‘Hamzaoğlu’ oyunu Ankara’da sahneleniyor

Gündem

Prof. Dr. Selçuk Erez’in yazdığı, Gülsüm Soydan’ın yönettiği, Genco Erkal’ın danışmanlığını üstlendiği ‘Hamzaoğlu’ adlı okuma tiyatrosu 18 Temmuz 2018 tarihinde AST’ta sahnelenecek.

Tıp Dünyası – ANKARA – 

Bir basın açıklaması dolayısıyla 9 Şubat’ta gözaltına alınan ve 17 Şubat’tan bu yana Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Toplum ve Hekim Dergisi Editörü Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu ile dayanışma amacıyla hazırlanan ‘Hamzaoğlu’ adlı okuma tiyatrosu, 18 Temmuz 2018 Çarşamba günü saat 20.00’de Ankara Sanat Tiyatrosu’nda (AST) sahnelenecek.

Prof. Dr. Selçuk Erez’in yazdığı, Gülsüm Soydan’ın yönettiği oyunun danışmanlığını tiyatro sanatçısı Genco Erkal’ın üstlendi. Barış Akademisyenleri, TTB ve Ankara Tabip Odası’nın (ATO) girişimiyle sahnelenecek olan oyunda Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nu Prof. Dr. Ümit Biçer, Hamzaoğlu’nun eşi Doç. Dr. Özlem Özkan Hamzaoğlu’nu Doç. Dr. Aslı Davas canlandırıyorlar. Oyun 12 Haziran 2018 tarihinde de İstanbul Tabip Odası’nın (İTO) girişimiyle, İstanbul’da Şişli Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi’nde sahnelenmişti.

Erez, Biçer ve Davas oyuna ilişkin duygu ve düşüncelerini Tıp Dünyası’na aktardılar.

Prof. Dr. Selçuk Erez:

Hamzaoğlu’nun yeri hapishane değil, üniversitesindeki kürsüsüdür!

– Hamzaoğlu oyununu yazmaya nasıl karar verdiniz?
Demokrasilerde halk, isteklerini yönetime sadece istidalar yazarak iletmez: Yola çıkıp sloganlarla, pankartlarla yürümek, Gezi’de görüldüğü gibi bir yerde dikilip durmak da demokratik isteklerin açığa vurulması için kullanılagelmiş olan yöntemlerdir. Ülkede baskılara direnen basın kuruluşları azalmışsa, aksaklıklar konusunda düşünce açıklamak için sokağa çıkanın başı gözü yarılmaktaysa başka eylem yolları ön plana geçer: Tiyatro bu konuda yararlanılmış olan çok değerli bir ortam olagelmiştir.

Bizde Haldun Taner bu amaçla kabare tiyatrosu formunu kullanmıştı. Taner ilk kabare tiyatrosu denemesini 1962 de gerçekleştirmiş, demokrasinin eksikliklerini ve gününün yöneticilerinin yetersizliklerini bu yoldan eleştirmişti. Geçen yıl çok sayıda akademisyen geçerli bir gerekçe gösterilmeden üniversitelerden uzaklaştırıldığında ve memleketin en üst düzeyde bilgili insanları olan öğretim üyelerinin barışı yeğlemeleri suç sayıldığında İstanbul Tabip Odası insan hakları, düşünce özgürlüğü ve akademik özerkliğin güvence altına alınması isteklerini duyurmak için tiyatroya sığınmıştı. Görevlerinden uzaklaştırılmış akademisyenler ve İstanbul Tabip Odası, Taner’in Dostoyevski’nin bir öyküsünden esinlenerek yazmış olduğu “Timsah” oyununu sahneleyerek bu tutumu İstanbul’da, İzmir’de ve Eskişehir’de eleştirmişti. Taner, oyunu bir radyo tiyatrosu oyunu olarak yazmıştı, ben de genişletip sahneye uyarlamıştım. Ancak bunca yazılana, çizilene rağmen hata düzeltilmemiş, sürdürülmüştür:

Yayınlarıyla, yetiştirdiği öğretim üyeleri ve öğrencilerle, Kocaeli Üniversitesi’nde yapmış olduğu araştırmalarla bilime çok önemli katkılarda bulunmuş ve Dilovası’ndaki çevre felaketini gün ışığına çıkarmış olan Prof. Onur Hamzaoğlu, barışı yeğleyen açıklamayı imzaladığı için üniversitesinden uzaklaştırılmış, Halkların Demokratik Kongresi eş-sözcüsü olarak açıkladığı düşünceleri nedeniyle de tutuklanmıştır.

Bu durumda bir önceki deneyimlerimize güvendik ve İstanbul Tabip Odası ile Barış Akademisyenleri, bu sefer bu yanlış gidişin sürdürülmesi konusundaki eleştirilerini Prof. Onur Hamzaoğlu’nu konu edinen bir oyun ile açıkladı. Oyun Genco Erkal’ın danışmanlığında ve Gülsüm Soydan’ın yönetiminde bir okuma tiyatrosu biçiminde sunuldu.

– Oyun hakkında kısa bilgi verir misiniz ?
Oyun, Prof. Hamzaoğlu’nun çevreye, insan sağlığına zararını ortaya çıkardığı Dilovası felaketiyle Hindistan’da böcek ilacı üreten Union Carbide fabrikasının Bophal’da yol açtığı felaketi karşılaştırmamızı sağlayan bir bölüm, ikinci bölümde Timsah oynunun son sahnesini ve Onur Hamzaoğlu’nun yapmış olduğu konuşmayı filminden yararlanarak yansıtıyoruz. Üçüncü bölümde de H.G. Wells’in Körler Ülkesi öyküsünün bir adaptasyonunu ve Hamzaoğlu’nun toplumun çarpıklıklarına eleştiri ve tepkisini yansıtıyoruz.

– Oyuna ilişkin duygu ve düşüncelerinizden söz eder misiniz?
Prof. Onur Hamzaoğlu gibi çok önemli bir bilim adamının yerinin hapishane değil üniversitedeki kürsüsü olduğu gerçeği 12 Haziran’da kalabalık izleyici kitlesinin katılmasıyla kuvvetle vurgulandı. Basına etkin bir şekilde yansıyan bu isteğin gerçekleşeceği günlerin uzak olmadığına inanıyoruz. Biz bu inancımızı tiyatrodan güç alarak İstanbul’da izleyicilerle beraber haykırdığımızda sesimiz basın yoluyla yurt çağında yayıldı. Dış basından da ilgilenen, gelip film çekenler az değildi.

– Eklemek istedikleriniz var mı?
Oyunun Ankara’da sahnelenişinden bir gün sonraki duruşmada önce Hocamızın hürriyetine kavuşmasını ardından bütün kürsülerinden uzaklaştırılmış akademisyenlerin ve Prof. Dr. Hamzaoğlu’nun üniversitedeki araştırmalarını bıraktığı yerden sürdürebilmesinin sağlanmasını istiyoruz.

*****

Prof. Dr. Ümit Biçer:

Onur’un özgürlüğüne kavuşarak kendi rolünü üstlenmesini diliyorum

– Hamzaoğlu oyununda Onur Hamzaoğlu’nu canlandırıyorsunuz. Hamzaoğlu’nu sizin canlandırmanız fikri nasıl oluştu?
Timsah oyunu sırasında oyuncu provalarda arkadaşlarımı izlerken zaman zaman önerilerim olmuş, oyunla ilgili değerlendirmeleri paylaşmıştık. Onlar rollerine adapte olurken ben kenardan izlemeyi tercih etmiştim. Ayrıca oyunun farklı kentlerde tüm KHK’lıların sesi olması için oynanacak olması da gözümü korkutmuştu. Kenardan izlemek keyifliydi ve oyuna dahil etmeyi başaramadıkları için mutluydum. Sevgili Onur ve oyunda görev alan arkadaşlarımız bizim için oynamıştı. Onur yine barış talep ettiği için gözaltına alınmış ve ardından tutuklanmıştı.

Bir süre sonra tiyatroya devam edileceğini öğrendiğimde Onur’un rolünü benim oynamam istendiğinde ciddiye almamıştım. Timsah oyununa devam edileceğini düşünüyordum. Ama Özlem, Selçuk hocanın “Hamzaoğlu” adlı yeni bir oyun yazdığını, Onur’un oyunu okuduğunu ve oyundaki “Onur Hamzaoğlu” karakterini benim seslendirmemi istediğini söyleyince şaşırdım. Kocaeli’nde birlikte ihraç edilirken, üniversitemizi ve kenti terk etmeyeceğimizi söylerken, KODA’yı hep birlikte kurup mücadele ederken umudumuzu birlikte büyütmeye söz vermiştik. Bu nedenle artık kaçış yok diyerek Özlem’e Onur Hamzaoğlu rolünde Onur’u seslendireceğimi söyledim. Onur bizim için oynamıştı bizler de Onur için oynamalıydık…

– Oyundan söz eder misiniz?
Hamzaoğlu oyunu sevgili hocamız Prof.Dr. Selçuk Erez tarafından yazıldı. Selçuk hoca Timsah oyununda yaşanan hukuksuzluklar karşısında KHK ile ihraç edilenlerin, barış, demokrasi ve özgürlük talebinin yeni ve güçlü bir sesi olması için tiyatroyu, sanatı öne çıkarmıştı. Yine aynı yönteme başvurarak yeni bir okuma tiyatrosu yazdı. Ancak Hamzaoğlu oyunu okuma tiyatrosu formatından biraz farklı… Yönetmenimiz Gülsüm Soydan ve Selçuk hoca oyuna biraz hareket kattılar.

Oyuncu kadrosu Timsah oyununda olduğu gibi, KHK’larla ihraç edilen akademisyenler, barış imzacıları ve TTB aktivistleri…
Oyun iç içe geçen üç öyküden oluşuyor. Bopal Felaketi” adlı öyküde yaşanan çevre ve iş cinayetleri sorgulanıyor. “Körler Ülkesi” başlıklı öyküde ise gözsüz bir toplulukta görmemeye çalışan bir kişinin öyküsüyle yaşadıklarımız arasında bağ kuruluyor. Oyunda gerçek ve gerçeküstü iki öyküyü bütünleştiren ana karakter ve üçüncü öykü ise “Hamzaoğlu”. Prof.Dr. Onur Hamzaoğlu bir bilim insanı, bir aydın olarak yaşadıkları, düşleri ve düşünceleriyle hakikati, barışı, umudu ve dayanışmayı yeni bir formda inşa edişi anlatılıyor.

– Rolünüz ile ilgili duygu ve düşüncelerinizi kısaca aktarır mısınız?
Onur Hamzaoğlu karakterini canlandırmak gerçekten zor. Hamzaoğlu rolünü oynamamı istediğinde endişelendiğimi söylemeliyim. Onur’un titizliğini, disiplinini, mücadeleci kişiliğini yakından tanıyanlar ne demek istediğimi iyi bilir. Eleştirilerini sakınmaz ama yüreklendirmeyi ve destek olmayı da ihmal etmez. Yalnızca iyi bir bilim insanı ve hekim değil, sizi sarıp sarmalayan bir arkadaş ve dosttur. Ne kadar yakından tanırsanız tanıyın anlatırken bir şeyleri eksik bıraktığınızı düşünürsünüz.

Oyunda Onur’a ait replikler ağzımdan çıkarken hep bir şeylerin eksik kaldığı duygusunu taşıdım, taşıyacağım da. Bu oyun eğer oynanmaya devam edecekse ben artık bu rolü oynamak istemiyorum. Bu rolü son kez oynayacağım. Barış talep ettiği, özgürlük ve demokrasi düşleri kurduğu için özgürlüğünden yoksun bırakılan arkadaşımın yaşadığı hukuksuzluğun sonlandırılarak bir an önce kendi rolünü üstlenmesini ve beni bu yükten kurtarmasını istiyorum.

****

Doç. Dr. Aslı Davas:

Umarım Onur Hoca özgürlüğüne kavuşur ve barış için bir selam veririz birlikte tüm Türkiye’ye

– Hamzaoğlu oyununda Özlem Hamzaoğlu’nu canlandırıyorsunuz. Rolü sizin canlandırmanız fikri nasıl oluştu?
İstanbul Tabip Odası, Timsah’ı İzmir’de oynadığında benim de bir KHK’li olarak küçük bir rol alma şansım olmuştu. Gruptaki arkadaşlar benim istekli ve heyecanlı olduğumu gördüler sanırım. Bu oyunda da fikir İstanbul Tabip Odası ve bizatihi Özlem’e ait sanırım. İzmir’de oturmama rağmen beni gruba dâhil ettiler ve ben de büyük bir gururla kabul ettim.

– Rolünüz ile ilgili duygu ve düşüncelerinizi kısaca aktarır mısınız?
Öncelikle Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nun benim ve birçok halk sağlıkçı için ayrı bir önemi vardır. Ben kendisinden doktoram sırasında ders alma şansına sahip olduğum gibi TTB Halk Sağlığı Komisyonu’nda ve Toplum Hekim Dergisi yayın kurulunda da onunla çalışma ve halkın sağlığını savunan bir halk sağlıkçının nasıl çalışması gerektiğini öğrenme şansına da sahip oldum. Ömrünü toplumun sağlığını geliştirmeye adamış, her zaman halkın sağlık hakkını savunmuş, ulusal ve uluslararası alanda toplumun sağlık düzeyini yükseltmeye hizmet eden birçok çalışması olan böyle bir bilim insanının özgürlüğünün engellenmesi öncelikle halk sağlığına zararlıdır. Onur Hoca’mın en kısa zamanda hapisten çıkması hastalanmış bir toplumda az da olsa bir iyileşme umudu olduğunu gösterecek belki de bize.

– Eklemek istedikleriniz var mı?
Onun özgürlüğü için bir oyunda rol almak, sevgili Özlem Özkan’ı seslendirebilmek hem gurur verici hem de sorumluluğu nedeniyle de biraz korkutucu. Hele de Özlem Özkan’ın da sahnede olduğu düşünülürse. Sevgili Selçuk Erez’in yazdığı ve Gülsüm Soykan’ın yönettiği bu oyunun her aşaması Onur Hocayla doluydu ve umarım 18 Temmuz’daki oyunumuzdan sonra, 19 Temmuz’daki mahkemede Onur Hoca özgürlüğüne kavuşur ve birlikte barış için bir selam veririz tüm Türkiye’ye.