Dr. Onur Hamzaoğlu
Bu çalışmada 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun safahatı ile genel içeriği değerlendirilirken, kapitalist üretim ilişkilerine sahip bir ülkede bütçenin rolü üzerinde de durulacaktır. Ayrıca, Sağlık Bakanlığı bütçesi de ana hatlarıyla değerlendirilecektir.
“2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu” 31 Aralık 2024 tarihli ve 32769 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, 7535 sayılı Kanun olarak uygulamaya girdi. Öncesinde, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 30 Ekim 2024 tarihinde başlayan görüşmelerde her bakanlık ve kamu kurumu adına yapılan sunumlar ve tartışmalar metin üzerinde anlamlı herhangi bir değişiklik yapılmasına AKP ve MHP üyelerinin çoğunluk oylarıyla izin verilmeden 29 Kasım 2024 tarihinde tamamlanmıştı. Benzer bir tablo sonrasında Genel Kurul’da 9 Aralık’ta başlayıp, 20 Aralık’ta tamamlanan görüşmelerde de yaşandı. Bütçe, genel 21 Aralık 2024 günü yapılan oylamada Genel Kurul’a “geldiği haliyle” kabul edilmişti. Bununla birlikte, Cumhurbaşkanı bütçenin yüzde 10’unu (yaklaşık 1,5 trilyon TL) geçmemek üzere, idarelerin bütçeleri arasında aktarma yapma yetkisine sahip. Böyle bir yetkinin varlığı, TBMM tarafından kabul edilmiş olan 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun, yıl tamamlanana kadar önemli değişikliklere uğrayabileceği anlamı taşımaktadır.
Bütçe, sınıf mücadelesinin göstergesidir
Merkezi yönetim bütçe yasasının-genel bütçenin içeriği, diğer yasalardan farklı olarak her zaman, toplumsal kaynağın nasıl oluşturulacağının ve kullanılacağının, kimlerden alınıp kimlere ve ne için verileceğinin bir göstergedir. Başka bir ifadeyle, genel bütçe, kapitalist toplumlarda sınıf mücadelesinin durumunu ortaya koyan bir belge özelliği de taşımaktadır. Bu durumu genel bütçe gelirlerinin önemli kısmının zenginlik, kâr, rant ve faizden alınan vergilerle mi yoksa, yaşayabilmek için çalışmak zorunda olanların (işçilerin, emekçilerin, köylülerin, esnafın, yoksulların, işsizlerin) hem gelirlerinden (maaş, ücret, kazanç) alınan doğrudan vergilerle hem de gelir vergisi ödemiş oldukları ücretlerini, maaşlarını harcamaları sırasında ikinci defa vergilendirilmesine dayanan dolaylı vergilerle mi oluşturulduğu üzerinden değerlendirebilmek mümkündür. Ayrıca, genel bütçe içinde toplumsal hizmet sunumları için ayrılan payın ne büyüklükte olduğu vb. birçok sorunun yanıtı ortaya çıkartılarak, sınıf mücadelesinin geldiği durum daha açık bir biçimde de gözler önüne serilir. Bu bağlamda, görmek isteyenler için 2025 yılı bütçesi Türkiye’deki bölüşüm sorununu net bir biçimde ortaya koymaktadır. Yaşayabilmek için çalışmak zorunda olanlardan doğrudan ve dolaylı vergiler, harçlar vb. adı altında alınanlarla oluşturulan toplumsal kaynak, sermaye sahiplerine-burjuvaziye-zenginlere aktarılacaktır.
2025 bütçesi önceki yıla göre azalmıştır
Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçildiği Haziran 2018 tarihinden itibaren, merkezi yönetim bütçesi Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanmaktadır. Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlananların yedincisi olan 2025 yılı merkezi yönetim bütçesi, 2024 yılına göre, TL bazında %33 artışla, 14 trilyon 731 milyar 14 milyon 332 bin TL olarak TBMM’ye teklif edildi. Halbuki, TÜİK verileri üzerinden Eylül 2024’de açıklanan yıllık kira artış oranı %63,5’dir. Yaşanmış olan enflasyonu doğrudan yansıtmakta olan kira artış oranıyla, bütçenin artış oranı arasındaki fark 30 puanın üzerindedir. Bu durum, Cumhurbaşkanlığı’nın, 2025 yılı bütçesinin gerçek büyüklüğünü 2024 yılına göre, yaklaşık %23 oranında azalttığı anlamına gelmektedir. Ayrıca, 2025 yılı bütçesinin gelirleri 12 trilyon 670 milyar 431 milyon 309 bin TL olarak açıklanmıştır. Buna göre, bütçe gelirleri toplam 2 trilyon 60 milyar 583 milyon 23 bin TL, başka bir ifadeyle %14 oranında eksikle TBMM’nin onayına sunulmuş ve bu haliyle kabul edilmiştir. Diğer bir ifadeyle, Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan 2025 yılı bütçesi, önceki yıllarda olduğu gibi “denk (gelirlerin giderleri karşılayabildiği) bütçe” değildir.
Bütçe gelirlerinin temel kaynağı vergiler olacak
2025 yılı bütçe gelirleri kapsamında “ret ve iadeler” de dikkate alındığında, eksik bölüm dışındaki toplam bütçe gelirinin yaklaşık %99,9’u vergi gelirleriyle sağlanacak. Vergi gelirlerinin de yalnızca %30,5’inin gelir ve kazanç ile mülkiyet üzerinden alınacak vergilerle, %69,5’inin ise katma değer, özel tüketim, damga vergileriyle harçlar gibi dolaylı vergilerden sağlanması planlanmaktadır.
Kimler kemer sıkmak zorunda bırakıldı?
2025 yılı bütçesinin vergi gelirleri arasında yer alan gelir ve kazanç üzerinden alınan vergilerin iki bileşeninden birisi olan kurumlar vergisinin payı yalnızca %44’dür. Bu pay, 2024 yılı için %52 olarak planlanmıştı. Bu yıl, alınması hedeflenen kurumlar vergisinde önceki yıla kıyasla, yaklaşık sekiz puanlık ya da %14’lük bir azalma söz konusudur. Tek başına bu durum bile AKP-MHP iktidarının 2025 yılında da patronları daha da koruyacağının bir işaretidir. Başka bir ifadeyle, 2025 yılı bütçe gelirlerinin kaynağını belirleyenler tercihini; patronların “kemerlerini genişletmesi”, emekçilerin, köylülerin, yoksulların, kendi hesabına çalışanların vb. “kemerini daha da sıkması” yönünde kullanmıştır.
Emekçiler vergi gelirlerinin temel kaynağı
Vergi gelirleri “halkın seçtiği Cumhurbaşkanı” döneminde de “az kazanandan çok, çok kazanandan az ya da çok malı, mülkü olandan az, az malı mülkü olandan çok olacak” şekilde alınıyor. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan tarafından hazırlanan 2023 yılı bütçesinde sermaye birikimi-kâr ile mülkiyet üzerinden (kurumlar ve mülkiyet vergisi) alınması öngörülen vergiler toplam vergi gelirinin yalnızca %19’unu oluştururken, 2024 yılında %17’ye, 2025 yılında da %14’e düşürülmüştür. Diğer bir ifadeyle, bütçe gelirlerinin 2023 yılında %81’i, 2024 yılında %83’ü ücretli ve maaşlılardan, kendi hesabına çalışanlardan dolaylı ve doğrudan vergilerle alınmışken, 2025 yılında da %86’sının alınması hedeflenmiştir.
Sağlık Bakanlığı bütçesi
2020 yılında OECD ülkelerinde cari sağlık harcamalarının gayri safi yurtiçi gelir (GSYG) içindeki payı %8,8 iken, son sırada yer alan Türkiye’de 2022 yılında %3,7’dir. Fark; 5,1 puandan daha fazladır. Çünkü, yukarıda da paylaşıldığı gibi, Türkiye’de genel bütçenin GSYG içindeki payı diğer ülkelerin oldukça gerisindedir. Böyle bir farkın, COVID-19 pandemisi döneminde olması, AKP hükümetlerinin toplumun sağlığını hiçe saydığının önemli bir göstergesidir.
Türkiye’de yaşayan milyonlarca göçmen ısrarla göz ardı edilerek hazırlanan bütçede Sağlık Bakanlığı’na ayrılan pay sadece %6,9’dur. Buna göre, yıl boyunca her bir yurttaşın sağlık hizmeti için yalnızca 11 bin 784 TL ayrılmıştır. Bunun da yalnızca %27’si koruyucu sağlık hizmetleri programları için kullanılması hedeflenmiştir. Bakanlık bütçesinden sağlık emekçilerine ödenecek maaş ve ücreti çıkarıldığında, geriye kişi başına yalnızca 4 bin 460 TL kalmaktadır. Sağlık Bakanlığı, koca bir yıl boyunca sağlık hizmeti için her bir kişi başına 450 ekmek parasından da az para harcamayı vaat etmektedir.
Bilindiği gibi, iktidar kamuoyunda yükselen tepkiler karşısında geri adım atmak zorunda kalıp, şehir hastanelerinin kamu özel işbirliği (KÖİ) kapsamında inşa edilmesi ve işletilmesinden bir süre önce vazgeçmişti. Artık şehir hastanelerinin bir bölümü diğer Sağlık Bakanlığı-devlet hastaneleri gibi, bakanlık tarafından inşa ediliyor ve işletiliyor. Bu nedenle, tedavi edici sağlık hizmetlerinde şehir hastanelerine ödenen kira ve işletme bedellerinin payı yıllar içinde azalıyor. Buna rağmen, 2025 yılında Sağlık Bakanlığı bütçesinde “tedavi edici sağlık programı” başlığında bütçeye konan 733 milyar 273 milyon 977 bin TL’nin %14,3’ü (104 milyar 602 milyon TL) KÖİ modeli ile yapımı tamamlanan 18 şehir hastanesini inşa eden ve işleten şirketlere ödenmek üzere yarılmışken bunlar dışında kalan 925 adet Sağlık Bakanlığı-devlet hastanesine yalnızca 628 milyar 672 milyon TL ayrılmıştır. Buna göre, 2025 yılında KÖİ modeli kapsamındaki her bir hastane için ortalama 5 milyar 811 milyon TL ayrılmışken, Sağlık Bakanlığı’nın diğer hastaneleri için hastane başına ortalama 658 milyon TL ayrılmıştır.
Bir kanıt olarak
Sağlık Bakanlığı’nın kamu adına hizmet sunan her bir özel işletmeli (KÖİ modeli şehir hastanesi) hastaneye yine kamu adına hizmet sunan kamu-kendi hastanelerine göre 9 kat daha fazla kaynak ayırmış olması 2025 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu’nun temel bir özelliğini yansıtmaktadır. Bu tercih, kamu kaynaklarının sermaye sahiplerine aktarılması uygulamasının sağlık alanındaki dikkat çeken, büyük miktara ulaşan bir örneğidir.
Kaynakça
- Cumhurbaşkanlığı, 2025 yılı Bütçe Gerekçesi, Ekim 2024, Ankara.
- Cumhurbaşkanlığı, 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve Bağlı Cetveller, Ekim 2024, Ankara.
- Sağlık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı 2025 yılı Bütçe Teklifi, Ekim 2024, Ankara.
- Sağlık Bakanlığı, Sağlık Bakanı’nın 2025 yılı Bütçe Sunumu, 19 Kasım 2024, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu.
- https://www.oecd.org
- https://www.tuik.gov.tr