Avuç İçi Taramaları ve Parmak İzleri Ne Oldu?

Başyazı

Avuç İçi Taramaları ve Parmak İzleri Ne Oldu?

Haklı çıkmaktan sıkıldık. Her gün endişelerimizi gerçeğe çeviren yeni uygulamalarla karşılaşıyoruz.

Güvenli değil dedik, sağlık hizmeti almayı, sosyal güvenceden faydalanmayı kişisel verileri, parmak izini, avuç içi damar izini vermek mecburiyetine bağlayamazsınız dedik, insan haklarına, hasta haklarına aykırı dedik… Duymak istemediler, bildiklerini okudular.

Tüm itirazlarımıza rağmen SGK tarafından kişisel veri niteliğindeki “biyometrik veriler” aylarca hukuksuz biçimde toplatıldı. Özel sağlık kuruluşları da yurttaşlar da potansiyel dolandırıcı muamelesi gördü. Oy verirken, sınır kapısından geçerken, sınavlara girerken resimli kimlik, pasaport yetti de göz muayenesine, kalp muayenesine yetmedi.

Özel hastanelerde, polikliniklerde, tıp merkezlerinde hastalarımıza sağlık hizmeti alabilmek için parmak izi ya da avuç içi damar izi vermek zorunlu tutuldu. Bu verileri vermeyi haklı olarak güvenli bulmayıp itiraz eden yurttaşlarımızın SGK kapsamında hak ettikleri sağlık hizmetine erişimleri engellendi. Çok sayıda yurttaş TTB’ye yaşadıkları mağduriyetleri iletti.

Uygulamaya geçtiğimiz ay Danıştay tarafından yürütmeyi durdurma kararı verilinceye kadar aylarca devam edildi. Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla yaklaşık 20 milyon yurttaşın biyometrik verileri özel sağlık kuruluşları tarafından toplandı, SGK’ya iletildi. Kuşku var, başka yerlere de "sızmış" olabilir.

Parmak izi, avuç içi damar izi gibi biyometrik veriler kişisel veriler olup gelişmiş ülkelerde bunların hangi koşullarda ve kim tarafından toplanabileceği konusunda ciddi titizlik gösterilmektedir. Aslında bizde de öyle(ydi). Ne acı, SGK kişilerin sağlık hizmeti alabilmek için kendilerini ispat etmelerinde biyometrik bilgilerini vermesini şart koşmuş ve bunu da özel hastanelerdeki kayıt sekreterlerine yaptırmıştır. Hastane giriş desklerinde insanlarımızın biyometrik verileri yurttaşlarımızın kim olduklarını dahi bilemedikleri hastane personelleri tarafından toplanmıştır.

Milyonlarca insanın bu kişisel verileri nerede depolanmıştır? Kötü niyetli kişilerin eline geçmiş olabilir mi? Türkiye'de elektronik verilerin güvende olmadığını ortaya seren Devlet Denetleme Kurulu raporundan sonra, ne yazık, bir kez daha haklı çıktık, ciddi bir hak ihlali ve güvenlik sorunuyla daha baş başa kaldı yurttaşlarımız.

Yurttaşların kişisel sağlık verilerinin onayları alınmadan toplanıp pazarlanması

Sorun biyometrik verilerle de bitmiyor. Yine tüm itirazlarımıza, açtığımız davalara, yargıdan çıkan yürütmeyi durdurma kararlarına rağmen tüm hastanelerden, aile sağlığı merkezlerinden yurttaşların kişisel sağlık verileri kendilerinin onayı olmadan SGK ve Sağlık Bakanlığı tarafından toplanmaya devam ediyor. Bu alanda sık sık kamuoyuna yansıyan skandallar patlak verebiliyor.

Bilgiler nerede depolanıyor? En mahrem kişisel sağlık verilerinin güvende olduğunu kim söyleyebilecek durumda? İnsanların onayı olmadan bu verileri toplamaya, hekimleri bu verileri iletmeye zorlamaya kimin ne hakkı var?

Daha da fecisi, ipuçlarını veren düzenlemeler vardı, yurttaşların toplanan bu sağlık verilerinin SGK tarafından 2013 yılında 5 şirkete toplam 65 bin TL'ye satıldığını ortaya koyan Sayıştay raporuyla ortaya çıktı. Sayıştay raporunda da değinildiği gibi bu "satış" hem hukuksuz, hem de bedelinin belirlenmesi sorunlu idi.

***

En temel hasta haklarının, sağlık hizmetine erişimin ve kişisel sağlık verilerinin sır olarak saklanması gereğinin ihlal edilmesinin örnekleri bunlar.

Diyeceksiniz ki, hak mı kaldı? Sen paradan haber ver!

Öyle ya, "sağlıkta dönüşüm"ün  içinde bunlar da vardı değil mi? Parayı basan veriyi alır…

 

Dr. Bayazıt İlhan

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı