Söyleşi: Ayşe Uğurlu
LGBTİ+ aktivisti Belgin Günay ile intersekslerin çocukluğunda maruz kaldığı cerrahi ve tıbbi girişimleri, sağlığa erişim hakkı ihlalleri, toplumda karşılaştıkları sorunlar ve spor karşılaşmalarında uğradıkları ayrımcı tutuma dair konuştuk. Kendi deneyimleri üzerinden intersekslerin yaşadıkları var olma mücadelelerini paylaşan Günay, interseksler üzerindeki toplumsal baskıları ve tıbbi süreçlerde yaşanan etik sorunları aktardı.
İnterseks bir çocukluk hikayesi nasıldır? İnterseks bir çocuk neler yaşar? Hatırlayabildiğin dönemden itibaren kendinle ilgili ne farklılıklar hissettin? Hem seni tanıyalım hem de interseks kavramı ile ilgili bilgi edinebilmek adına bir giriş yapalım Belgin. Ne dersin?
Merhaba. Bu söyleşi fırsatı için teşekkür ederim. Anlatacaklarımın çoğu iç açıcı şeyler değil ancak herkesin bilmesi gerekiyor ki bu sayede belki bundan sonra düzeltme şansımız olabilir.
İnterseks bir çocuk ya da ergen, çevresine uyum sağlaması adına bazı rollere zorlandığı, kendisi olmasına izin verilmediği ve yalanlarla susturulduğu için hem dünyaya hem de kendisine karşı bir yabancılık hisseder ve bundan dolayı çoğunlukla kendisini suçlar. En azından kendi deneyimlerime dayanarak bunu söyleyebilirim.
Her interseksin süreci farklı yaşlarda olabiliyor. Ben farklılıkları daha çok ergenlikle birlikte hissetmeye başladım ama öncesinde de bazı şeylerin farkındaydım. Örneğin kızlara ilgi duyduğumu her zaman biliyordum. Öte yandan, cinsiyet kimliği anlamında diğer arkadaşlarımdan farklı olabileceğimi, kılık kıyafet, oynanan oyuncaklar, ilgi alanları gibi şeylerin toplum tarafından cinsiyetlerle kodlandığını ergenlikle birlikte fark etmeye başladım. Liseye başladığımda hala regl olmadığım için doktora götürüldüm ve interseks kimliğimin tıbbileştirilmesi böyle başladı. Aslında erkek ergenliğine benzer bir ergenliğe girmeye başlamıştım, simam, sesim bu yönde değişmeye başlamıştı ancak ailemde bu değişikliklere karşı bir inkar vardı.
Lise yıllarım tıp fakültelerinde, tıbbi görüntüleme merkezlerinde, laboratuarlarda geçti. Bütün bunlar olurken bana sebebi de anlatılmıyordu. Östrojen replasmanı yapıldı. 17 yaşımda ise ameliyat edildim ve inmemiş testislerim alındı. Bunlar olurken bana yumurtalıklarımda kist olduğu söylenmiş, ameliyatın gerekçesi olarak bu gösterilmişti. Aslında doğuştan yumurtalıklarım yoktu.
Bir yandan da ailem bir “genç kız” yetiştirmek için müthiş bir ısrar içindeydi. Bütün bu baskı, susturulma ve yalanlar içerisinde ben de rolüme uymaya çalışıyor ama uyamadıkça kendimi suçluyordum.
18 yaşıma girdikten sonra interseks olduğumu ve interseksin ne olduğunu öğrendim. Turner mozaik sendromundaydım, kromozomlarımın %88’i XY, gerisi XO ve bununla birlikte gelen pek çok özellik var. Örneğin sol gözüm görmüyor, işitme kaybım pek çok kişiden daha erken yaşlarda başlayacak, kalp ve damar hastalıkları riskim daha fazla vesaire. Bu sağlık risklerine karşın bana yapılan tıbbi müdahaleler sadece kadın cinsiyetine uymam ve evlenip kocama cinsel hizmet sunabilmeme odaklıydı.
İnterseks çocukların maruz kaldığı cerrahi ve tıbbi girişimler ile ilgili neler söylemek istersin? Yaşanan “tıbbi süreç”; hasta mahremiyeti, yapılan girişimlerin onamının alınmasında yaşanan etik sorunlar, başta tıbbi olmak üzere; fiziksel, cinsel, ruhsal, duygusal müdahalelerin niteliği ve tanımlanması konusunda neler söylemek istersin?
Cerrahi ve tıbbi girişimler intersekslerin kimliğinin çalınması anlamına geliyor. Öyle bir abluka altına alınıyorsunuz ki kendinizi tanımanız, tanıtmanız, inşa etmeniz engelleniyor. Bu hem bedensel bütünlüğe saldırı, hem cinselleştirilmiş bir şiddet, hem de bir işkence. Düşünün ki sizi kaçırıp ameliyat masasına yatırıp zorla cinsiyetinizi değiştiriyorlar. Bu söylediğim cümleyi kendi üzerinizden bir düşünün, ne hissederdiniz? Bu elbette bütün hayatınıza damga vuracak bir travma olurdu.
Bu süreçlerde tıbbi otoriteler ebeveynleri de yanlış yönlendiriyor. Ebeveynleri paniğe sevk edecek sözler ediliyor. Yine kendi deneyimimden örnek verecek olursam, ailem ülke çapında çok ünlü bir uzmana para dökmüş ve beni oraya muayeneye götürmüş. Uzman topluma uyum sağlayacak şekilde bir kadın olarak yetiştirilmezsem intihar edebileceğimi, pek çok interseksin böyle yaptığını söylemiş mesela. Güvendiğiniz bir uzman tarafından size böyle bilgi verilirse elbette bir bildiği vardır deyip ameliyata izin verebilirsiniz. Hâlbuki bu uzman aileme interseksin utanılacak ya da gizlenecek bir şey olmadığını, cinsiyet kimliğim konusunda kararımın bana bırakılması gerektiğini, sağlığım da kontrol altında olduğu sürece gayet mutlu bir hayat yaşayabileceğimi söylese, her şey çok daha sakin ve olması gerektiği gibi ilerleyebilirdi.
Bu süreçlerde çocukların izinsiz fotoğraf ve videolarının alındığını, muayene ve ameliyatlarının tıp öğrencilerine izletildiğini, çoğu zaman izin alınmadan bedenlerine dokunulduğunu, tekrarlayan gereksiz genital muayenelerin çocukta cinsel tacizle aynı şekilde ruhsal izler bıraktığını da eklemeliyim.
İnterseksler illa ki bir cinsiyet ataması yapılmak istenmesi hakkında neler düşünüyor? “Cinsiyet ataması” kavramının sadece genital müdahaleler; tırnak içinde söylersek “genital düzeltme” üzerinden yapılmak istenmesi de ayrı bir tartışma konusu. Böylece çocuğun gerçek cinsiyetine kavuştuğu mu varsayılıyor? Ayrıca çocuğun tercihlerinin sorulmaması da ayrı bir sorun. Çocuğun cinsiyet ataması istememesi de bir tercih sonuçta. Dünyada bu konuda bilim insanları nasıl bir çerçeve oluşturuyorlar? Ayrıca bu konu insan hakları meselesi olarak da değerlendirilmeli midir?
Öncelikle şunu belirtmeliyim; interseks kişinin bedensel özellikleriyle ilgili bir durum tamamen. İnterseks olmak sizin cinsiyet kimliğinizi illa ki belirlemez. Bedeniniz interseks özelliklerdedir ama siz cinsiyet kimliğinizi ve yöneliminizi heteroseksüel bir kadın ya da eşcinsel bir erkek, hatta panseksüel bir nonbinary olarak tanımlayabilirsiniz. Aynı şekilde cinsiyet kimliğinizi sadece interseks olarak tanımlamakta da özgürsünüz. Bahsettiğim bütün bu kimliklerden interseksler var. Hepimiz kendi cinsiyetimizin farkındayız ve ifade edebiliyoruz, bunun için dışarıdan bir atama yapılmasına gerek yok. Toplumda ve tıpta şöyle bir takıntı var: “Bu interseks ise kadın mı ya da erkek mi olduğunu araştırıp bulmamız gerek.” Bu da ikili cinsiyet sistemine saplanıp kalmaktan kaynaklanıyor. Kadın ya da erkek olmam gerekmiyor, her ikisi de olabilirim, ikisinden biri de olabilirim, hiç birisi olmayabilirim, başka bir şey olabilirim. Size ne?
Bu elbette bir insan hakları meselesi. Bizler birer denek, birer tıbbi garabet değiliz. Herkes gibi insanız. Çok da özel bir durum değil bu. Endosekslerin de hiç birinin penisi, yumurtalığı, vulvası tamamen aynı boyutta, aynı formda, aynı işlevlerde değil. Bunlara dair oluşturduğumuz kodlar doğadan uzak, insan yapımı şeyler. Doğa bundan çok daha çeşitli.
Bu süreçlerde ailelerin rolü nedir? Aileler hangi kaygılarla bu girişimlerin yapılmasına izin vermektedirler?
Ailelerle ilgili meseleyi aslında yukarıda başka bir sorunun cevabında epeyce açıklamış oldum. Ailelerin tepkisi tamamen nasıl yönlendirildikleriyle, şeffaf ve net bilgiye ulaşıp ulaşamadıklarıyla ilgili. Elbette bazen siz ne kadar insan hakları perspektifinden ve net bilgi verseniz de yine çok muhafazakar yaklaşacak ve çocuğu ikili cinsiyet sistemine göre şekillendirmek isteyecek, çocuğun rızasını dikkate almayacak aileler olabilir. Ancak doğru yönlendirme yapıldığında ailelerin çok büyük kısmının daha sağlıklı, doğru, çocuğun fikrini önceleyen kararlar alacağına inanıyorum.
Hekim ve diğer sağlık çalışanlarının intersekslerin sağlık hakkına erişimi ve yaşanan süreçlerdeki tutumları konusunda ne söylemek istersin? İnterseksler sağlık kuruluşlarında hangi sorunları yaşıyor?
Özetle söyleyeyim: Bizi yok sayıyorlar. Önlerinde sanki dilsiz bir oyun hamuru var ve istedikleri gibi şekillendirebilirler diye düşünüyorlar. Alınan kararlara dahil edilmiyoruz, bilgilendirilmiyoruz, istediğimiz hizmetlere erişemiyoruz, ancak doktorların dayattığı hizmetlerden zorla “faydalandırılıyoruz.”
İşin ilginci bütün bunlar yetişkinlikte de bir şekilde devam ediyor. Genel hormon tablom ve buna bağlı sağlık durumumu öğrenmek için 43 yaşımda gittiğim iç hastalıkları uzmanı kemik yoğunluğu ölçümü istiyor, kan testinde östrojenime bakıyor, testosteron oranıma bakmıyor ve bana sadece “Menopoza girmişiz gibi düşüneceğiz” diyor. Ben bu doktora interseks olduğumu anlatmışım, kendimi kadın kimliğinde hissetmediğimden de bahsetmişim, buna rağmen 43 yaşındaki bir insana sağlık durumuyla ilgili yeterince bilgi vermediği gibi bir de menopoza girmiş gibi delüzyon yaşamasını istiyor. Kadın değilim diyorum, ne menopozu? Belki ben testosteron replasmanı isteyeceğim, neden sormuyorsun, neden testosteronuma bakmıyorsun?
Çok fazla eksiklik ve sorun var, ben yine kendi deneyimimden örnek vererek biraz daha kısa şekilde aktarmaya çalıştım. Başka intersekslerden çok çeşitli hikayeler duyabilirsiniz. Hepsini aktarmaya burada benim zamanım yetmez. Ama genel tavrın bu olduğunu, pek çok interseksin benzer şeyler yaşadığını söyleyeceğini rahatlıkta belirtebilirim.
İnterseksler toplumda neler yaşıyor? Genel anlamda LGBTİ+’ların yaşadığı sorunlardan ayrışan, farklı bir tutum var mı?
İnterseks mücadelesi aslında tüm dünyada çok genç bir hak mücadelesi. Aktivizm anlamında tarihi sadece 1996’ya kadar dayanıyor. Dolayısıyla intersekslerin kendilerini LGBTİ’ler gibi ait hissedebilecekleri bir mücadele tarihi ve alt kültürleri yok. Ayrıca tıbbi süreçlerin aile ve doktor ablukası altında yaşanması ve intersekslerin sessiz, kapalı bir şekilde yetiştirilmesi de örgütlenmeyi ve görünürlüğü zorlaştırıyor. İnterseks bir çocuk ne medyada ne etrafında kolay kolay ona benzeyen birilerini, kendi temsilini göremiyor. Dolayısıyla interseks olmak çoğu zaman yalnız hissettiren bir şey. Ama bunu kırmak da bizim elimizde, korkulardan sıyrılıp daha çok örgütlenmemiz gerek.
Toplumda dışlanma, izolasyon, eğitim ve iş hayatında ayrımcılık yaşıyoruz. Çoğu zaman tıbbi süreçler ve zorbalık yüzünden eğitim hayatımız yarım kalabiliyor, iş bulmakta zorlanabiliyoruz. Bütün bunlar bizi diğer sorunların yanı sıra bir de yoksulluğa itiyor.
İnterseks mücadelesi LGBTİ+ mücadelesi içinde ne kadar yer alabiliyor?
Bu çok yönlü bir soru ve tek bir cevabı yok. Dediğim gibi aslında interseks bedensel, biyolojik bir şey ve dolayısıyla farklı kimliklerden interseksler var. Yani trans interseksler de var, lezbiyen interseksler de var örneğin. Yine ikili cinsiyet sistemine bedensel olarak uymamasıyla da interseks doğuştan queer bir şey diyebiliriz. Dolayısıyla interseksin LGBTİ+ mücadelesindeki yeri çok olağan, çok haklı, çok elzem. Öte yandan, her interseks bir LGBTİ+ aktivisti olmak zorunda değil ya da ikili cinsiyet sisteminin yalan olduğunu kanıtlamak için bir token olmak zorunda değil.
Hareketin verdiği desteğe gelecek olursam, hem çok iyi hem hala yetersiz. Biz Türkiye’de LGBT örgütlerin desteği olmasaydı neredeyse hiçbir şey yapamayabilirdik. Gerçekten varlığımızı en az kendi gözü karalığımız kadar LGBT örgütlerinin desteğine de borçluyuz. Öte yandan, bazı LGBT gruplarının ve örgütlerinin interseks için hala hiçbir şey yapmadığını, komünitedeki interseksleri açılmaya teşvik edecek güvenli bir zemin sunmadıklarını, bu konuyu göz ardı ettiklerini de söyleyebilirim.
Paris’te yapılan olimpiyatlar Cezayirli interseks boksör Imane Khelif üzerinden de çok tartışıldı. Olimpiyatlarda spor karşılaşmaları trans kadın sporcular üzerinden de gündem oldu. Tartışmaların odağında “testesteron” ve yarattığı düşünülen kas gücü ile haksız rekabet oluşturduğu iddiaları var. LGBTİ+ sporcuların spor karşılaşmalarında yer alması ile ilgili neler düşünüyorsun?
Olimpiyatlara göz attığınızda her spor dalında çok farklı beden şekillerinde sporcuların yarıştığını göreceksiniz. 100 kg üzeri sumocular, 2 metre üzeri basketbolcular, yine uzun boylu voleybolcular, farklı boy ve kilolarda halterciler, gülle atıcılar, jimnastikçiler. O spor dalının gerektirdiği fiziksel özellikleri ne kadar fazla taşıyorsanız o kadar başarılı görülüyorsunuz çoğunlukla. Örneğin siz hiç 1,90 metre boyunda halterci ya da 1,50 boyunda bir profesyonel basketbolcu gördünüz mü? Mutlaka vardır ama adını bildiğiniz elit atletlerden biri değildir. Dünyaca tanınan elit bir atlet tabiri caizse bazı “insanüstü” özelliklere illa ki sahip oluyor zaten. Bunu hiç tartışmıyoruz. Öte yandan, bir trans kadın ya da interseks sporcu “daha güçlü” olduğu iddiasıyla suçlanıp adaletsizlikle itham edilebiliyor. Buradan baktığınızda konunun cinsiyetçilik olduğu çok açık.
Imane Khalif’in daha önce kadın boksörlere yenildiği pek çok karşılaşması var. Bir sporcunun trans ya da interseks olması onun illa ki müthiş bir sporcu olduğu anlamına da gelmiyor. Eğer ki bir adaletsizlik kaygısı varsa LGBTİ+ sporcuların kariyerini engellemek yerine spordan ikili cinsiyet sistemini kaldırmayı tartışabiliriz. Cinsiyete bakmaksızın herkesin kas gücü ve bedensel özelliklerine göre sıkletlere ayrıldığı bir sistem getirebilir ya da başka bir alternatif olabilir, bunu çözmek spor uzmanlarının işi. Çözümün bu sporcuları zorla hormon baskılayıcılara yönlendirmek, maçlardan men etmek, kariyerlerini engellemek olmadığı kesin.
Siz spor dallarını sadece kadın ve erkek olarak kısıtlamazsanız o zaman sizin kendinizce “şaibeli” bulduğunuz sporcular da kadın ya da erkek takımlarında yarışmak zorunda kalmaz. Başka seçenek sunmuyorsanız bu insanlar nerede spor kariyerlerine devam edecek? Yanlış anlaşılmasın, burada bir “üçüncü cinsiyet kategorisi açılsın” da demiyorum. Her şeyi cinsiyetlendirmekten vazgeçsek yeter, spor için de çözüm bu.
Söyleşi için çok teşekkür ederim.