Değerli meslektaşım,
Dünyanın en özgün ve şiirsel mektuplarını yazdığı söylenen Rainer Maria Rilke kadar yetenekli olmayı, Virginia Woolf’un deyimiyle bu insanlık sanatına vakıf olmayı nasıl da isterdim sizlere bu 14 Mart mektubunu yazarken, bilseniz. Gelin görün ki onlara, bu dünyayı insanlık sanatı ile bezeyenlere atıfla yetiniyorum ancak.
Pandemiyle geçen koca bir yılı geride bıraktık. Cemreler düştü. Havaya, suya, toprağa… Kış bitiyor. “Kışın derinliklerindeyken, içimde bir yerde yenilmez bir yaz olduğunu keşfettim” diye yazar Rilke mektuplarından birinde ve biliyorum hepimiz yaşamımızın en zor kışlarından birini yaşadık. Yitirdiklerimiz resmi rakamlarla dahi 300’leri bulurken, bazı günler ardı ardına ölüm haberleri geldi meslektaşlarımızın.
Her birimizin yaşamı, ruhunda olup bitenler doğanın değişimi gibi döngüsel. Kışla hazanın hüznü, baharın, yıldızlı yaz akşamlarının coşkusu ruhumuzda yansır durmadan. Hüznümüzden de coşkumuzdan da öğreneceklerimiz çok.
“Olsun da Gör” diyor ya Melih Cevdet Anday,
“O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
Seyreyle gülü bülbülü
Çifter çifter aylar gökyüzünde
Her gece ayın on dördü…”
Olması için var gücüyle çabaladığımız koca bir yılı geride bırakarak giriyoruz bu 14 Mart’a. Yönetilemeyen bir pandeminin gölgesinde, söylenmeyenlerin ağırlığı omuzlarımızda söylemediklerini söyleyip, göstermediklerini görünür kılmaya çalışarak mücadele ettik bir yıl boyunca. Ölümleri engelleyemeyenler istifaları yasak ettiler, soluksuz çalışmayı dayattılar her birimize. Bir yılda 16 milyarı şehir hastanelerine akıtanlar, birinci basamağı bodrumlara mecbur bırakıp hastalıktan korumanın değil hasta sayısının peşine düştüler.
Anday’a kulak versek yeniden:
“…Hiç görmediğim şey bu
Kurdun gözü yılmış sürüden
Elmanın yarısı soğuk yarısı sıcak
Ağulu bitkilere dolanmış salkım
Güneşten yağmur boşanacak…”
Güneşten yağmur boşanmasın diye bu mücadele. Meslek örgütümüz Türk Tabipleri Birliği ile birlikte toplumsal sağlık için toplumsal dayanışmayı kurmak oldu hep gayretimiz. Demokrasi ve adalet olmadan toplumsal sağlık olmayacağını biliyoruz. Onun için Anday’ın da dediği gibi;
“Yetsin demir çağının beyliği
Yeni bir gün başlıyor demek
Yeryüzünde korkusuz yaşamak”
Bizler yan yana gelince, içimizdeki yenilmez yıldızlı yaz akşamlarında her gece ayın on dördüdür. Çifter çifter aylar gökyüzünde, yitirdiklerimizin anısı yüreğimizde, cemreler düşer toprağa, o topraktan yeni bir hayat filizlenir.
Prof. Dr. Şebnem KORUR FİNCANCI
TTB Merkez Konseyi Başkanı