TTB Basın Bürosu
Tıp Dünyası’nın bu sayısında, TTB Merkez Konseyi’nin 1980’den bugüne dek yargılandığı davaları ve bu davaların sonuçlarını derledik. Beş davadan oluşan bu metni yayına hazırladığımız esnada Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın duruşmasının 23 Aralık 2022 tarihinde olacağını öğrendik, ancak TTB’nin tarihine baktığımızda bu davanın sonucunun da tıpkı diğerleri gibi olacağını öngörüyoruz.
I. Dava / 1985
TTB Merkez Konseyi üyeleri: Dr. Nusret Fişek, Dr. Atalay Yörükoğlu, Dr. Haluk Özsoy, Dr. Ragıp Çam, Dr. Nevzat Eren, Dt. Hüsnü Çuhadar.
TTB Merkez Konseyi, 12 Eylül Darbesi sonrasındaki idam cezaları/infazları ile ilgili kamuoyunda tırmanan tartışmalar ve yükselen tepki üzerine 28 Eylül 1985 tarihinde bir karara imza attı. Kararda şu ifadelere yer verildi alındı: “Son zamanlarda kamuoyunda yoğun bir biçimde tartışılan ‘idam cezası’nın hekimler açısından onaylanmasının olanak dışı olduğu görüşü ile, Türk Ceza Kanunu’ndan çıkarılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, Sayın Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı’na başvurulmasına ve bu konudaki Konsey görüşlerinin kamuoyuna açıklanmasına karar verildi.”
Karara uygun olarak bir mektup hazırlandı. Mektup, 7 Ekim 1985’te Merkez Konseyi Başkanı Dr. Nusret Fişek imzası ile cumhurbaşkanına ve milletvekillerine gönderildi. Mektupta TTB’nin idam cezasına karşı oluşu iki nedene dayandırıldı: (1) Hekimlik meslek etik kurallarının başında insanları yaşatmanın gelmesi, bu nedenle hekimlerin hayatı sonlandıracak her eyleme karşı olması; (2) idam cezası infazında hekimlere verilen görevin hekimlik meslek etik kuralları ile çelişmesi, bununla birlikte Dünya Tabipler Birliği’nin 34. Kongresi’nde “hekimlerin idam cezası uygulanmasında görev almasının meslek etik kurallarına aykırılığı” konulu bildirinin kabul edilmesi.
Adalet Bakanlığı, 30 Ekim 1985’te TTB Merkez Konseyi üyelerinin görevlerine son verilmesi talebiyle dava açılmasını istedi. Cumhuriyet savcı yardımcısı tarafından 14 Kasım 1985’te hazırlanan davaname ile Ankara 3. Asliye Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldı. TTB Merkez Konseyi üyelerinin görevlerine son verilmesi ve yerlerine yeni Konsey üyelerinin seçilmesi talep edildi. Davanamede “ölüm cezasının kaldırılması yolundaki önerilerin TTB’nin amaçları ile bağdaşmadığı” iddia edildi.
Davanamenin yanı sıra TTB Merkez Konseyi üyeleri hakkında “Dernekler Kanunu’nun bildiri yayımlamaya ilişkin kurallarına aykırı davranmak” iddiasıyla ceza davası da açıldı.
Prof. Dr. Nusret Fişek, mahkemeye yazdığı dilekçede şöyle yazdı: “Hekimlerin amacı, kişiler arasında bir ayrım yapmadan herkesin hayatını korumaktır. Biz, değil bir sanığın, harpte bir düşman askerinin yaşaması için de uğraş veririz. Sayın Savcı hakkımızda dava açtığı günden beri düşünüyorum; hükümet bizi ne için mahkemeye verdi? Bu dava, siyasi amaçla açtırılmış bir davadır. Türk Tabipleri Birliği bir insan hakkı olan yaşama hakkı konusunda ve ülkenin sorunları hakkında görüş bildirme hakkına sahiptir. İdam cezasının kaldırılmasını istemekle ise görevini yapmıştır.”
Yargılama sonucunda TTB Merkez Konseyi’nin idam cezasının kaldırılmasına yönelik mektubunun ve görüşlerini kamuoyuna açıklamasının TTB’nin amaçlarına aykırı olmadığına karar verildi.
Davanın açılmasından 19 yıl sonra, 2004 yılında idam cezası tüm suçlar yönünden kaldırıldı.
II. Dava / 2001
TTB Merkez Konseyi üyeleri: Dr. Füsun Sayek, Dr. Metin Bakkalcı, Dr. Eriş Bilaloğlu, Dr. Hakan Giritlioğlu, Dr. Orhan Odabaşı, Dr. Harun Balcıoğlu, Dr. Nural Kiper.
TTB Merkez Konseyi; 1990’ların başında gündeme getirilmesinden itibaren F tipi hapishanelerin yaratacağı sorunlara ilişkin bilimsel görüşlerini defalarca dile getirdi. İnsan yaşamına duyulan saygı ve hekim sorumluluğu gereği, açlık grevleri ve ölüm oruçları ile ilgili bağımsız hekim heyetlerince çabalar yürüttü, çözüm için katkı sunmaya çalıştı. F tipi hapishanelerin hücre sistemine ve tecrit uygulamasına karşı tutuklu ve hükümlülerin 20 Ekim 2000’de başlattıkları ölüm orucu eylemine karşı 19 Aralık 2000 günü 20 hapishaneye birden “Hayata Dönüş Operasyonu” başlatıldı.
TTB Merkez Konseyi, 22 Aralık 2000’de, o tarih itibariyle 22 kişinin yaşamını yitirdiği -ki ilerleyen günlerde yaşamını yitirenlerin sayısı 32’ye çıkacaktır- operasyon ile ilgili bir basın açıklaması yayımladı. Açıklamada ölüm orucu sürecindeki hekim tutumu konusunda kamuoyu bilgilendirildi, insan onuruna uygun bir sağlık hizmeti sunumu için yapılması gerekenler sıralandı, yaralı mahpusların sağlık durumları hakkında yeterli bilginin verilmesi istendi.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 9 Ocak 2001 tarihli ihbar yazısı üzerine cumhuriyet savcısı tarafından 13 Nisan 2001’de TTB Merkez Konseyi üyeleri hakkında “amaç dışı faaliyette bulunmak” iddiasıyla ve görevden alınmaları talebiyle davaname hazırlandı; Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldı.
TTB Merkez Konseyi’nin davaya yanıtı şöyle oldu: “TTB insan yaşamından daha değerli neyin olduğu sorusuyla yakından ilgilidir. (…) Hekimlik insan yaşamını her türlü kavram ve kaygının ötesinde ele alır, değerler sistemini her şeyin merkezine insanı, yaşamını ve sağlığını koyarak şekillendirir. Bu yaklaşım açısı sonucu insan sağlığına ve dolayısıyla yaşamına zarar veren her şey ve tutum hekimliğin doğasına ve süreç içerisinde oluşan değerler sisteminin temel çıkış noktasına terstir; hekimlikçe kabul edilemez.”
Mahkeme, TTB Merkez Konseyi’nin açıklamasının “düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırlarını zorladığını ancak ‘art niyetli’ olunduğuna dair delil elde edilemediği için görevden almaya gerek olmadığını” kararlaştırarak davayı reddetti. Aynı açıklama nedeniyle yürütülen ceza soruşturmasına da takipsizlik kararı verildi.
III. Dava / 2014
Türkiye’de 2013 yılında patlak veren Gezi Direnişi’nde milyonlarca insan; emeği, kentleri, doğası ama en önemlisi hakları için meydanları, sokakları doldurdu. Polisin aşırıya kaçan şiddet ve kuralsız biber gazı kullanımı büyük sağlık sorunlarını beraberinde getirdi. Hekimler ve sağlık çalışanları ise meslek etik ilkelerine bağlı kaldı, tüm olağandışı tüm durumlarda olduğu gibi harekete geçti, kurulan revir noktalarında gönüllü biçimde sağlık hizmeti sundu.
TTB ve tabip odaları hemen her mecrada insanların yaşam ve sağlık haklarının gözetilmesi gerektiğini vurgulayan açıklamalar ve polis saldırılarının durdurulması gerektiğini belirten çağrılar yaptı. Bilimsel kurullar toplanarak biber gazının insan sağlığına zararlarını, biber gazından korunma yollarını anlatan yayınlar, raporlar hazırladı. Uluslararası kuruluşlar, hekim ve sağlık örgütleri göreve çağrıldı.
IV. Dava / 2018
TTB Merkez Konseyi üyeleri: D.r Mehmet Raşit Tükel, Dr. Sinan Adıyaman, Dr. Mehmet Sezai Berber, Dr. Hande Arpat, Dr. Selma Güngör, Dr. Ayfer Horasan, Dr. Şeyhmus Gökalp, Dr. Taner Gören, Dr. Funda Obuz, Dr. Dursun Yaşar Ulutaş, Dr. Bülent Nazım Yılmaz.
TTB Merkez Konseyi, TSK’nın Suriye’nin Afrin İlçesine düzenlediği harekâta karşı “”Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” açıklaması yaparak karşı çıkmış, bunun üzerine Ankara 32’nci Ağır Ceza Mahkemesi, Konsey üyelerine “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla ikişer kez 10 ay hapis cezası vermiştir. Hekimler, evlerine yapılan operasyonla gözaltına alınmış ve haklarında dava açılmıştı. Mahkeme ayrıca Merkez Konseyi üyesi Hande Arpat’a sosyal medya paylaşımları vasıtasıyla “terör örgütü propagandası” yaptığı gerekçesiyle 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezasına hükmetmişti.
İstinaf mahkemesi olan Ankara Bölge İdare Mahkemesi 19’uncu Ceza Dairesi, 19 Eylül 2022 tarihinde hekimlere verilen cezayı bozmuş ve hekimlerin beraatine hükmetmiştir. İstinaf mahkemesinin beraat kararının gerekçesi şu şekilde verişmiştir:
“Davaya konu bildirilerin genel olarak şiddet karşıtı bir içerikte olduğu, etkili bir şiddet çağrısı ya da nefret söylemi içermediği, devletin askeri operasyonlarının da eleştirilmiş olmasının, sözlerin belli toplum kesimi üzerinde kin ve nefret duygularının oluşumuna veya mevcut duyguların pekişmesine etkide bulunmadığı, objektif ve tarafsızlıktan uzak, incitici, rahatsız edici olduğu fakat şiddet içermediği ve şiddet kışkırtıcılığı bulunmadığı, en önemlisi somut tehlike suçu olan atılı suç açısından yakın tehlikeye neden olmayan beyanlar olduğu, suçun oluşması için kamu güvenliğinin bozulması tehlikesinin somut olgulara dayalı olarak ortaya çıkması gerektiği, davaya konu bildiriler sonrası somut ve yakın bir tehlikenin ortaya çıktığına dair bulgu olmadığı, halkın bir kesimine karşı düşmanca tavır gösterilmesine yol açmaya veya bu tür tavırları pekiştirmeye elverişli etkili bir şiddet çağrısı ya da nefret söylemi içermediği, bu sebeplerle bildirilerin hem TCK’nin 216/1. maddesi kapsamında Halkı Kin ve Düşmanlığa Alenen Tahrik Suçu yönünden, hem de 3713 sayılı TMK’nin 7/2. maddesi kapsamında Terör Örgütü Propagandası Yapmak suçu yönünden atılı suçun unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.”
V. Dava /2022
TTB Merkez Konseyi üyeleri: Dr. R. Şebnem Korur Fincancı, Dr. Ali İhsan Ökten, Dr. Vedat Bulut, Dr. Alican Bahadır, Dr. Ahmet Karer Yurtdaş, Dr. Adalet Çıbık, Dr. Kazım Doğan Eroğulları, Dr. Filiz Çağla Uyanusta Küçük, Dr. Onur Naci Karahancı, Dr. Nursel Şahin, Dr. Aydın Şirin.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın, bir yayın organında TSK’nın kimyasal silah kullandığına dair iddialarla ilgili bağımsız heyetlerin bölgede inceleme yapması gerektiğini söylemesinin ardından önce iktidar ve iktidar yanlısı medya tarafından hedef gösterilmiştir. Bunun ardından hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “terör örgütü propagandası yapmak” ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama” suçlamalarıyla soruşturma açmıştır. Sonrasında Korur Fincancı, 26 Ekim 2022’de gözaltına alınmış; 27 Ekim 2022’de de tutuklanmıştır.
Başsavcılık, TTB Merkez Konseyi Başkanlığı üyeleri ve Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın görevlerine son verilmesi ve bu görevlere yeni isimlerin atanması istemiyle davaname hazırlamıştır. Davanamede daha önceki süreçlerde olduğu gibi TTB, “amaç dışı faaliyette bulunmak” ile suçlanmıştır. Davanamenin ilgili kısmı şu şekildedir:
“Davalının disiplin yönünden Türk Tabipleri Birliği Meslek Etiği Kuralları’nın 7’nci maddesi ve Türk Tabipleri Birliği Disiplin Yönetmeliği’nin 5/3’üncü maddesi kapsamında tedbirler uygulanması gerektiği; ancak söz konusu disiplin sürecinin adli ve idari süreçten bağımsız ilerlemesi gerektiği, davalı hakkında adli sürecinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatıldığı ve yukarıdaki gerekçelerle davalının eyleminin Türk Tabipleri Birliği Meslek Odası’nın faaliyet amacı ve davalının başkanlık sıfatının kendisine verdiği yetkiler ve görevler dışında kullanılmak suretiyle illegal faaliyetlerde kullanıldığı ve idari yönden de tedbir alınması gerektiği anlaşılmakla, davalılar Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanlığı üyeleri ve halen Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur’un görevlerine Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nun ek 2’nci maddesinin 2’nci fıkrası gereğince son verilmesine, davalıların yerine yeni merkez konseyi başkanı ve üyelerinin seçilmesine, karar verilmesi kamu adına talep ve dava olunur.”
Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanmasına ve TTB üzerinden meslek örgütlerine yönelik artan saldırılara karşı birçok ulusal ve uluslararası kuruluştan tepki geldi. Dünya Tabipleri Birliği, İspanya, Almanya, Britanya, İzlanda, Amerika tabip birlikleri; Birleşmiş Milletler, Almanya Büyükelçiliği ve Avrupa Birliği Büyükelçiliği’nden TTB’ye dönük baskılara kınama gelirken, Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın koşulsuz bir şekilde serbest bırakılması çağrısında bulunuldu.