Bir Asırlık Bir Hekim Çığlığı

Gündem

Veysi Ülgen

Tarık Ziya Ekinci, 1925 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesinde doğdu. Dünyaya gözlerini açtığı dönemde sıcağı sıcağına Şeyh Said isyanı yaşanıyordu. İsyan bastırıldığı halde yargılanmalar ve yerel çatışmalar vardı. Birçok aile için sürgün kararı çıkarılmıştı.

Coğrafya savaşın etkisindeydi. Kıtlık zamanıydı. Eğitim yoktu. Sağlık hizmetleri yoktu.

Tarık Ziya Ekinci’nin ailesi o dönem Lice’ de etkili ailelerden biriydi. Babasının Osmanlı’dan gelen memurluğu vardı. Bu sebepten coğrafyadaki diğer çocuklardan daha şanslıydı.

Babası onun eğitimine büyük önem veriyordu. Kendisi babasının çabasını boşa çıkartmadı. 2. Dünya Savaşı’nın devam ettiği yıllarda, 1943 yılında İstanbul Tıp Fakültesine girdi. Türkiye savaşa girmese de kıtlık yaşanıyordu. Kendi coğrafyasında bu daha çok sert yaşanıyordu. Bu şartlarda eğitime devam etti.

İstanbul Tıp Fakültesinden 1949 yılında mezun oldu. Doğduğu topraklarda okuma anlamında diğer çocuklardan daha şanslıydı. Ama bu şansını kendisi için kullanmaktan ziyade, okumayan çocukların olduğu memleketinde daha iyi bir yaşam kullanmak istiyordu.

Cumhuriyetle yasal olarak mesleği için “doktor” kullanılmaya başlansa da halk arasında hekim ve resmi dairelerde “tabip” daha çok kullanıyordu. Adı ne olursa olsun o dönem için bireysel yaşamını daha rahat ettirecek bir mesleğe sahipti. Ama o bir hekim olarak kendi memleketinde yoksul halkıyla yaşamak ve onlara hekimlik yapmak istiyordu. Siverek ve Lice’de hükümet tabipliği yaptı. Ama ihtisas isteği de vardı. O dönem ilk ve orta öğrenimde yabancı dil eğitimi yoktu. Tıp mesleğinde kendini geliştirmek için yabancı dile ihtiyacı vardı. Hem yabancı dilini geliştirmek hem de ihtisas için 1951 yılında Paris gitti.

1957 yılında Diyarbakır’a dahiliye mütehassısı olarak döndü. O dönem Amerikan yardımı diye hükümet tarafından de halka dağıtılan tohumluk buğdaylarda “Kara Yara” denilen ölümcül salgın bir hastalığa neden olmuştu. Hastalık ile ilgili Sağlık Bakanlığı hekimlere baskı uyguluyordu.

Hekimlik, toplumsal sorumluluk ve siyaset o dönemde dikkatini çeken Tarık Ziya Ekinci, o yıllarda hekim örgütlenmesiyle ilgilendi. 1953 yılında Türk Tabipleri Birliği kurulurken illerde ki hekim azlığı nedeniyle tabip odaları bölge olarak kurulmuştu. Diyarbakır – Mardin – Siirt Tabipler Odası 1953 yılında Diyarbakır’da kurulmuş, kısa bir süre sonra Mardin’e taşınmıştı. 1957 yılında Bölge Tabipler Odası olarak ta adlandırılan Diyarbakır – Mardin – Siirt Tabipler Odası, TTB Merkez Konseyi’nin kararıyla yeniden Diyarbakır’a taşındı.

Ekinci, 1957 yılında tabip odası için yapılan Genel Kurulda yönetime seçildi. Yönetim kurulu tarafından da oda başkanı seçildi. Bu dönem odanın yayın organı olan Neşter adlı mesleki ve aktüel bir dergi yayınlanıyordu. Dergi gibi önemli çalışmalar olsa da tabip odası alanı dönem için sosyal anlamda sınırlı bir alandı.

Ekinci, 1959’da yeniden oda başkanlığına seçildi. Demokrat Parti hükümetinden rahatsız olan kesimlere bireysel olarak destek verdi. Siyaset yapma isteği vardı; çünkü sağlığın siyasetle ilişkisini yaşayarak görüyordu. Ancak tabip odası siyaset yapmasına engeldi.

Tarık Ziya Ekinci’nin çalıştığı dönemde bölgede hekim sayısı çok azdı. Kendisinin sosyal ve ekonomik olarak bireysel bir sıkıntısı yoktu. Ama halkın yoksulluğunu ve coğrafyanın geri kalmışlığını kendine dert edinmişti. Yine anadili Kürtçenin yasak oluşunu dert edinmişti. Kamuda yasaklı dille mesleğini gerçekleştirmek ona ağır geliyordu.

Bir yandan bir kısmı üniversitede okuyan Kürt aydınları arasında Kürt ulusal bilinci yükseliyordu. Tarihe 49’lar davası olarak aralarında Musa Anter, Dr. Said Kırmızıtoprak, Dr. Naci Kutlay’ın da olduğu ağırlıklı olarak üniversite öğrencisi Kürt aydınlarına yönelik gözaltı ve tutuklanmaları birçok Kürt aydını gibi kaygıyla izliyordu. Aktif hiçbir siyasi faaliyeti ve eylemi olmadığı halde dönemin Demokrat Parti iktidarınca Kürt oldukları ve Kürt sorununu konuştukları için gözaltına alınıp tutuklanmaları kendisini fazlasıyla etkilemişti. (Aslında gözaltına alınanların sayısı 50 kişidir. Gözaltında bir kişinin ölmesi nedeniyle dava 49’lar olarak adlandırılmaktadır.)

Tarık Ziya Ekinci, 1960 darbesinde oda başkanıdır. Görev süreci dolduktan sonra da oda da mücadeleye devam eder. TTB Genel Kuruluna delege olarak bölgeden ilk katılanlardandır.

1960’lı yıllar Türkiye’de işçi sınıfının mücadelesinin yükseldiği yıllardı. Tarık Ziya Ekinci bir grup işçinin 1961 yılında kurduğu Türkiye İşçi Partisine (TİP) katıldı. Hem halkın yoksulluğu hem de Kürt meselesinin çözümünü o dönem yükselen sosyalist mücadelede gören Tarık Ziya Ekinci, TİP’in Diyarbakır’daki aktivistlerinden biri oldu. O yıllar kamudan ayrılmış, serbest hekimlik yapmaya başlamıştı. Mahalle mahalle mahalle, köy köy parti çalışmalarına katıldı. 1960’lı yılların siyasal süreçlerinde muhalefet olarak öne çıkan TİP içinde aktif olarak çalıştı ve 1965 genel seçimlerinde TİP listelerinden aday oldu. Seçim zamanında da partililerle birlikte Diyarbakır’da köy köy mezra mezra dolaştı. Seçim sonucunda TİP milletvekili olarak TBMM’ye girdi. O dönem TİP, Mecliste etkili bir muhalefet yapıyordu. Tarık Ziya Ekinci bu etkili muhalefetin içindeydi. Kürt siyasal örgütlenmelerin tartışıldığı ve kurulduğu dönemde sosyalist mücadelede kalan Kürt aydınları içinde yer alıyordu.

Yine TİP’in Meclisteki etkin muhalefeti dönemin hükümetini rahatsız ediyordu. Sonraki seçimde yeni seçim yasalarıyla TİP’in meclise girişi engellendi. TİP ayrıca o dönem sol sosyalist mücadele de ki ayrışmalardan da etkileniyordu. Bu süreç Tarık Ziya Ekinci’nin de siyasi konumunu etkilemeye başladı.

Yine o dönem aynı zamanda Devrimci Doğu Kültür Ocakları Derneğinin (DDKO) öncülüğünde düzenlenen Doğu Mitingleri’nde aktif yer aldı.

1960’lı yıllarda yükselen sınıf mücadelesi TTB’yi de etkilemiş, bürokratik bir resmi kurum vasfını sarsmıştı. Yükselen sendikal mücadelenin de etkisiyle TTB hekim hakları ve sağlık alanında daha radikal tutumlar alıyordu. 1970 başlarında TİP içinde ya da başka bir siyasal yapıda aktif sorumluluk almayan Tarık Ziya Ekinci, dinamik bir sürece giren TTB’ye geri dönüyordu ve aynı yıl bölge tabipler odası başkanı seçiliyordu.

12 Mart 1971 darbesinde yine oda başkanıydı. Cunta yönetimince gözaltına alınıp, işkence gördü. TİP ve DDKO davalarından yargılandı. Daha sonra 1974 genel affıyla birçok aydın gibi özgürlüğünü kazandı.

1974 yılında memleketi Lice, büyük bir depremle yıkıldı. Bu dönemde bölge tabipler odasıyla beraber depremde sağlık hizmetleri içinde yer aldı. Yine 1970’li yıllarda sağlık alanında daha aktif tutum alan TTB içinde de yer aldı. TTB’nin 1977’deki kongresinde divan başkanı seçildi. Sendikalaşma gibi önemli önergeleri tartıştırdı.

1970’li yılların ikinci yarısından sonra, 12 Mart sonrası yeni kurulan TİP’e katılsa da bu dönemde daha çok tabipler odasında aktif olarak yer aldı. TTB Yüksek Onur Kurulu üyeliği de yaptı. 1979’da Genel Kurulda yeniden oda başkanı seçildi. 12 Eylül askeri darbesiyle de yeniden tutuklandı. 8 ay askeri cezaevinde tutuklu kaldıktan sonra tahliye oldu. Ancak yargılaması devam ediyordu. Artık Diyarbakır’da kendisi için çalışma ortamı kalmamıştı. Bir süreliğine Paris’e gitti. Ama 7 yıl sonra memleket hasretine dayanamayıp geri döndü. Bu anlamda 12 Eylül sonrası yurt dışına gidip, memlekete erken dönenlerden birisiydi.

Dönüş sonrası İstanbul’a yerleşti. Bir süre sonra aktif hekimliği bıraktı. Ancak İstanbul Tabip Odası ile ilişkisini sürdürdü. Genel kurullara katıldı. Önergeler verdi. Verdiği önergelerden biri Türk Tabipleri Birliğinin adının Türkiye Tabipleri Birliği olarak değiştirilmesiydi.

1990’lı yıllarda bölgede aydınlar faili meçhule bırakılan kontra cinayetlerine maruz kalmaktadır. Kürt aydınları Bölge dışında hedeftedir. 1994 yılında avukat kardeşi demokrat, yurtsever kimliğiyle bilinen insan hakları savunucusu avukat Yusuf Ekinci bir cinayete kurban gitti. Failleri bir türlü bulunamadı. Bu cinayet artık aktif bir siyasal süreç içinde yer almayan kendisini derinden etkileyecekti.

Tarık Ziya Ekinci anadilde sağlığın sorunsal anlamında en fazla tanıklık yapan aynı zamanda bizzat yaşayanlardan biridir. Kürtçenin resmen yasak olduğu yıllarda bölgede yıllarca hekimlik yapmıştır. Kürtçenin üzerindeki yasağın resmen kaldırıldığı ancak kamusal alanda hala bilinmeyen dil muamelesi gördüğü dönemlerde, bir hekim olarak sağlık alanında öncülük yapan hekimlerden biridir. 2000’li yıllarda yaşlılık ve hastalıklara rağmen bu alanda ki katkılarını devam ettirmiştir.

Kamusal alanda hala fiili yasak muamelesi gören Kürtçenin bilim sahasında kullanılmasını ilke edinen ve bu amaçla yola çıkan Mezopotamya Tıp Kongresinin çalışmalarına aktif olarak katılmıştır. 1. Mezopotamya Tıp Günlerinde kongreye onursal başkanlık yapmıştır. Sonraki kongrelerde de katkılarını sürdürmüştür.

Tarık Ziya Ekinci, son yılarda yazıları, kitapları ve söyleşileriyle muhalefete bir asırlık birikimlerini, tecrübelerini, gözlemlerini aktarmaya çalışmıştır. Ve bir asırlık yaşamında iyi hekimlik, demokrasi, barış ve sosyalizm mücadelesine bağlı kalmıştır.

Siyasi süreçlerde aktif görev aldığı dönemlerde de meslek odasıyla bağını hiçbir zaman koparmamıştır. Çünkü hekimlik mesleğini insan ve toplum bağlamında ele almış, buna göre mücadele etmiş ve buna göre yaşamıştır.

Bütün askeri darbelerde oda başkanıdır. 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbelerinde oda başkanlığı düşürülmüş, tutuklanmış, işkence görmüştür. Baskılara rağmen mücadelesine devam etmiştir.

Onu bir yazı ile ya da bir kitap ile anlatabilmek çok zordur. Önemli olan onun bir asırlık çığlığını duyabilmektir.

Genç hekimlerin ondan öğrenecek çok şeyi vardır. Yine meslek odalarında ve sendikalarda iyi hekimlik, hak alam, barış ve demokrasi mücadelesi veren hekimlerin de ondan öğrenecek çok şeyi vardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güvenlik Kodu * Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.