Dr. Muharrem Baytemür/Ankara Tabip Odası Başkanı
Türk Tabipleri Birliği ( TTB ) İkinci Dünya Savaşı sonrası yeniden yapılanma sürecinde 1953’te kuruldu. Aynı dönemde Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK-1945), Türk-İş (1952), Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB-1954), Türkiye Veteriner Hekimler Birliği (1954), Türk Eczacıları Birliği’nin (1956) kuruluşu gerçekleşti. TTB, bu dönemde zaman zaman hükümetlerle farklı düşünse de genelde çok ciddi itirazlar gündeme getirmemiş, iyi geçinmiş, hekim hakları, hekimler arası ilişkiler, mesleki sorunlar çevresinde faaliyetlerini yürütmüştür.
1960 askeri darbesi ve sonrasında yapılan 1961 Anayasası ile oluşan görece örgütlenme özgürlüğü sayesinde çok sayıda dernek kuruldu.1965 sonrası ise yoğun bir sendikalaşma dönemiyle, birçok dernek sendikaya dönüşmüş, sağlık alanında da 30 civarında sendika oluşmuştur. Özellikle SSK özelinde kurulan sendikalar, dönemin politik atmosferinin de etkisiyle TTB yönetimine etki etmiş, 1965’te yapılan 14. Genel Kurul’da SSK kökenli Dr. Erdal Atabek, Dt. Tonguç Görker, Dr. Ferruh Ergene TTB yönetimine seçilmişlerdir.
TTB, yaşanan bu değişim sonrası, hekimlerin özlük haklarına, sağlık sisteminin sorunlarına, toplumun sağlığına yönelik çalışmalarını artırmış, diğer meslek ve emek örgütleriyle işbirliği halinde sürece müdahil olmuştur.
Bu gelişmelerin ışığında haksızlık ve hukuksuzluğa daha fazla ses çıkmaya başlamış, ilk olarak 1969’da tazminatlarda yaşanan eşitsizliğe karşı asistan hekimler eylem yapmıştır. Boykot ve yürüyüşle direniş başlatan asistan hekimler, 1970’te “Personel Kanun Tasarısı ve Halk Sağlığı Hizmetleri”nde uzun süredir beklenen reformun gerçekleşmemesi üzerine başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanlarının durumu protesto eden İstanbul yürüyüşünü izledi. Yürüyüşe TTB, Hekim Sendikaları Federasyonu, SSK Hekim ve Eczacıları Sendikası, Doğu Karadeniz, İstanbul ve Civarı, Ege ve Civarı Memur Hekim Sendikaları ile Türkiye Ebe Hemşire Sağlık Personeli Sendika’sı doktorları katıldı.
Yürüyüşte açılan dövizler;
- 2 dakika hasta muayenesine hayır!
- Para güvenliği değil sosyal güvenlik!
- Milli Sağlık Politikası!
- Tayin ve nakil güvenliği!
- Bütün hekimler için tek statü!
- Hekim günde 100 hastaya bakamaz!
15-16 Haziran 1970 işçi eylemleri sonrası üç ay süren sıkıyönetim döneminde hekim eylemleri de kesintiye uğradı. 1971 başından itibaren yeniden başlayan eylem ve grevler neticesinde 1971 darbesi olmasına rağmen özlük haklarında iyileştirme sağlandı.
Ancak darbe döneminde örtülü ve açık baskı kendini hissettiriyordu. Dönemin Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Tarık Ziya Ekinci günler süren gözaltı sonrası haksız hukuksuz bir şekilde tutuklandı ve üç yıl boyunca tabip odası çalışmalarından uzak kaldı. Bu dönem bölgelerde yaşanan yoğun baskı nedeniyle sorunlar TTB MK aracılığıyla dile getiriliyordu.
TTB’ye yönelik baskılar MK ve tabip odaları yöneticileriyle sınırlı kalmayacak, yasal düzenlemeler ve idari yaptırımlar şeklinde ilerleyen yıllarda kendini gösterecekti.
Eylül 1971’de SSK Müdürler Kurulu üyesi olan Dr. Erdal Atabek, 15 Mart 1974 tarihinde SSK Genel Müdürü, ardından da Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı oldu. 31 Mart 1975 yılında kurulan Milliyetçi Cephe (MC) Hükümeti Dr. Erdal Atabek’i görevden alarak SSK Samatya Hastanesi’ne Dahiliye doktoru olarak atadı. 1977’de kurulan II. MC Hükümeti döneminde ise Dr. Erdal Atabek Kastamonu’ya sürgün edildi. Tabip odalarının ve kitle örgütlerinin tepkileri sonucu oluşan kamuoyu baskısı neticesinde görevlendirme iptal edildi.
Tehditlerin ardından 23 Mayıs 1980 günü TTB MK üyesi Sevinç Özgüner’in evinin basılarak katledilmesi, toplumsal muhalefete yönelik saldırılardan birisiydi.
Bütün sağlık çalışanlarının yan ödemeleri ve tazminatlarının hukuksuz şekilde iktidar tarafından gasp edilmesi nedeniyle, 8 Ağustos 1980’de günü bütün yurtta iş bırakma eylemi gerçekleşti ve acil hastalar dışında hizmet verilmedi.
İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı bir bildiri yayınlayarak, sağlık personelince yapılan eylemin halka yönelik ve kamu düzenini bozucu nitelikte olduğunu, eyleme katılanlara yönelik yasal işlemin başlatıldığını ve bu şekilde protesto eylemlerinin yasaklandığını, sıkıyönetim emir ve gereklerinin kendi kuruluşlarında uygulanmasında baştabiplerin sorumlu olacağını belirtti.
8 Ağustos 1980 tarihinde yapılan direniş sonrası haklarında Sıkıyönetim Askeri Savcılığınca TCY 311 ve 312 maddeleri kapsamında soruşturma açılan TTB Başkanı Dr. Erdal Atabek, İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Şakir Derkut 19 Ağustos günü, İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından, doktorları yurt çapında direnişe geçmeleri için tahrik ve teşvik ettikleri iddiası ile tutuklandılar. Eş zamanlı olarak Ankara Tabip Odası YK üyesi Dr. Yakup Hindistan ile Tüs-Der İstanbul bölge sorumlusu Yusuf Bağatar gözaltına alınıp tutuklandılar.
Tutuklanmaya başta tabip odaları olmak üzere çok sayıda DKÖ, sendika ve dernek tepki gösterdi.
Ankara Tabip Odası YK üyesi Yakup Hindistan 4 Eylül günü çıkarıldığı mahkemede beraat ederek tahliye oldu.
Erdal Atabek ve Şakir Derkut’un tutukluluğuna yapılan itirazın kararı beklenirken, beklenmedik bir şekilde 10 Eylül akşamı serbest bırakıldılar! 11 Eylül’ü 12 Eylül’e bağlayan gece de 12 Eylül Darbesi gerçekleşti.
12 Eylül Darbesi ile birlikte bütün partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütleriyle beraber Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi de kapatıldı. Açılması için yapılan girişimler sonucunda , “Sıkıyönetim Komutanlığı’nın emir ve müsaadelerine aynen uymak, siyasi amaçlı toplantı yapmamak ve beyanda bulunmamak koşulu ile sadece muhasebe servisi kısmının, üyelerinin ücretleriyle ilişkin parasal sorunlarının halli ve üye kayıt işlemlerinin müsaadesi ile” 29 Aralık 1980 İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı’nın kararı, Erdal Atabek’in kararı tebellüğ etmesi ile 130 gün sonra, 21 Ocak 1981’de tekrar açıldı.
İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı’nın 1982 Nisan ayında soruşturma emri vermesiyle ve Merkez Konseyi üyelerinin ifadelerinin alınmaya başlanmasıyla 12 Eylül’de 130 gün kapalı kalan TTB davası başlamış oldu. Ayrıca MK binasında arama da yapan savcı, bazı belgelere de el koydu (Günümüzde 12 Eylül öncesi birçok yazılı belge kayıptır).
Aradan uzun zaman geçmesi ve İstanbul’da sıkıyönetimin kaldırılmasıyla dosya Diyarbakır Komutanlığı Askeri Savcılığı’na, oradan da Uyuşmazlık Mahkemesi’nin aldığı kararla İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na gönderildi. 26 Şubat 1986’da İstanbul Cumhuriyet Savcılığınca hazırlanan iddianame ile TCK’nın 141 ve 142. maddelerinden yargılama talep edildi. Uzun bir zamana yayılan, TTB MK üyeleri dâhil delegelerle birlikte 21 kişinin yargılandığı dava 22 Ocak 1988 tarihinde zaman aşımı nedeniyle düştü.
12 Eylül asıl zararı yasa değişikliği ile verdi. 1983 yılında 6023 sayılı yasada yapılan değişiklikle;
- TTB merkezi Ankara’ya alındı.
- TTB MK üyelerine Ankara’da ikamet etmeleri zorunluluğu getirildi.
- Askeri hekimlerin üye olmaları yasaklandı.
- Kamuda çalışan hekimlerin üyeliği gönüllülüğe bağlandı.
- Kamuda görev yapıp ek iş yapanlarla, sadece özelde çalışanların üyeliği zorunlu oldu.
- Türk Tabipleri Birliği’nin bütün organları Sağlık ve Sosyal yardım Bakanlığı’nın idari ve mali denetimine verilmiştir.
- Yeni yasada meslek kuruluşlarının toplumsal sorumluluğuna yer verilmemiştir.
Dönemin TTB MK Başkanı Dr. Erdal Atabek yeni yasaya ilişkin görüşlerini şu şekilde ifade ediyordu;
“Meslek kuruluşlarının toplumsal sorumluluklarının amaçlar içine alınmaması büyük bir eksikliktir. Meslek kuruluşları kendi alanlarında çok değerli bilgi birikimleri sağlayan, çalışma ve araştırma yapan, bu çalışma ve araştırma sonuçlarını topluma aktaran, ileten, aydın kamuoyunun kurumlarıdır. Bu kurumların toplumsal sorumluluklarını belirlemek, genişletmek toplumun yararınadır. Başka hiçbir yolla sağlanamayacak bilgiler, bu kurumlar eliyle topluma, kitle iletişim araçları eliyle iletilmelidir.”
Gönüllü/isteğe bağlı üyelik ile ilgili görüşü ise; “ Meslektaşların hak ve yararlarını korumak, mesleki deontoloji ve dayanışmayı sağlamak için üyelik zorunlu olmalıydı.”
Barışın savunulması amacıyla yazarlar, siyasetçiler ve bilimciler tarafından 1972 yılında İstanbul’da kurulan Barış Derneği, 12 Eylül askeri darbesiyle birlikte kapatıldı. Darbeciler, derneğin kurucuları ve yöneticileri hakkında TCK’nın 141 ve 142. maddeleri uyarınca dava açtılar. TTB Başkanı Dr. Erdal Atabek dâhil 44 kişinin yargılandığı dava, 1991 yılında bütün sanıkların beraat etmesiyle bitse de, 10 Aralık 1986 tarihinde tahliye edilen Dr. Erdal Atabek aralıklı olarak 38 ay cezaevinde tutuklu kaldı.
Ankara’ya taşınan TTB MK seçimleri 1984 yılı Şubat ayında yapıldı ve yeni Konsey oluştu. Prof. Dr. Nusret Fişek, Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu, Doç. Dr. Haluk Özbay, Dt. Hüsnü Çuhadar, Doç. Dr. Ragıp Çam, Doç. Dr. Nevzat Eren, Dt. Prof. Dr. Oktay Kural’dan oluşan Merkez Konsey’e, Dünya Tabipler Birliği’nin idam cezasının infazından önce hekim muayenesi ve onayının alınmasının meslek etik değerleriyle bağdaşmadığı yönündeki kararıyla birlikte idam cezasının Türk Ceza Yasası’ndan çıkarılmasına yönelik görüşünü Cumhurbaşkanı, başbakan ve TBMM Başkanına 1985 yılı Eylül ayında iletmesi ve kamuoyuna açıklaması nedeniyle dava açıldı.
Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın 1985 Aralık ayında hazırlanan iddianamede, yönetim kurulu kararında imzası bulunan TTB MK altı üyesinin görevlerine son verilmesi talep ediliyordu.
Yargılama sonucunda TTB MK’nin idam cezasına yönelik açıklama ve girişiminin TTB’nin amaçlarına aykırı olmadığı yönünde karar verilmiştir.
Sağlık Bakanlığı’nın 1995’teki genel seçimlere yönelik uzman hekimlerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya rotasyona gönderilmeleri konusunda aldığı kararın eleştirildiği 18 Ekim 1994’te TTB MK açıklaması nedeniyle dönemin Konsey üyeleri DGM savcısına ifade vermiştir. DGM savcısı; yapılan basın açıklamasının sert üslupta eleştiri içerdiğini, ancak suç unsuru oluşturmadığı düşüncesiyle “Takipsizlik” kararı vermiştir.
Bir başka dava ise; süren açlık grevleri nedeniyle 22 Aralık 2000 tarihinde yapılan basın açıklaması gerekçe gösterilerek 13 Nisan 2001 tarihinde TTB MK’nin görevden alınmasına yönelik olmuştur.
Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada Mahkeme; TTB’nin düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırlarını zorladığını ama art niyetli olduklarına dair yeterli delil elde edilemediği için, görevden alınmalarına gerek olmadığı sonucuna varmış ve bu gerekçeyle davayı reddetmiştir. Aynı açıklama nedeniyle yürütülen ceza soruşturmasında ise takipsizlik kararı verilmiştir.
Gezi döneminde “Sağlık Bakanlığından izinsiz olarak sağlık birimleri oluşturulmasını organize ettiği “ gerekçesiyle Sağlık Bakanlığı’nın Ankara, İstanbul ve Hatay tabip odaları yönetim ve onur kurullarının görevden alınmasına yönelik açtığı davalar oybirliğiyle reddedildi.
Bu davalardan Ankara Tabip Odası ile ilgili olarak Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ret gerekçesi; Bu tür büyük olaylarda sahada sağlık hizmetinin verilmesi gerekeceği, zamanında müdahale edilmediğinde kalıcı sakatlıklar ve ölümler oluşacağı, davacının sağlık hizmetinin yeterli olmadığı, gönüllü hekimlerin yaralanan vatandaşlara yardım ederek ortaya daha vahim bir tablonun çıkmamasına yardım ettikleri, hekimlik görevinin şartlarını ve insanlık gereği olarak insan hayatını kurtarmayı amaçlayarak müdahalelerde bulundukları, davalı kurumun ise gönüllülerle bu işlemleri koordine etmeye çalıştığı, davacının belirttiği anlamda sürekli kamu hizmeti üretiminin bulunmadığı, Ankara Tabip Odası olarak bu anlamda revir kurmadığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Sağlık Bakanlığı kararı temyize götürdü. Yargıtay’da dosyanın oybirliğiyle reddedilmesini onadı.
TTB Merkez Konseyi’nin 1 Eylül 2016 tarihli “Bu Topraklarda Eşitlik ve Barış İçinde Yaşamamız Çok Mümkün” ve 24 Ocak 2018 tarihlerinde yaptığı “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” basın açıklamaları gerekçe gösterilerek, istenildiği zaman ifade vermeye gidilebilecekken, 11 yöneticisi de bulundukları illerde 30 Ocak 2018 tarihinde saat 06.30’dan itibaren gözaltına alındı. Bazı üyelerine gözaltına alma sırasında ters kelepçe uygulandı, aile hekimi olan MK üyelerinin bilgisayarlarına el konuldu, TTB binası çilingirle açılıp, avukatlar gelmeden tahrip edici düzeyde arama yapıldı.
Kimi medya organlarında basın açıklamasının çarpıtılarak yayınlanmasına yönelik TTB MK açıklama yapmak durumunda kalmış “TTB Merkez Konseyi bu süreçte bir hekim birliği tutumu ve sorumluluğuyla görüşlerini ifade etmiştir. Savaş, çatışma, terör operasyonu ve benzeri durumlarla ilgili hekimlik değerleri ve yıllar boyunca geliştirilen tutum bildirgeleri hiçbir farklı yoruma yer bırakmayacak kadar açıktır. TTB Merkez Konseyi 24 Ocak tarihli açıklaması bütünüyle bu birikime sadık kalarak yapılmıştır” ifadesiyle olması gereken hekim tutumunu belirtmiştir.
Üç üye daha önce olmak üzere bütün MK üyeleri bir hafta içinde serbest bırakıldı. Yerel mahkemenin vermiş olduğu ceza 29 Eylül 2022 tarihinde istinaf mahkemesi tarafından bozuldu ve bütün MK üyeleri beraat etti.
Son olarak TTB MK Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Almanya’da bulunduğu sırada görüntüler üzerinden kimyasal silah kullanımı iddialarına ilişkin yaptığı değerlendirme nedeniyle, Türkiye’ye dönmüş olması ve davet edildiğinde ifade vermeye gidecek olmasına rağmen, 25 Ekim sabahı İstanbul’da evinde gözaltına alınıp sorgu için Ankara’ya getirildi ve akabinde tutuklandı. Hakkında terör örgütü propagandası yapmak suçundan iddianame hazırlandı. Bu açıklama gerekçe gösterilerek TTB MK’nin de görevden alınması için davaname hazırlandı.
Bireysel açıklama nedeniyle TTB MK’nin görevden alınma talebi ve TTB yasasında, akla zarar bir şekilde başındaki Türk ibaresinin kaldırılması da dâhil yeni yasa hazırlıkları başlatıldı.
Ancak yazıda belirtildiği gibi (tarihte birçok tabip odamızın yaşadığı davalar burada ifade edilmedi) bugüne kadar açılan bütün davalardan beraat eden ve bütün baskılara rağmen ülkemizin en güvenilir kurumlarından olan TTB, bu davadan da meşruiyetini koruyarak çıkacak, binlerce yıldır oluşan hekimliğin evrensel değerleri ışığında, bundan sonra da, bilimin ve aklın yol göstericiliğinde meslektaşlarının, halkın sağlık hakkının yanında olacak, ülkemize katkı sunmaya devam edecektir.