Adana’da Yaşar Kemal’i Anmak

Makale

 – Dr. Ali Özyurt anısına özlemle… –

Türk Tabipleri Birliği Kültür-Sanat Çalışma Grubu olarak beş yıldır “7 Kent 7 Matine” adı altında Türkiye’nin değişik yörelerinde edebiyat matineleri yapıyoruz. Dr. Ayşegül Tözeren ve geçen yıl kaybettiğimiz Dr. Ali Özyurt koordinatörlüğünde gerçekleşen bu toplantılarımızdan birini Yaşar Kemal’in ölüm yıldönümünde Adana’da gerçekleştirmiştik.

“O iyi insanlar, o güzel atlara bindiler, çekip gittiler.”*

Neden bu kadar çok gezmeyi seviyorum, bilmiyorum. Belki yeni yerler keşfetmek istiyorumdur, belki kendimden kaçıyorumdur, kim bilir. Belki her gittiğim yerde o güzel insanları arıyorumdur…

O iyi insanlarını sunmak için tüm cömertliğiyle kucak açan bir şehirdi Adana. Türk Tabipleri Birliği’nin edebiyat matinelerinden birini,  Seyhan Belediyesi’nin katkıları ve Dr. Ali İhsan Ökten, Haluk Uygur ile Adana Tabip Odası’nın müthiş ev sahipliğinde Dr. Ayşegül Tözeren ve Dr. Ali Özyurt koordinatörlüğünde burada yapıyoruz. Konuklarımız gazeteci Selahattin Duman, yazar Hasan Özkılıç ve yapımcı Arif Keskiner. Nobel’e aday gösterilen ilk yazarımız olan Yaşar Kemal’i ölümünün birinci yılında anıyoruz. Romancılığı, gazeteciliği, hayatla mücadeleleri, kişiliği ve tadına doyulmaz anıları anlatılıyor…

“İnsan, evrende, gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar.”*

“Hayat, umutsuzluktan umut yaratmaktır.”*

“Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa şimdi en güzel şiir, barıştır.”*

“Benim kitaplarımı okuyan;

Katil olmasın, savaş düşmanı olsun.

İnsanın insanı sömürmesine karşı çıksın.

İnsanları asimile etmeye can atanlara olanak vermesin.

Yoksullarla birlik olsun.”*

Bizler, yüreklerimize kazıdığımız bu mirası, koca Yaşar Kemal’den devralıyoruz…

Yaşar Kemal’in izinde eski Adana’yı gezmek, bir başka zevk veriyor. İşte o güzel insanlar, bazen tarihi Taşköprü’de, Ortadoğu’nun en büyük camisinin sudaki yansımalarını izlerken, bazen kuşları yemlerken, bazen de Türkiye’nin en büyük saat kulesinin yakınındaki bir esnaf lokantasında bin bir çeşit mezenin tadına bakarken çıkıyor karşımıza. Bazen İzol’de bize güzelim baklavalarını sunuyor, bazen şalgam suyunun o hoş tadını veriyor dillerimize. Bazen palabıyıklı bir demirci olarak anılarını anlatıyor heyecanla. Bazen Mustafa’nın çay ocağında bir çay ısmarlıyor, bazen tek lokmasına ortak ediyor. Bazen de garda yolcu oluyor el sallayarak uğurladığımız. Bazen Kazancılar Çarşısı’nda “tak tak” sesi, bazen jantçı Sedat Usta’nın alın teri, bazen de kunduracı Hasan Amca’nın sıcak sohbeti oluyor. Bazen Yaşar Kemal’in doğduğu köy Hemite’de koca bir çınar oluyor elinden öptüğümüz. Bazen Sinema Müzesi’nde fotoğrafları çıkıyor karşımıza, Yılmaz Güney oluyor, devleşiyor. Bazen bir Yalıçapkını’na takılıyor gözü. Bazen bir romanda İnce Memed oluyor, soluksuz okuduğumuz. Bazen Abidin Dino’nun elleri oluyor hayranlıkla seyrettiğimiz. Bazen tepelerdeki yüzlerce kaleden birine tırmanıyor gayretle. Bazen, ilk açık hava müzesi Karatepe’de, Halet Çambel’in mezarının başında, hiyeroglifi nasıl çözdüklerini düşünüyor, gururlanıyor kendince. Bazen Lokman Hekim bulsun istiyor derdine çare Ziya Paşa’nın dokunaklı bir şiiri eşliğinde…

O iyi insanlar, güzel atlara binip nereye gittiler? Düşün peşlerine! Belki mola verdiğiniz bir kahvehanede siz de onlardan birine rastlarsınız! Ne dersiniz?

* Yaşar Kemal.

 

Dr. Kamile KURT

Manisa Tabip Odası, Dr. Ali Özyurt Kültür Sanat ve Edebiyat Kolu