Sessiz Sedasız Bir Direniş Öyküsü…

Haberler

Dr. Yaşar Ulutaş
TTB Aile Hekimliği Kolu Sekreteri 

Bugünlerde Birinci Basamak oldukça hareketli günler yaşıyor. Ülke gündemi o kadar hızlı değişiyor ve o kadar önemli gündemler oluyor ki Haziran ayından bu yana devam eden sessiz sedasız bir direniş gözden kaçıyor, aile hekimliğinde buzdağının görünen kısmı olan nöbet sorununa karşı direniş.

Hükümet, 663 sayılı torba yasa ile 2014 Haziranı’ndan sonra aile hekimleri ve diğer aile sağlığı çalışanlarına yataklı tedavi kurumları, seyyar hastaneler, ağız ve diş sağlığı merkezleri ve 112 acil sağlık hizmetlerinde haftalık çalışma süresi dışında acil nöbeti uygulamasını başlatmıştır. Hem de 8 TL/saat ücretini layık görerek. Evlere temizlik için giden gündelikçilerin 100 TL aldığı düşünülünce aile hekimlerine reva görülen ücretin vahameti ortaya çıkmaktadır. Tabii bu haksız uygulama karşısında aile hekimleri ve ASM çalışanları nöbetleri protesto ederek bu nöbetlere gitmemişlerdir. Adana’da yapılan bir çalışmada 530 nöbet sorgulanmış gidilmeyen nöbetlerin oranı 303 (%57,2) dür. Gidilen 227 (%42,8)  nöbette bakılan toplam hasta sayısı ise yirmi ikidir. Yani nöbet başına bir hasta bile bakılmamıştır. Türkiye genelindeki oranlarda aşağı yukarı buna yakındır. 

Beklenmedik bir defansla karşılaşan Sağlık Bakanlığı ve Hükümet yeni bir torba yasa çıkararak diğer nöbetlere ilave olarak Ocak 2015 itibarıyla aile hekimlerine ve diğer ASM çalışanlarına, Aile Sağlığı ve Toplum Sağlığı Merkezleri’nde cumartesi günleri 8 saat nöbet daha koymuştur. Hatta Sağlık Bakanı, medyaya yaptığı açılamalarda aile hekimlerini Pazar günleri de çalıştıracağını hatta hafta içi sabah 8 akşam 8 günde 12 saat çalıştıracaklarını ifade etmiştir. Böylelikle yüzyıllardır ağır bedeller ödenerek kazanılan günde 8 saat, hafta da 40 saat çalışma hakkı yok sayılıyor, dinlenme hakkı gasp ediliyor.

Zaten hastane nöbetlerini benimsemeyen ASM çalışanları, bu defa başta TTB, dernekler ve sendikaların da aldığı iş bırakma eylemi çerçevesinde yurt genelinde % 80’lere varan oranda nöbete gitmemişlerdir. Adana’da bu oran % 90’lar civarındadır. Halk sağlığı müdürlüklerinin (HSM) baskılarına tehditlerine rağmen yapılan bu eylemler çok değerlidir. İzmir HSM nöbetlere gitmeyen aile hekimlerinin sözleşmelerini feshedeceğini bile söylemiştir. Nöbetlere gitmeyen aile Hekimleri ve ASM çalışanlarından savunmaları istenmiş cezalar gelmeye başlamıştır. Yönetmelik gereği ASM çalışanlarının 2 yıllık olan bir sözleşme döneminde 100 ceza puanını doldurmaları durumunda sözleşmeleri fesih edilmektedir. Her nöbet için 5 ceza puanı öngörülmektedir.

 Uzun, esnek ve fazla çalışma karşısında ASM çalışanlarının aldığı bu ilkeli tavrı değersizleştirmek için kapı kapı dolaşıp dezenformasyan yapan Sağlık Bakanı bütün çağrılara rağmen Cumartesi günleri ASM’lerde bakılan hasta sayılarını açıklama cesaretini gösterememektedir.

75 milyon nüfusu bulunan ülkemizde bir yılda acillere başvuru sayısı 90 milyonu aşmıştır. Kışkırtılmış bir sağlık hizmet arzı ve talebi karşısında acil servisteki sayısal yetersizliklerin çözümünü birinci basamakta aramak olsa olsa koruyucu hekimliği önceleyen birinci basamağın çökmesi ve toplum sağlığının daha kötüye gitmesinden başka bir amaca hizmet etmeyecektir.

Sonuç olarak; Sağlık Bakanlığı'nın sağlık hizmetlerini toplumun gereksinmelerine göre planlayan ve uygulayan politikaları yaşama geçirmesi ve halkın konuya duyarlı kılınmasının gerekliliği ortadır.