Muayene İçin 5 Dakika Değil, 20 Dakika!

Makale

Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) ile muayene, 2010 yılında başlamış ve son yıllarda yaygınlaşmıştır. Sağlık Bakanlığına bağlı tüm hastaneler, ağız ve diş sağlığı merkezleri ile aile hekimlerinden Alo 182 hattı aranarak, telefon operatörü dakika ücreti karşılığında çağrı merkezlerinden muayene randevusu alınmaktadır. Çoğu hastanede hem MHRS ile başvuru hem de randevu alamayan hastalar ile daha önceden muayenesi yapılıp sonuç gösterecekler, randevu olmaksızın sekreterden polikliniğe giriş yaptırarak muayene olmaktadır.

Pandemi döneminde hastanelerde kalabalık oluşmasın, bulaş artmasın diye hastaların başvuruları sadece MHRS üzerinden her 20 dakikada bir randevu verilerek yapıldı ve etkili oldu. Ancak pandemi boyunca COVID-19 bakmayan hastane sayısı çok azaldığı ve iyi bir planlama yapılmadığı için olağan muayeneler gerçekleşmedi; sağlık hizmetine erişim sekteye uğradı. Kronik hastalığı olup takiplere gelemeyenlerde ve yeni başvuru hastalarında bu dönemde yığılma oldu. Bir yandan da çok sayıda hekim ve sağlık çalışanı filyasyon görevi için aylarca kendi çalıştığı hastane dışında görev yaptı. Ayrıca COVID-19 servisleri ve polikliniklerinde çalışmaya devam etti, fazla sayıda COVID-19 nöbeti tuttu. Dolayısıyla hastalar kendilerini takip eden hekimlerine ulaşamadı, MHRS’den de uzun süre randevu alamadı. Ayrıca ağır çalışma koşullarında işe devam edemeyen, sayıları binleri bulan hekim istifa etti. Sağlık Bakanlığı belli ki, ertelenmiş muayeneler ve yığılmayı eritmek için MHRS’ye müdahale ederek her 5 dakikada bir muayene randevusu verdirmeye başladı. Üstelik son günlerde MHRS çağrı merkezi de teknik olarak çöktü, aramalara yanıt veremedi.

Bir aydan fazla süredir meslektaşlarımızdan Türk Tabipleri Birliği’ne (TTB) bu konuda şikayet mailleri gelmekte, “Bir günde 70-80, hatta 100 hasta bakmaya zorlanıyoruz. Bu hem hastalar hem de bizim için insani bir durum değil” denmektedir. TTB olarak yaptığımız açıklamalar ve medyada gündem olması sonucu olsa gerek; hatanın düzeltilmesi yerine her 10 dakikada 2 hastaya randevu verildiğine, mesai saatleriyle oynandığına tanık olduk. Tüm bunlar tıbbi standartlara uymayan geçici çözümlerdir. Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği ve TTB’nin de sürekli vurguladığı, muayene için her hastaya en az 20 dakika süre verilmesidir. Zira hekim hastasının tıbbi hikayesini, eşlik eden hastalıkları, kullandığı ilaçları, daha önce yapılan tetkikleri sorgulamak zorundadır. Hastaya kendini anlatması için süre tanınmalıdır. Bazı işitme engeli, konuşma bozukluğu, dil sorunu olan hastaların ekstra zamana ihtiyaç duyduğunu da dikkate almalıyız. Bunun için tercüman bulmak, hastanın refakatçisini dinlemek ya da mülteci hastanın telefonundan Türkçe bilen kişiyle görüşmek gerekebilir. Hastanın muayene masasına geçmesini, varsa ortezini çıkarmasını beklemek, hasta yaşlı ya da tekerlekli iskemlede ise daha uzun süre vermek zorundadır. Branşa göre organların, kas iskelet sisteminin fizik muayenesi, tansiyon, nabız hepsi yeterli zamana ihtiyaç duyar.

Hekimin e-Nabız’a girerek hastanın eski laboratuvar sonuçlarını, görüntülerini, ilaç raporlarını, reçeteleri incelemesi ideal olandır; gereksiz tetkik istenmemiş, fazla ilaç yazmamış, ilaç etkileşimlerine yol açılmamış olur. Muayene bulguları, tahlil sonuçları hastaya anlatılmalı, kullanılacak ilacın ne olduğu, etkisi, olası yan etkisi anlatılmalı, mevcut ilaçlarla etkileşim olacak mı diye kafa yorulmalıdır. Eklem içi enjeksiyon, sinir bloğu, operasyon vs. gerekiyorsa hastanın kabul edip etmediği, olası komplikasyonlar anlatılmalıdır. Tanı konulamadığında sistem üzerinden başka bir branştan konsültasyon istenmeli ya da meslektaşı ile komplike vakaları telefonda görüşmelidir.

Önemli bir konu da hekimin poliklinikte tek başına çalışmak zorunda olduğudur. Yanında tıbbi sekreteri olmadığı için bilgisayara giriş yapmak, medullaya e-rapor göndermek, e- reçete şifresi almak zorundadır. İnternet erişiminde kesinti, teknik arıza, altyapı sorunu, teknik destek olmaması da göz önünde bulundurulursa; hekimin ne halde olacağı daha iyi anlaşılabilir. Bazen bu tür angarya işlerden hekimlik yapmaya zaman kalmamaktadır. Tüm bunlar için 5 dakika süre asla yetmeyecektir. Ayrıca poliklinik önünde her 5 dakikada bir gelip beklemeye başlayan çok sayıda hastanın varlığı da hekim üzerinde baskı oluşturmakta, kalabalık koridorda bekleyenlerde de COVID-19 bulaş tedirginliği ve gerginliği şiddete dönüşebilmektedir.

Sağlık Bakanlığını tüm bunları göz önünde bulundurmadan polikliniklerde günlük 100 hastaya kadar bakılmasını zorlaması, gerçek bir sağlık hizmetiyle bağdaşmamaktadır. Zira hastalığı teşhis edilemeyen, uygun tedavi edilmeyen hastalar daha komplike hale gelmekte, defalarca hastanelere başvurmak zorunda kalmakta, hem SGK’nin hem hastanın cepten harcamaları gereksiz yere artmaktadır. İşte tüm bunlar poliklinik başvurularını artıran asıl sebeptir. Bakanlığın hekimlere zaten hak ettiği aylığı vermek yerine, fazla hasta baktırarak performansla takviye etmesi de yanlıştır. Hekimleri 5 dakikada bir hasta bakmaya zorlamak mesleki uygulama hatası, malpraktise yol açacaktır. Bilinmelidir ki; bunun sorumluğu hekimde değil, bakanlıktadır. Bu uygulama hekim bağımsızlığına ve hasta haklarına da aykırıdır.

 

Doç. Dr. Deniz Erdoğdu

TTB Merkez Konseyi Üyesi