Ülkemizde pandemi ile ilgili ilk vaka 11 Mart 2020’de bildirilmiştir. Sağlık çalışanları için vaka ve ölüm sayısı ile ilgili ilk resmî açıklama Sağlık Bakanı tarafından 29 Nisan 2020 ve 2 Eylül 2020 tarihlerinde yapılmıştır. 29 Nisan’da yapılan açıklamada 7.428 sağlık çalışanı COVID-19 (+) olup, 15’i hekim olmak üzere 26 sağlık çalışanı vefat etmiştir. 2 Eylül 2020’de yapılan açıklama ile 29.865 hasta 52 sağlık çalışanı vefat etmiştir. Sağlık çalışanlarında hastalığa maruziyet oranı her iki resmî açıklamaya göre %15,83 ve %9,15’tir. 2 Eylül 2020’de oranın düşüklüğü o tarihlerde bilimsel olmayan vaka/hasta ayrımı yaparak sadece hastaların açıklanmasındandır. Bu oranlar İtalya’da %8,3-10, Birleşik Krallık’ta 14,5, Amerika’nın Massachusetts eyaletinde %12,9, İspanya’nın Madrid şehrinde %38’dir. Küresel olarak vakaların en iyimser rakamla %10’u sağlık çalışanlarıdır. TTB’nin derlediği güncel rakamlara göre (26.04.2021) toplam vefat sayısı 411’dir. Bugün İtalya ve Fransa Covid-19’u meslek hastalığı olarak kabul etmiş; Belçika, Güney Afrika, Kanada, Malezya gibi devletler de iş kazası/meslek hastalığı saymış ve yapılacak işlemleri detaylandırarak mevzuatlarına sokmuşlardır. ABD’de ise koronavirüs hastalığının sağlık çalışanlarının yaptıkları iş ile illiyet bağı olduğu ortaya konulmuştur.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre meslek hastalığı “işyeri ortamında bulunan faktörlerin etkisi ile meydana gelen hastalıkların ortak adı”, Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (ILO) göre “iş aktivitesi sırasındaki oluşan risklerden dolayı ortaya çıkan herhangi bir hastalık” olarak tanımlamaktadır. ILO meslek hastalığı tanımını geniş yorumlamakta, işle ilgili tüm hastalıkları meslek hastalıkları saymakta, COVID-19 maruziyetini sağlık çalışanları için meslek hastalığı olarak kabul etmektedir. Meslek hastalığı ulusal mevzuatımızda 5510 sayılı SSGSS Kanunu madde 14’e göre “sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici ve sürekli bir hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir”. 6331 sayılı İSG Kanunu madde 3/1’e göre ise “mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalık” olarak tanımlanmaktadır. Yönetmelik ekinde beş ana grup meslek hastalığı listelemiştir. D grubu mesleki bulaşıcı hastalıklar listesine COVID-19 eklenmesi zor değildir ve sorun sigortalı ve Bağ-Kur’lu sağlık çalışanları için bir nebze çözülebilir.
Meslek hastalığı kabulü noktasında temel sorun SSGSS Kanunu’na göre kamuda çalışanlar (4/1-c) ile İş Kanunu’na göre çalışan sigortalı (4/1-a) ve Bağ-Kur’luların (4/1-b) ayrı ayrı değerlendirilmesidir. Kamuda çalışanların meslek hastalığı kabul edilmesi için SSGSS Kanunu madde 47’de vazife malullüğü kapsamına girmesi gerekir. Vazife malullük aylığı bağlanabilmesi için meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybetmesi gerekir. SSGSS Kanunu’na göre; bir olayın iş kazası/meslek hastalığı sayılabilmesi ve yardım alabilmesi için kişinin kanunda sayılan 4/1-a, 4/1-b bendinde olması, çalışanın meslekte kazanma gücünün en az %10’ını kaybettiğinin kurum sağlık kurullarınca tespit edilmesi gerekir. Kamu çalışanları bu yasanın kapsamı içine giren iş kazası/meslek hastalıkları sigortasından yardım alamamaktadır. Sağlık personelinin büyük çoğunluğu hekim ve hekim dışı hemşire, ebe, laborant, teknisyen gibi sağlık personeli olarak kamuda çalışmaktadır. Ayrıca sağlık hizmeti içinde yer alan güvenlik görevlisi, temizlik personeli, banko personeli gibi doğrudan sağlık hizmeti sunmayan çalışanlarda bulunmaktadır.
Uluslararası örgütler ve doktrindeki iş kazası veya meslek hastalığı tanımı ile SSGSS Kanunu’ndaki teknik çıkarımlar aynı değildir. İSG Kanunu’nda “maruziyet” ve “hastalık” ilişkisi kurduğundan SSGSS Kanunu’na göre daha kapsayıcıdır. COVID-19 biyolojik bir etkendir ve işe özgüdür. Kendine özgü hastalık bulguları ve görüldüğü meslek grubunda insidansı hem diğer meslek gruplarından hem de toplumdan daha yüksektir. Hastalığın etkeni ile hastalığın sonuçları arasında nedensellik bağı her zaman kurulabilir. Sağlık çalışanlarında COVID-19 maruziyeti, iş kazasından daha çok meslek hastalığı tanımına uymaktadır. Meslek hastalığının tanı konması, bildirimi ve kabulü noktası yorucu, zor birtakım bürokratik engellerle dolu bir süreçtir. Uygulamada yargı kararlarının üç-beş yıl gibi bir sürede alındığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) başvuru süreçlerinin de uzun bir süre alındığı düşünülür ise hak arama sürecinin ne kadar meşakkatli olduğu görülmektedir.
Bir diğer hususta yükümlülük süreleridir. Yükümlülük süresinden kast edilen “sigortalının meslek hastalığına sebep olan işinden fiilen ayrıldığı tarih ile meslek hastalığının meydana çıktığı tarih arasında geçen en uzun süre”dir. Hastalığa göre gün, ay, yıl olarak belirtilmiştir. Listede, pnömokonyozlar ve asbestozlar için bu süre 10 yıl, viral hepatit için 6 ay, tüberküloz için 1 yıldır. Kamuoyunun baskısı ile SSK Üst Kurulu 28.12.2020 tarihinde COVID-19 vefat eden bir ambulans şoförü için meslek hastalığı kararı alarak COVID-19 ile ilgili yükümlülük süresini tartışmış, COVID-19 virüsünün kuluçka süresi olan 2-14 gün kabul edilmekte ise de pandemi döneminin özel koşulları sebebiyle bu sürenin 30 güne kadar uzayabileceğine belirtmiştir. Benzer başka başvurularda aynı kararı alıp almayacağı tamamen kurulun inisiyatifine bağlıdır. SGK benzer olaylarda meslek hastalığı tespiti için birçok olumsuz karar vermiştir. Ayrıca COVID-19 hastalığının uzun vadede etkilerini bilmiyoruz. 6 ay sonra ortaya çıkacak COVID-19 hastalığına bağlı komplikasyonlarda (kardiyomiyopati, akciğer fibrozisi) yükümlülük süresini aştığı için (30 gün) gelişen bu durum meslek hastalığı kapsamında ele alınamayacaktır.
SGK, 07.05.2020 tarihli tüm ilgili kurumlara gönderdiği genelge ile iş kazası/meslek hastalığı tartışmalarını kendi adına bitirmiştir. Sağlık çalışanları için iş kazası/meslek hastalığı girilmesinin önünü kapatarak tüm sigortalılar için “hastalık” kapsamında provizyon alınmasını istemektedir.
İş kazası/meslek hastalığına bağlı tazminat yükümlülüğü anlamında hukuki sonuçlar aynı olduğundan yargı kararlarında sonuçları itibariyle iş kazası veya meslek hastalığı nitelendirmesinin çokta önemi yoktur. Pandemi döneminde sağlık çalışanları büyük bir bulaş riski altında hizmet sunduğu, olup toplumun diğer kesimlerine göre 10-14 kat daha fazla etkilendiği gösterilmiştir. Sağlık Bakanlığı HSYS (Halk Sağlığı Yönetim Sistemi) kayıtları baz kabul edilebilir. Bu kayıtlar dikkate alınarak TTB’nin desteklediği ve önerdiği TBMM’ye sunulan teklife göre; “5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” kamu çalışanı sağlık personelinin kapsam içine alınması, virüse maruz kaldıkları olası veya kesin olgularda, meslekte çalışma gücünü etkilemesi halinde, 5510/47’de vazife malulü sayılması ve bu haklardan yararlanmasını içermekte ve SSGSS Kanunu’nun 14. maddesi birinci ve ikinci fıkrası aranmaksızın meslek hastalığı olarak tanımlanmasını önermektedir.
Sonuç olarak var olan mevzuat kapsamında uygulamada yargı kararlarında bu sorunun çözümü meslek hastalığının hususunu geniş yorumlanmasıdır. Bu kapsamda COVID-19 maruziyeti açısından yüksek risk altında çalışan sağlık çalışanlarının virüsü işyerinden kaptığı önemli bir karinedir. Uygulamada ve öğretide karinelerin aksi ispat edilmedikçe doğru kabul edilir. Aksinin ispat edecek olan işveren veya idaredir. Sağlık çalışanları işin niteliğinden dolayı ve işin yürütümü esnasında bu virüse maruz kalmaktadırlar. Sağlık çalışanları için iş kazası/meslek hastalığı bir sosyal güvenlik hakkıdır ve dünyada birçok ülke bunu kabul etmiştir.
Yönetmeliğe meslek hastalığı olarak COVID-19 eklense bile kamu çalışanları bundan yararlanamayacaktır. Bunun için SSGSS Kanunu’nda 4/1-a ve 4/1-b çalışanlarıyla uyumlu ek düzenlemeye ihtiyaç vardır. Kalıcı yol tüm sağlık çalışanlarını kapsayan kanunda belirtilen meslek hastalığı haklarından yararlanılmasını, yakınlarına tazminat ödenmesini ve gelir bağlanmasını sağlayacak yeni bir yasal düzenleme yapılmasıdır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu veya İş Kanunu hükümlerine göre çalışıp çalışmadığına bakılmaksızın 4/a, 4/b, 4c kapsamını tek bir yasal düzenleme ile sosyal güvenlik koruması altına alınmalıdır. Siyasi iktidar alkışlatarak birçok meslektaşımızın duygularını onurlandırdı. Gelinen noktada yoğun iş yükü ve virüs yükü altında çalışan ve her gün kayıp veren sağlık çalışanları için meslek hastalığının kabulü, insani, vicdani ve hukuki bir taleptir.
Dr. Ö. Özkan ÖZDEMİR
TTB Yüksek Onur Kurulu
Kaynakça
- Balcı M., Soner B., Aydoğan B., Yener A. İş Kazası ve Meslek Hastalıkları, Ankara, Yetkin Yayınevi, 2020, s. 24, 27-28, 660.
- Boydak, A. B. Sağlık Çalışanlarının “COVID-19” Karşısında Hukuken Korunması, Türkiye Klinikleri Tıp Etiği-Hukuku-Tarihi Dergisi s. 2020, Cilt 28, Sayı. S. 415-420.
- Demir C., Meslek Hastalığı Olarak Sağlık Çalışanlarında Covid 19, TTB 6 ay Değerlendirme Raporu, s. 311-319.
- Eyüboğlu, O. M., Hukuksal Açıdan Covıd-19 “Covıd-19, Sağlık Çalışanları İçin Meslek Hastalığı Olarak Kabul Edilmelidir, TTB 6 ay Değerlendirme Raporu, s. 320-329.
- Epidemiological, Clinical Characteristics and Outcome of Medical Staff Infected with COVID-19 in Wuhan, China: A Retrospective Case Series Analysis, Chuansheng Zheng
- Koyuncu A., Yıldız A. N., İşcilerde, Esnaf ve Sanatkarlarda, Memurlarda Maluliyet Tespit İşlemleri, (Edit.) Yıldız A. N., Sandal A., Meslek Hastalıkları İşle İlgili Hastalık, 2. Baskı, Ankara, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 2018, s. 57-67.
- Meslek Hastalıkları, ÇASGEM, Ankara, Özyurt Yayıncılık, 2013, s.14
- Pala Çalışkan, S., Metintas, S., Estüdam Halk Sağlığı Dergisi, 2020, Cilt 5, Covıd-19 Özel Sayısı 1, s. 156-168.
- TTB sayfası, siyahkurdele.com linki, https://siyahkurdele.com