Dr. Ful Uğurhan
İkinci Dünya Savaşı sırasında Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarıyla başlayan nükleer yıkım, o zamandan bu yana, gerek yapılan sayısız nükleer silah denemeleri gerekse nükleer santral ve nükleer atık kaynaklı radyasyon yayılımı nedeniyle hızla artarak, insan ve çevre sağlığını olumsuz yönde etkilemiştir. “İnsan eliyle yaratılmış radyasyon” kaynaklı bu durum nedeniyle meydana gelen hastalıkları sağaltmak ve hepsinden önemlisi böylesi durumların oluşmasını önlemek için hekimler en başından itibaren büyük bir sorumluluk üstlenmiştir.
Nükleer karşıtı mücadele hekimler için mesleki sorumluluktur.
Hekimler, hem aldıkları tıp eğitimi hem de mesleki uygulamaları sırasında kazandığı deneyim sonucunda, nedene yönelik ve bütüncül düşünmeye yatkın olduklarından, nükleer karşıtı mücadele sırasında da bütünsel davranmaya ve mücadeleye çok yönlü katkı sunmaya özen göstermişlerdir. Örneğin radyasyonun insan sağlığına zararları konusunda akademik çalışmalar yapan ya da kitaplar yazan bir hekimi, kimi zaman bir halk eğitim çalışmasında konuşmacı, kimi zaman bir protesto yürüyüşçüsü ya da nükleer karşıtı bir eylemde polis barikatının karşısında sokak dövüşçüsü olarak görmek mümkündür.
Dünyada ve Türkiye’de nükleer karşıtı mücadelenin içinde yer alan hekimler, çabalarını çoğunlukla bu alanda çalışmalar yürüten çevre örgütlerinin, platformların, meslek örgütlerinin bünyesinde yaparken, bazen de bireysel olarak sürdürmekte ve bunun en başta mesleki bir sorumluluk olduğunu her fırsatta vurgulamaktadır. Bu konuda ön planda yer alan örgütleri aşağıda sıralayabiliriz.
Nükleer Tehlikeye Karşı Barış ve Çevre İçin Sağlıkçılar Derneği (NÜSED): 26 Nisan 1986’da meydana gelen Çernobil Nükleer Santral Kazasından sonra yeniden gündem olan radyasyon riski nedeniyle, TTB Genel Kongresi’nin aldığı tavsiye kararı sonucunda, 30 Ocak 1987’de Prof. Dr. Leziz Onaran ve Prof. Dr. Nusret Fişek liderliğindeki bir grup hekim ve sağlık çalışanı tarafından kuruldu. Dernek kurulur kurulmaz valilikçe yasaklandı. Gerekçe ise ülkemizde Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Sivil Savunma Müdürlüğü gibi kuruluşlar varken sağlıkçılar gibi “sorumsuz kimselerin” bu konuda dernek kurmasının sakıncalı bulunmasıydı. İki yıllık hukuk mücadelesinden sonra faaliyetlerine izin verildi. 26 Haziran 1991’de Nükleer Savaşın Önlenmesi için Uluslararası Hekimler Derneği’nin (IPPNW) üyeliğine kabul edildi.
Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Uluslararası Hekimler Derneği (International Physicians for Prevention of Nuclear War (IPPNW)): 63 ülkede doktor, tıp öğrencisi ve diğer sağlık çalışanlarının savaş tehdidinden kurtulmuş daha barışçıl ve güvenli bir dünya yaratmak düşüncesi ile oluşturdukları uluslararası bir örgüttür. 1962’de Hekimlerin Toplumsal Sorumluluğu (Physicians for Social Responsibility -PSR) adı ile örgütlenen hekimler, 1980’de IPPNW’u kurdu. Örgütün merkezi ABD Massachusetts’tir. IPPNW barışçı çabaları nedeniyle 1985’te Nobel Barış Ödülü’nü almıştır. Örgüt, günümüzde savaş ve göç başta olmak üzere insan sağlığını tehdit eden birçok sosyal faktöre karşı dikkat çekmeye çalışmaktadır.
TTB, nükleer santrallerin insan ve çevre sağlığına yapacağı olumsuz etkileri raporlaştırdı.
Meslek örgütümüz TTB ise özellikle 26 Nisan 1986’de Çernobil Felaketinden sonra konunun toplum sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekmeye çalışmış ve TTB kongresinde tavsiye kararı alarak NÜSED’in kurulmasına öncülük etmiştir. TTB, Akkuyu ve Sinop’a yapılması planlanan santrallar için hazırlanan ÇED raporuna karşı dava açarak, santrallerin insan ve çevre sağlığına yapacağı olumsuz etkileri geniş kapsamlı bir rapor halinde yayımlamıştır.
Hekimler, nükleer karşıtı mücadelenin içinde etkin bir şekilde yer alarak mesleki sorumluluklarını yerine getirmiştir.
Mersin Tabip Odası, Mersin Akkuyu’ya nükleer santral yer lisansının verildiği 1976’dan itibaren başlayan nükleer karşıtı mücadelenin içindedir. Tabip odası özellikle 1990’lı yılların sonlarından itibaren mücadelede etkin bir şekilde yer almış, bazı zamanlarda hareketin öncülüğünü üstlenmiştir. Akkuyu’ya mesafe olarak Mersin’den daha yakın olan Kıbrıs’taki hekimler, bölge tabip odaları ve ildeki nükleer karşıtı kişi ve kuruluşlarla ortak hareket etmiştir. Hekimler, ÇED raporu itiraz davalarına müdahil olmuş, yer lisansı iptal davasını bizzat oda olarak açmıştır. Meslektaşlarımız, konuyla ilgili iki önemli bilimsel çalışmanın içinde yer almış, çok sayıda meslek içi ve halk eğitim çalışması, toplantı, basın açıklaması düzenlemiştir. Mersinli hekimler 2014’te Mersin Akkuyu arasındaki 137 km’lik yolun yürünebilecek kısımlarını üç gün boyunca yürüyerek nükleer santralların sağlığa zararlarını kamuoyunun gündemine taşımış ve tarihsel bir sorumluluğu yerine getirmiştir.
Sonuç olarak hekimlere yönelik bir toplantıda, nükleer fizikçi Prof. Dr. Hayrettin Kılıç’ın “bir nükleer fizikçi olarak sizlere karşı mahcubum, bizim yarattığımız kötülüklerle siz hekimler uğraşmak zorunda kalıyorsunuz” diyerek konuyu tek bir cümlede özetlemişti. Biz hekimler de nükleerin yaratacağı kötülüklerle uğraşmaktansa, nükleer çılgınlığın en başından itibaren nükleer karşıtı mücadelenin içinde etkin bir şekilde yer almayı mesleki sorumlulukları olarak görmüştür.