Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu
Kocaeli Dayanışma Akademisi (KODA) –
Okumaya başladığınız yazıda bahsedeceğim konunun özü, Anadolu’da çok bilinen bir fıkrayı çağrıştırıyor aslında. “Vatandaş, eşeğini almışlar/kaybetmiş diye üzülmüş. Sonra eşeğini vermişler/bulmuş, sevinmiş”. Buna karşın “eşeği” getirene teşekkür edeceğiz.
Yaklaşık dokuz, on yıl kadar önce, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı, Prof. Dr. Recep Akdağ’ın birinci Sağlık Bakanlığı döneminde Türkiye’de bebek ölüm hızında parmak ısırtan bir düşüş yaşandı. Hocamız Nusret Fişek’in kurucu müdürü olduğu Hacettepe Nüfus Etüdleri Enstitüsü tarafından 1968 yılından beri, her beş yılda bir gerçekleştirilen Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması sonuçlarına göre 2008 yılında binde 17.0 ve 2013 yılında da binde 13.0 olan bebek ölüm hızımız, Sağlık Bakanlığı tarafından 2009 yılında binde 10.2 ve 2010 yılında da binde 7.8 olarak açıklandı. İki yıl gibi, bebek ölümlerindeki böylesine büyük değişiklikler için çok kısa olan bir süre içinde, Türkiye’de bebek ölüm hızının yüzde 54 oranında azalmış olduğunu ilân edildi. Ve yıllar içinde o noktada da neredeyse sabitlendi.
Bakan Recep Akdağ ile Dünya Bankası (DB)’nin sağlık reformu projelerinde merkez görevini yürüten Harvard Halk Sağlığı Okulundan hem DB’nin hem de Sağlık Bakanlığımızın Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) danışmanı bir öğretim üyesi tarafından kaleme alınan çok yazarlı makalede tıp alanının önemli dergilerinden Lancet’in Temmuz 2013 sayılarından birinde, bu “gelişme” üzerinden SDP propagandası yapıldığına bile tanık olmuştuk. Oysa, ne Türkiye’de bebek ölümlerinin yıllar içindeki seyrine ve konuyla ilgili gelişmelere ne de benzer dönemde yapılan araştırma sonuçlarına göre, böyle bir azalmanın kendi doğallığı içinde gerçekleşmesi mümkün görülmüyordu. Hatta, Toplum ve Hekim Dergisi’nden bir heyet kendimize vazife çıkartıp, dergiye bu durumu ve makalede yer verilen diğer yanıltıcı bilgileri, bilimsel kanıtlarıyla ortaya koyan 15’e yakın arkadaşımızın ayrı ayrı başlıklarda yazı yazıp göndermesini dahi organize ettik. Lancet yöneticileri, bir ikisi dışındakileri yayımlamaya “değer” bulmadığı gibi, yayımladıkları bir kaçı için de ana makalenin yazarlarına yanıt hakkı tanıdılar. Bizlerin yeniden yanıt hakkı olmadığı bu makalenin, “bilimsel çarpıtmanın” örneklerinden birisi olarak kabul edilebileceğini söylesem, yanılmış olmam. Unutmadan paylaşmamda yarar olduğunu düşünüyorum. Bakanın da yazarlarından olduğu makale yayımlanmadan bir iki ay önce Lancet Editörü’nün SDP’ye övgüler dizildiği bir toplantı için İstanbul’a kadar geldiğini ve bir konuşma da yaptığını bu süreçte öğrenmiştik.
Tüm bu gelişmelere karşın, birkaç kişi konuyu izlemeye devam ettik. Bir, iki yıl herhangi bir bilgiye/ize rastlayamadık. Ancak, Sağlık Bakanlığı Sağlık İstatistikleri 2011 Yıllığı Bakanlığın web sayfasına konduğunda, tanım bölümünde, bebek ölüm hızı tanımındaki farklılık dikkatimi çekti. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı, Prof. Dr. Recep Akdağ’ın, evrensel tanım dışında, kendinden menkül başka bir bebek ölüm hızı tanımına, dolayısıyla hesaplama biçimine karar verdiğini ve birkaç yıldır da sessiz sedasız, tanımı açık olarak yazmadan, kullanmakta olduğunu gördük.
Bilindiği gibi, demografi bilim dalındaki evrensel tanıma göre, bebek ölüm hızı; “bir toplum bir yıl içinde canlı doğup ve bir yaşını tamamlamadan ölen bebek sayısının, aynı toplumda aynı yıl içerisinde canlı doğan toplam bebek sayısına orantısının, 1000 ile çarpımıyla elde edilir”. Özetle, bir toplumda, bir yıl içinde canlı doğan bin bebekten kaçının birinci doğum gününü göremeden öldüğünü gösterir. Oysa, Akdağ, tanımına bir sınırlama getirmiş ve 28. haftadan önce doğanlarla, kaçıncı hafta olursa olsun 1000 gr altında canlı doğan bebekleri, bir yaşını doldurmadan ölünce bebek ölümü olarak kabul etmiyor. Görüldüğü gibi, Bakan Akdağ tanımıyla, canlı doğumlar içindeki ölüm riski en yüksek grubu dışlayarak, ölüm hızı hesaplamasında düşük çıkan sayıları, gerçek bir başarıymış gibi ilân etmede hiçbir sakınca görmemişti. Bırakalım görevini, mesleğinin, uzmanlık alanının öğretilerini dışlayarak bunu yapabilmişti.
Bakanlığın kullanmış olduğu hesaplamalar ile benzerleri bazı araştırmalar ya da planlama gereksinimi için özel durumlar da tabii ki kullanılabilinir. Ancak, bu özel tanımlar üzerinden yapılan hesaplamalardan çıkan sonuçlar, ülkenin bebek ölüm hızı olarak ilân edilemez, edilmemelidir.
Durum ortaya çıkınca, Tıp Dünyası, Toplum ve Hekim Dergisi sayfaları başta olmak üzere çoğu halk sağlığı uzmanının birçok çalışması yayımlandı. Bunlar aracılığı ile Sağlık Bakanlığı’nın tutumunun bilim dışılığı ortaya kondu. Çünkü, Bakanlığın kendinden menkül tanımı ile hem Türkiye’de bebek ölüm hızının seyrini izleyip, bunu etkileyen koşulları değerlendirip, gerekli önlemlerin ne(ler) olabileceğini tartışmak ve yapılması gerekenlere karar verip, planlamak için hem de diğer ülkelerle karşılaştırmalarda yanıltıcı oluyordu. Bakanlık, “Sağlık İstatistikleri Bülteni 2016” yı Ekim 2017’de web sayfasına koyduğunda da bu durum değişmemişti. Yanıltmada ısrar devam ediyordu.
Ancak, 2018’in başında Sağlık Bakanlığı’nın web sayfasına konan “Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2016” kitapçığının 30. sayfasında, bebek ölüm hızının evrensel tanımına geri dönüldüğünü görerek, “sevindik”. Bununla birlikte, yıllığın 20. sayfasında hem Türkiye geneli hem de bölgeler için iki ayrı verinin yan yana sunulduğunu gördük. Türkiye’de bebek ölüm hızı; birisi evrensel tanıma göre, binde 9.7, diğeri de Akdağ’ın tanımına göre, binde 7.3. İkisi arasındaki yaklaşık yüzde 33’lük hiç de küçümsenemeyecek farka dikkat çekmek istiyorum.
Yıllıkta yalnızca 2016 yılı verilerine yer verilmiş. Önceki yıllarla birlikte bulunmadığı için evrensel tanım sonucu ile Akdağ tanımı sonuçlarının dramatikliği fazlaca dikkat çekmiyor. Ancak, buradan yanlıştaki ısrarından vazgeçen Sağlık Bakanlığı’na ve özellikle de Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne teşekkür ediyorum. Evrensel tanım üzerinden, doğru tanımlamanın gelecek yıllarda da devam etmesi, “kendinden menkul” tanım üzerinden yapılan hesaplamaların kaldırılması, özellikle de önceki yıllara ait hesaplamaların evrensel tanıma göre yeniden yapılıp yayımlanması isteğimizi iletiyorum. Böylece, hem hatalı bilgilerden hem de mahcubiyetten kurtulmuş olacağız.
Bu arada, unutmadan anımsatmakta yarar gördüğüm bir konu daha var. Bilindiği gibi, ülkemizin doğum ve ölüm istatistikleri, yaklaşık 9-10 yıldır, TÜİK tarafından, her yıl Haber Bülteni olarak yayımlanıyor. TÜİK’in temel kaynağı MERNİS kayıtları. Her yıl, bir önceki yılın düzeltmeleri de yapılıyor. Tabii ki sağlamasını yapabilme olanağına sahip değiliz. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın 2016 yılı bebek ölüm hızı ile TÜİK verileri birbirinden farklı. Sağlık Bakanlığı’na göre 2016 yılı bebek ölüm hızı binde 9.7 iken, TÜİK verilerine göre binde 10.0.
Bu konudaki son bir isteğimiz de Sağlık Bakanlığı’nın bu farklılığı da yakın zamanda ortadan kaldırması ve “güvenilirliğinden” kuşku duymayacağımız verileri, bilgileri kamuoyuna sunması.