Marka değeri olan doktorlar

Başyazı

Piyasanın diliyle konuşurken artık daha cesurlar.

Sağlık Bakanı geçen hafta kamudaki uzman doktor ihtiyacını yurt dışından kaliteli-marka değeri olan yabancı doktorlar getirerek karşılayacaklarını söyledi.

Yabancı, kaliteli, marka değeri olan doktorlar!

Ne kadar kolay söylüyorlar değil mi?

Sanki, yurt dışından kaliteli-marka değeri olan pirinç, kabak, araba, mısır şurubu, likid yumurta, kömür gibi bir şeyler ithal ediliyor.

Hekimin marka değeri üzerinden bir dil kurmak kayda değer, başka bir tarz.

***

Piyasanın dilinden konuşmakta "kamu" sağlık otoritesi o kadar rahat ki! Geçen aylarda "Kamu Sağlık Hizmetleri Satış Tarifesi" adında bir tarife yayınladı Sağlık Bakanlığı. İçinde kamu var, sağlık hizmetini satmak var. Sağlığın her insan için ayrımsız bir hak olduğu yok, sağlığı satan bir "kamu" var.

İşte sağlıkta dönüşümün ta kendisi budur!

Bakınız altında Sağlık Bakanı ve Müsteşar'ın imzası olan ilgili metin ne diyor:

"Bakanlığımıza ait hastaneler başta olmak üzere, kamuya ait tüm hastanelerin verimlilik ve maliyet etkililik anlayışı ile hizmet veren, kendi gelirleri ile giderlerini karşılayabilen, sağlık sektörünün diğer aktörleri ile kontrollü bir rekabet ortamında etkin ve kaliteli sağlık hizmeti sunabilen daha verimli sağlık işletmeleri haline dönüştürülmesi Bakanlığımızın öncelikli hedefleri arasında yer almaktadır."

Evet, süslü cümleler arasında açıkça yazılıyor. Devlet hastaneleri artık alanın diğer aktörleri ile kontrollü rekabet ortamında hareket eden sağlık işletmeleridir.

***

Piyasa mı? Özelleştirme mi? Geçtiğimiz ay Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan 2013 yılı Türkiye Sağlık İstatistikleri Yıllığı ve geçen hafta TBMM'de yapılan Sağlık Bakanlığı Bütçe Sunumu sağlıkta özelleştirmenin verileriyle dolu.

Türkiye'de son 10 yılda hekime başvurular toplamda, tüm sektörlerde 3 kat artarken özel sağlık sektöründe 13 kat artmıştır.

Bir yılda yapılan toplam ameliyat sayısı toplamda, tüm sektörlerde 3 kat artarken özel sağlık sektöründe 7 kat artmıştır.

Devlet hastanelerinin sayısındaki artış %10 iken özel hastanelerin sayısındaki artış %100'den fazladır.

Kişi başı yıllık ilaç tüketimi ortalama 10 kutudan 30 kutuya çıkmıştır.

Türkiye'de sağlık performans sistemi ve ciro baskısı altındadır. Yurttaşların sağlık hizmetlerini alma alışkanlıkları dönüştürülmüş, sağlık bir tüketim nesnesine dönüşmüştür.

Artık çok hasta "bakıyoruz", çok ameliyat yapıyoruz, yatan hastalarımızı daha kısa süre takip ediyoruz, kısa sürede taburcu edip yenisini yatırıyoruz. Hekimlik kar-zarar anlayışının baskısı altında kalmış durumda. Hastanelerde ortalama yatış gün sayısı 2002'deki  5,8'den 2013'de 3,9'a inmiş durumda. OECD ortalaması 7,4 gün. Gelişmiş ülkelerdekinden çok daha kısa sürede hasta taburcu edip yenisini yatırıyoruz.

***

Piyasanın dili kuralları, kol geziyor.

Emeğin ve halkın örgütlülüğü, basının özgürlüğü, demokrasinin işlerliği geriledikçe piyasacı sağlık anlayışı kendini daha cesur hissediyor, kuralları koyuyor. Parası olmayana da nitelikli sağlık hizmeti alma koşulları kalmıyor.

Sağlık çalışanlarının kendi haklarını koruyup geliştirebilmesi ve sağlık hakkı için yurttaşlarla birlikte ortak, birleşik mücadele gerekiyor.

 

Dr. Bayazıt İlhan

TTB Merkez Konseyi Başkanı