Roma altınını ücret olarak alırlardı. Düşman ordusundan kurtardıkları yaralılarsa, ya köle ya da gladyatör pazarlarına düşerdi. Her savaş sonrası Roma ve eyaletlerine dağılan kaspariler altınlarını eğlence-içki mekanlarında tüketirler, altınları bittiğindeyse savaş lobisi yürütürlerdi.
‘’Niçin Rus steplerine, Galya’ya, Kelt topraklarına girmiyoruz?
Yüce imparatorumuz bu ilkel topluluklara Roma Uygarlığımızı taşımayacak mı?’’ türünden sözlerini bütün eyaletlerin pazar yerlerinden yükseltirlerdi. Çünkü kaspariler parasız kalmışlardı. Onların yaşamlarının sürdürülebilirliği savaş ekonomisine bağlıydı. Elbette Roma asillerinin servetleri de, saltanatları da aynı ölçüde savaş bağımlısı hale gelmişti.
Çağ değişti, sağlık hizmetleri değişti, teknoloji değişti. Artık yüksek teknoloji (hi-tech) ürünleri piyasaları işgal ediyor, kapitalizmin serveti bankaları ve borsayı kuşatıyor. Android iletişim cihazlarının imparatorluğu, yeryüzünde var olmuş imparatorluklar kadar servete sahipler. Yüksek uygarlıklar yüksek ahlak ve adalet uygulamalarına sahip olan, özgürlüklerin sınırlarını genişleten, insan haklarına saygılı toplumlarda ortaya çıkıyor. Önce beyin göçünü sağlamakta ve know-how, inovasyon ve hi-tech ürünleriyle GSMH’lerini yükseltmekteler. Tıkanma düzeyine geldiklerindeyse, ellerindeki stokları tüketmek ve diğer gelişmemiş veya bizim gibi gelişmeye niyeti olmayan toplumları savaşa sürükleyerek sömürü moduna geçmek tek çareleridir. Dünya kapitalizmi tıkanmış durumdadır. Kapitalizmin dayandığı ve ötesine geçemediği duvar, hem gelişmiş ülkelerde hem de ülkemizde, dillendirilmeye başlandı. Sermayedarlar sosyalizmi dillerine alır oldu. Endüstri 4.0’da daralan insan gücü gereksinimi-istihdamın azalmasının pazarlarını küçülttüğünü ve artı(k) değerin üretilemediği bir dönemin yaklaştığını görmekteler. Petrodolar zenginler ve silah tacirleri (Warlordlar) savaşların çığırtkanlığını yapmaktalar. Tıpkı bir zamanların kasparileri gibi. Çünkü küresel sermaye 10 trilyon dolara açtır, devasa bir açlığı vardır.
Çağ değişti, teknoloji değişti, ancak Sezarlar aynı kaldı.
Çağımızda TTB ve tabipler cenaze levazımatçısı değildir, kaspariler hiç değildir. Bizden bekledikleri ölümleri, savaşları, silahlanmayı alkışlamak, servetler ve saltanatları korumaksa bunu yapamayız. Çünkü bu çağda insan yaşamlılığının ve sağlıkta sürdürülebilirliğin sosyobiyopsiko sağlık durumunun korunabilmesiyle sağlanabileceğini, savaşların neden olduğu yıkım ve ekosistem bozulmalarının, insan yaşamını yeryüzünde sonlandırma düzeyine yaklaştığını görüyoruz. Hakça paylaşımın, eşit ve adil bir yaşamın, özgürlüğün değerini biliyoruz. Tabiplerin istedikleri bundan farklı olamaz. Elbette barış diyeceğiz.
Medyanın efsunu tükendiğinde ve ‘’Kızıl Elma’’ peşinde koşanların ellerine ‘’Yeşil Hıyar’’ verildiğinde, zenginler daha zengin, fakirler daha fakir olduğunda haklılığımızı tarih yazacaktır.
Mirebau’nun dediği gibi ‘’Adalet topaldır, ağır ağır yürür, fakat gideceği yere ergeç ulaşır’.,Ve zaman kimlerin terör sevici ve vatan haini olduğunu, kimlerin insan ve yurt sevgisini yücelttiğini gösterecektir.
1) E.T. Withington, Medical History fron. The Earliest Times, London, 1894.
2) Williams HS. and Williams EH. A History of Science: The Beginnings of Science. Vol. I. BookSurge LLC, 2003.