Derinleşen Yoksulluk Çocuk Sağlığını Bozuyor

Makale

“Ah, ben bir gün tepelerden, tepelerden
Varıp önünüze, önünüze dikilip duracağım,
Bir gün soracağım, bu çocukları soracağım.”
C. A. KANSU

Dünya genelinde açlık ve eksik beslenme artarak devam eden bir sorun olarak sağlığı tehdit etmektedir. Bir taraftan kapitalist düzenin eşitsizlikleri nedeniyle gelir dağılımındaki uçurum, öte yandan plansızlığa bağlı kıtlıklar ve gıda israfı, savaşlar ve önlenemeyen doğal afetler sonucunda yoksulluk ve dolayısı ile beslenme sorunu giderek derinleşmektedir. Yoksulluk, dünyanın sorunu olduğu gibi özellikle son yıllarda Türkiye’nin giderek derinleşen ve bir halk sağlığı sorununa dönüşen çıkmazı haline gelmiştir. Ülkemizdeki sosyoekonomik etmenler ve gelir dağılımındaki adaletsizlik elbette en çok kırılgan grupları etkilemekte, çocuklarda beslenme yetersizliği (malnütrisyon) ve buna bağlı fiziksel ve psişik patolojilerin ortaya çıkmasında büyük rol oynamaktadır. Yaşanan ekonomik kriz ortamında temel gıda fiyatlarına üst üste gelen zamlar sonucu büyüme gelişme çağındaki çocuklara yeterli makro ve mikro besin ögeleri verilemediğinden ağır malnütrüsyon ve bodurluk insidansı artmış ve hatta açlığa bağlı bebek / çocuk ölümleri haberleri gelmeye başlamıştır.

Okul çağı büyüme ve gelişmenin hızlanması, öğrenme ve kavrama işlevlerinin önem kazanması nedeniyle çocukluk döneminde özel öneme sahip olup bu dönemde beslenme ayrı bir önem taşımaktadır. Bu dönem boyunca devlet çocukların okullarda beslenme programları ile sağlıklı beslenmesini, sağlıklı büyümesini sağlamakla yükümlüdür. TÜİK İstatistiklerle Çocuk 2022 Raporu’na göre; ülke nüfusunun %27’si çocuk nüfustan (0-17 yaş) oluşmakta. Çocuk nüfusun da dörtte üçü okul çağında (%29’u 5-9 yaş grubunda, %28’i 10-14 yaş grubunda ve %17’si 15-17 yaş grubunda). Bu raporda annelerden elde edilen bilgiler beslenme ile ilgili çarpıcı sonuçları açığa çıkarıyor. TÜİK 2022 Türkiye Çocuk Araştırması’na göre;

  • Türkiye’de ekmek veya makarna gibi yiyecekleri her gün tüketen çocuk sayısı yüzde 62,4.
  • Meyveyi her gün tüketen çocukların oranı yüzde 50,5.
  • Sebzeyi her gün tüketen çocukların oranı yüzde 33.
  • Et, tavuk veya balığı her gün tüketen çocukların oranı yüzde 12,7.
  • Kuru baklagilleri her gün tüketen çocukların oranı yüzde 10,9.

Artan yoksulluk ve sağlıklı gıdaya erişmekte yaşanan zorluklar nedeni ile çocuklar, besin değerinden yoksun sadece tokluk hissettiği gıdaları tüketiyor. Aileler, karbonhidrata dayalı hem ucuz hem doyurucu gıdalar tercih etmek zorunda kalıyor. Ama çocuklar, gelişimleri için gerekli olan temel elementleri alamıyor. Kaloriyi tamamlasa bile gerekli elementler alınmadığı zaman vücutta bazı eksiklikler oluşuyor. Bu da ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor. Çocuklarda son yıllarda demir eksikliği, obezite, protein eksikliğinden kaynaklanan malnütrisyon dediğimiz beslenme bozuklukları daha çok görülüyor. Sık enfeksiyona yakalanıyorlar, kolay iyileşemiyorlar.

Geçtiğimiz eğitim yılında her 4 çocuktan birinin okula aç gittiği gerçeği ile birlikte bu rapordaki veriler bize çocuğun büyümesi ve gelişimi için, sağlıklı bir birey olarak yetişmesi için gerekli gıdalara ulaşamadığını, nitelikli gıdanın yerini karbonhidrat ağırlıklı ve daha ucuz beslenmenin aldığını göstermekte. Bu nedenle çocukları hem nitelikli besine ulaştıracak hem de çocukların sağlıklı beslenme davranışı kazanmasını sağlayacak bir eğitim ortamı içinde okul beslenme programlarının Sağlık Bakanlığı ile birlikte Milli Eğitim Bakanlığı’nın öncelikleri arasında olması gerekiyor.

Oysa Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), geçtiğimiz dönem okul öncesi eğitimde başlattığı “bir öğün ücretsiz okul yemeği” uygulamasını 8 Eylül’de okullara gönderdiği bir yazı ile deprem bölgesi dışında kalan illerde durdurdu. TBMM açılışından sonra ana muhalefet tarafından verilen okul yemeği önergesi ise iktidar partilerinin oyları ile reddedildi.

Mevcut Milli Eğitim Bakanı 2024 MEB bütçesini mecliste açıklarken okullarda obezite mücadelesi programına dikkat çekse de bodurluk sorununa ve ücretsiz okul yemeği konusuna hiç değinmedi. Oysa ülkemizdeki çalışmalar beş yaş altındaki çocuklarımızın yüzde 6’sının bodur ve yüzde 1,5’inin ise ciddi şekilde bodur olduğunu göstermekte. 2018 yılında yapılan bu çalışmanın verilerine göre 0-4 yaş aralığında yaklaşık 350 bin çocuğun bodurluk; 90 bin çocuğun ise ciddi bodurluk sorunu yaşadığını görüyoruz. Bu tablo, yaklaşık 100 çocuğumuzdan altısının uzun süreli bir açlık ve kötü beslenme ile okula başladığının göstergeleri aynı zamanda. UNİCEF’in açıklamasına göre OECD ülkeleri arasında çocuk yoksulluğu açısından Kolombiya’dan sonra 2’nci sıradayız.

Ekonomik koşulların giderek kötüleştiği günümüz koşullarında çocuklarımız sağlıklı beslenme hakkı ile paralel olarak eğitim hakkından da mahrum kalmaya başladı. Daha önce aileler için öncelik çocuğun eğitimi iken artık öncelik gıda ve barınma ihtiyacı oldu. Çocuklar çok kolay okulunu bırakıp çalışmaya mecbur kalıyorlar.

2023-24 eğitim döneminde okul açılırken yapılan kırtasiye ve kıyafet masrafı dışında aylık bir çocuğun yol, beslenme ve okul dönemindeki masrafı Veli-Der tarafından en az 2500 TL olarak ifade edilmişti. Bu durumun özellikle açlık sınırı altındaki aileleri çok zorlayacağı ortada. Okul masraflarındaki artan maliyet lise çağındaki öğrencilerde okul terkine neden olmakta. 2021-2022 istatistiklerine göre; 1 milyon 738 bin 198 öğrencinin örgün eğitim dışına çıktığı vurgulandı. Bunlardan 155 bin 938 öğrenci okulu tamamen bırakmış. Derin yoksulluk nedeniyle çocuğunu okula gönderemeyen ailelerin sayısında belirgin artış var. Okul çağında birden fazla çocuğu olan aileler, çocukları arasında tercih yapmak zorunda kalıyor, hepsini okula gönderemiyorlar. Veliler, çocukların okul masraflarını karşılamakta güçlük çektiği için tercihleri meslek liseleri oluyor. Çocuklar haftanın bir günü okulda oluyor ve diğer günlerde staj yaptıkları işletmede çalıştırılıyorlar. Çocuk hem okula gitmiş oluyor hem de asgari ücretin üçte biri kadar para alıyor. Ancak meslek liselerindeki bu durum nedeniyle çocuklar eğitimden kopuyor. Geçtiğimiz yıl 700 bine yakın öğrenciyi sisteme katıldı. Fakat bu öğrencilerin 200 bini sınıfta kaldı, bu öğrenciler işletmeye de gitmedi okula da gitmedi. MESEM (Mesleki Eğitim Merkezleri) ile bir çocuk işçi ordusu yaratılmış oldu. 15 yaşından önce evlendirilen kız çocuklarının sayısı ise 1,2 milyon olarak ifade ediliyor.

Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) bu yıl ilk defa açıkladığı çocuk, yoksulluk ve yaşam verilerinden çıkan ciddi sonuçlardan biri de Türkiye’deki 5-17 yaş arası çocukların yüzde 7,3’ü kendisini her gün depresyonda hissetmesi. Zorunlu eğitim çağındaki, 1 milyon 958 bin 888 çocuk depresyonda ve kaygı altında yaşıyor. 13-17 yaş arası sınavlara çok iyi hazırlananlar da dahil yüzde 50’si okulda kendisini çok endişeli hissediyor.

Ne yazık ki MEB çocuklarımızın sessiz çığlıklarını duymamakta ısrarcı!

Oysa okul beslenme programları dünyadaki en geniş sosyal güvenlik müdahalesini oluşturuyor. Dünya genelinde 388 milyon çocuk okul beslenme programından faydalanıyor. Bu rakama göre, dünyada okul çağındaki çocukların yarısı her gün ücretsiz okul beslenmesi hizmetinden yararlanıyor.

161 ülkede okul beslenme programları uygulanıyor. Yani 5 ülkeden 4’ünde okul beslenme programları uygulanıyor. Programların yüzde 90’ı iç kaynaklar tarafından fonlanıyor, yalnızca yüzde 10’u uluslararası kaynaklardan faydalanıyor.

Birleşmiş Milletler Dünya Besin Programı (WFP) okul beslenme programları konusunda ülkeleri desteklemeye hazır olduğunu söylüyor. Yoksulluk koşullarındaki çocuklar için okul sağlık ve beslenme programlarının okula devam süresini 2,5 yıl uzattığı görülmüş. Besleyici okul gıdaları okul kayıt oranlarını ortalama yüzde 9, okula devam oranlarını yüzde 8 artırıyor. Okul beslenme programları kız çocuklarında anemi riskini yüzde 20 azaltıyor. Okul beslenme programları eşitlik ve içerme konusunda en etkili iki yöntemden biri olarak bulunmuştur. (diğeri nakit para destekleri). Okul beslenme programları için harcanan her 1 Euro, ülke ekonomisine 9 Euro değerinde geri dönüyor.

Dünya genelinde 87 ülke, okullarda ücretsiz yemek programlarını uygulamalarında ülkelere yardımcı olmak ve ortak akıl geliştirmek üzere Okul Yemekleri Koalisyonu isimli uluslararası bir birlik kurdular. Türkiye, her çocuğun büyüme, öğrenme ve gelişme fırsatına sahip olmasını sağlamak için 2020 yılında kurulan Okul Yemekleri Koalisyonu’nun üyesi değil!

Eğitimin bütün kademelerinde niteliği yükseltmek, çocukların özgür ve sağlıklı bireyler olarak yetiştirilmesini sağlamak için somut, sorun odaklı adımlar atılması gerektiği açıktır. Bu amaçla TTB Okul Sağlığı Çalışma Gurubu olarak bir kısmını 2023-2024 eğitim yılı başlarken yapmış olduğumuz açıklamadaki önerileri gündeme getirmekte fayda görüyoruz;

  • Çocuk yoksulluğunu izlemek, etkilerini kamuoyuna anlatmak ve çözümler üretmek üzere “Ulusal Çocuk Yoksulluğu Merkezi/Birimi” kurulmalıdır. Bu birimde sosyal bilimciler, eğitimciler, pedagoglar, halk sağlığı uzmanları ve pediatristler yer almalıdır.
  • Kaynakların kullanımında en dezavantajlı çocuklara öncelik verilmelidir. Çocukların hepsine sağlık güvencesi sağlayacak “Çocuklara Ücretsiz Sağlık Hizmeti” yasası çıkarılmalıdır.
  • Ülkemizdeki temel sağlık hizmeti sistemi güçlendirilmeli ve düzenli gebe ve yeni doğan takibi yapılmalıdır. Başta düzenli geliri olmayan aileler olmak üzere devlet doğan bütün çocuklara koşulsuz ve karşılıksız ekonomik yardım yapmalıdır.
  • Okul Sütü projesi bütün kamu ilköğretim okullarına yaygınlaştırılmalıdır.
  • Yerel yöneticilerin stratejik bakış açılarını ve kapasitelerini, dezavantajlı çocukların ve ergenlerin lehine olacak şekilde geliştirmek amacıyla Çocuk Dostu Şehirler girişimi başlatılabilir. Yerel yönetimlerin okullara gıda, kırtasiye desteğinde bulunmaları teşvik edilebilir.
  • MEB tarafından okullarda okul beslenme programları düzenlenmesi yanı sıra sağlıklı besinlerden okulda ücretsiz kahvaltı ve öğle yemeği sunulması gibi devlet desteği ile yapılan çalışmalar başlatılmalı ve bu projeler ulusal beslenme programlarına dönüştürülmelidir. 2024 bütçesinden gerekli kaynaklar ayrılarak ücretsiz okul yemeği uygulamaları bir an önce hayata geçirilmelidir.
  • PISA 2022 verileri (The OECD Programme for İnternational Student Assesment), 6-15 yaş öğrenci başına kümülatif harcama miktarının 75.000 ABD doları seviyesine kadar artmasının öğrenci başarısıyla ilişkili olduğunu gösteriyor. Bu harcama miktarı Türkiye’de 50.000 dolar seviyesinin altındadır. Bu durum, Türkiye’de öğrenci başına harcamaların artması gerektiğini ortaya koyuyor. MEB harcamalarında bu durumu göz önünde bulundurmalıdır.
  • Okul gıdası konusunda iyi uygulama örneklerini öğrenmek, teknik altyapıyı güçlendirmek ve belki de bu süreçte pilot projeler uygulamak üzere destek almak adına uluslararası düzede Okul Yemekleri Koalisyonu’nun 88. üyesi olmak ülkemize çok yakışacaktır.

Okulda bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek her çocuğun hakkı!

Çocuklarımızın sağlığı ve geleceği için hakkımız olanı birlikte kazanalım.

Türk Tabipleri Birliği
Okul Sağlığı Çalışma Grubu