TTB, Sağlık Ortamının İhtiyaçlarına Yanıt Veren Bir Faaliyet Yürütecek

Başyazı

Alpay Azap
TTB Merkez Konseyi Başkanı

Ülkemizde sağlık ortamında ciddi sorunların yaşandığı artık herkesin malumu. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yıkıcı sonuçları, ekonomik krizin de etkisiyle iyice belirginleşmiş durumda. Sağlık sistemimiz topluma eşit, ücretsiz, erişilebilir ve nitelikli bir sağlık hizmeti sunmaktan çok uzakta. Koruyucu hizmetler çok aksıyor. En etkili koruyucu sağlık uygulaması olan aşılamada aşı temininde sorunlar var. Ülkemizde hala yeni nesil COVID-19 aşısı yok örneğin. Genişletilmiş bağışıklık programına 12 yıldır yeni bir aşı eklenmediği gibi, programda yer alan Hepatit aşıları gibi bazı aşıların tedariki ile ilgili sorunlar yaşanıyor. Daha önemlisi toplumda giderek yayılan aşı tereddüdü ve artan aşı retleri toplum sağlığını tehdit eder duruma geldi. Birinci basamakta çalışan aile hekimleri hasta bakıp reçete yazma ve rapor düzenlemekten koruyucu uygulamalara, hasta takibine, hastaları bilgilendirmeye fırsat bulamaz durumdalar. Kışkırtılmış sağlık talebi nedeniyle hastanelerde randevu bulunamıyor, randevu bulamayanlar çözümü acil servise başvurmakta arayınca; Türkiye, nüfusundan daha fazla sayıda acil başvurusu olan tek ülke olarak sağlık tarihine geçiyor. Aciller bu nedenle sorun yumağına dönüşmüş halde.

Sağlık Bakanlığı tüm bu aksaklıkları hekimler üzerinden çözmeye çalışıyor. Halbuki hekimler bu sorunların kaynağı değil, mağduru. Yanlış politikalarla iyice bozulan sağlık ortamında hekimler de büyük sorunlar yaşıyor. Hekime yönelik şiddet halk sağlığını tehdit eder bir noktaya ulaştı. Hekimler artık şiddet görme olasılıklarının olduğu branşları tercih etmiyor, klinisyenler risk alacak işlemlerden haklı olarak kaçınıyorlar, branş ve meslek değiştirenler artıyor. Hatta gelecek güvencesi ve şiddetsiz ortamda mesleğini yapabilmek adına yurtdışına gitmeye çalışıyor. 2023 yılında TTB’nin verdiği iyi hal belge sayısı 3.050. Toplumun maddi manevi emeği ile yetişmiş, nitelikli insan gücünü kaybediyoruz. Bu hekimlerle de sınırlı değil, hemşire, fizyoterapist gibi pek çok meslek mensubu bu yolu tercih ediyor. Sağlık ortamı kan kaybediyor.

Tıp eğitimi deseniz, o ayrı bir sorunlar yumağı. Bugün Türkiye’de hekim yetiştiren lisans programı sayısı 140! Bunların çoğunun nitelikli bir eğitim verecek altyapı ve kadroya sahip olmadığını tahmin etmek zor değil. Uzmanlık eğitimi daha da beter. Eğitim veren birimlere plansız bir şekilde eğitilebilecek sayıdan çok fazla sayıda uzmanlık öğrencisi alındı. Durum o kadar vahim ki, birkaç öğretim üyesinin olduğu kliniklerde onlarca asistan var.

Hekimlerin özlük hakları her geçen gün geriye gidiyor. Emekli hekimler, özel sektörde çalışan hekimler, üniversitede çalışan hekimler… Kısaca tüm hekimler farklı boyutlarda olsa da ciddi maddi sorunlar yaşıyor. Daha önemlisi yaptıkları işten sonuç alamadıklarını, hastalarına faydalı olamadıklarını gördükçe mesleki açıdan da tatmin olamıyorlar meslekten soğuyorlar. Hekimlerin ruh sağlığı bozuluyor. Tükenmişlik, mesleğe yabancılaşma yaygınlaşıyor.

Sorunları artırmak mümkün ancak bu sorunlarla her gün zaten boğuşmakta olan hekim arkadaşları sıkmamak adına burada bırakayım.

Bütün yaşadığımız sorunların kaynağında ise Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yarattığı üç ana sorun var: (1) Sağlık hizmetinin niteliğinin değil niceliğinin öncelenmesi, (2) Hekim emeğinin değersizleştirilmesi, (3) Hekimlerin örgütsüzleşmesi.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) olarak önümüzdeki dönemde bu üç ana sorunu merkezine alan bir faaliyet yürütmeyi planlıyoruz. Eşit, ücretsiz, ulaşılabilir ve nitelikli bir sağlık hizmeti için ilk yapılması gereken birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesidir. Sağlık sistemi başarılı ülkelerin hepsinin başarısının arkasında yatan birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlü olmasıdır. Koruyucu hekimliği önceleyen güçlü bir birinci basamak, toplumun daha sağlıklı olmasını sağladığı gibi ikinci ve üçüncü basamaklardaki gereksiz yığılmayı engelleyerek gerçekten ileri değerlendirme ve takip ihtiyacı olan hastalara yeterince zaman ve emek ayrılmasını sağlayacaktır. Bu sağlık otoritesinin birinci önceliği olmalıdır.

Hekim emeğinin değersizleştirilmesi ise hekimlerin sahada yaşadıkları bütün mesleki ve özlük hakları sorunlarının temelinde yatan ana nedendir. Örneğin birinci önceliğimiz olan hekime yönelik şiddeti, sadece mekanların güvenli hale getirilmesi ve yasal düzenlemelerle engellemek mümkün değil. Hekimlerin yaptığı işin toplum sağlığı için ne kadar değerli olduğu, zor koşullarda ne kadar önemli bir toplumsal hizmet sunduğumuz halka anlatılamazsa şiddet sarmalından kurtulmamız zor görünüyor. Bu konuda kamuoyunu yönlendirebilecek kişi ve kurumlara, başta siyasetçilere büyük görev düşüyor. Bunu yapmaları için onları sıkıştıracak olan ise bizleriz. Hekimliğin değerinin hak ettiği şekilde artırılabilmesi için bize başka bir görev daha düşüyor. O da hekimlik etik değerlerine sıkı sıkıya bağlı kalarak, mesleğimizi bilimsel kanıtlar ışığında en iyi şekilde uygulamak. Bunu yapabilmek için TTB çok uzun yıllardır pek çok kol, komisyon ve çalışma grubuyla politikalar üretti, eğitimler verdi. Etik Kurulu ve Yüksek Onur Kurulu ile hekimlere etik açıdan yönlendiricilik yapmaya çalıştı, etik dışı davranışları engellemeye gayret etti. Önümüzdeki dönem bu faaliyetleri güçlendirerek devam ettirmeye kararlıyız. Şiddetten başlayarak hekim göçü, eğitim alamama, özlük haklarının aşınması gibi sorunların bu bakış açısıyla çözülebileceğini düşünüyoruz.

Üçüncü ana sorun, yani örgütsüzlük ise belki de en önemlisi. Çünkü bir araya gelerek ortak akıl ile etkili bir çalışma yürütemediğimiz sürece diğer sorunları çözebilmemiz olanaksız. Bunun farkında olarak en geniş hekim kesimiyle güçlü bağlar kurabilmek için tabip odalarımızın desteğiyle hekim arkadaşlarımıza ulaşmanın onların görüşlerini almanın, enerjilerinden faydalanmanın araçlarını yaratmaya çalışacağız. Bu amaçla bölge toplantılarımıza hemen başladık. Odalarımız hastaneleri, aile sağlığı merkezlerini gezmeye başladı. Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nu ziyaretimizden önce hekim arkadaşlarımızdan e posta ile görüş ve önerileri aldık. Bir gün içinde 1.500’den fazla öneri ve katkı içeren e-posta geldi. Bu yüksek sayıyı bütün olumsuzluklara rağmen hekimlerin halen bir şeylerin değişebileceğine dair umutlarını koruduklarının bir göstergesi olarak görüyoruz. Bu umudu artırarak devam ettirmek en önemli isteğimiz olacak önümüzdeki dönemde.

Gerek oda seçimleri sürecinde gerekse sonraki buluşmalarımızda hekim arkadaşlarımızın odalara ve TTB’ye karşı ciddi eleştirileri olduğunu da gördük. Büyük kısmı haklı ve yapıcı eleştiriler. Bunları not ettik ve elimizden geldiğince eksikleri gidermeye çalışacağız. Öte yandan sağlık ortamının bu çok yoğun gündeminde, karmaşık sorunlar yumağının çözülmesinde ancak hep birlikte çalışabilirsek sonuç alacağımızı da unutmamamız gerekiyor. Bu açıdan tüm hekim arkadaşlarımızı bulundukları illerde tabip odaları çalışmalarına katılmaya, birlikte üretmeye, birlikte değiştirmeye davet ediyoruz. Son söz olarak “Mesleğini seven odaya gelsin” diyor, tüm hekim arkadaşlarımızı saygı ve sevgilerimizle buradan selamlıyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güvenlik Kodu * Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.