Dr. Bülent Aslanhan
TTB İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kolu Sekreteri
Ne acı ki bir şeyler yolunda gitmiyor.
Yine ne acı ki 2014 yılını iş cinayetleri açısından “kapkara” bir yıl olarak bitirdik. Çok canımız yandı 2014 yılında. Soma, Ermenek faciaları, inşaat sektöründe ölümler, asansör kıyımları peş peşe düştü yüreklere.
Bir yerlerde birçok yanlış-eksik ve hatta kötü niyet olduğu çok ortada değil mi?
İktidar 2003’ten bu yana işçi sağlığı iş güvenliği alanında büyük hamleler yaptığı iddiasını hep yeniledi. Büyük büyük cümleler kurarak yasalar çıkarttı. Yasalarla yetinmedi alanı düzenleyecek birçok yönetmeliğin çevirisini yaparak kullanıma soktu. Yetmedi ya da olmadı. 6331 sayılı yasa diyerek, bu dört rakamı hemen herkese ezberletti, değişiklikler yaparak hemen hemen her torba yasanın içine birkaç madde daha ekledi. Ama yine olmadı.
Dünya İşçi sağlığı Kongreleri düzenleyerek onlarca ülkenin çalışma bakanını ülkemize davet etti, kocaman kocaman toplantılar düzenledi, canlı yayınlarla servis etti, büyük büyük cümleler kurdu, yine olmadı.
Binlerce emekçimiz yaşamını yitirmeye devam etti.
“Stratejik Planlama Çalıştayı” diyerek havalı isimlerle toplantılar tertipledi, sözde tarafları çağırarak görüşlerini aldı, dinledi ama hiç birini yapmadı, yine olmadı. Bu çalış taylarda hedefler koyarak kamuoyuna açıkladı, “iş kazalarını % 20 azaltacağız, meslek hastaları tanı koyma oranının % 500 arttıracağız” falan dedi, olmadı, olamadı.
Şimdi önümüz seçim. Ülke seçim havasına giriyor. İktidar hemen her konuda laf yetiştirmeye ve toplumu ikna etmeye çalışıyor. İkna olmayanlara “iç güvenlik yasası” diyerek gazı ve sopayı hazırlıyor ama işçi sağlığı iş güvenliği adına tek cümle kurmuyor. Çünkü olmadı.
Neden olmadı?
Çok basit bir yanıtı var aslında, her şey o sihirli kelimde gizli.
Piyasa.
Ülkemiz küresel sermayenin en önemli rekabet gücü haline getirilmek istenince ve çalışma hayatı her türlü güvenlikten yoksun, örgütsüzleştirilmiş ucuz iş gücü olmaya devam edince kaçınılmaz olarak iş cinayetleri de meslek hastalıkları da katlanarak artacaktı ve maalesef öyle oldu.
İşçi sağlığı alanı yine bir tür piyasa modeli olan OSGB’lere bırakılınca ve OSGB’ler alanın temel yapıları haline gelince, artık işçi sağlığını alanının ihtiyaçları ve bilimsel metotlar değil akçeli hesaplar alana hâkimiyet kurunca bu ölümler ve facialar kaçınılmaz olarak devam etti.
Ne yapabilir peki? Belki çok şey, belki hiçbir şey. İlk aklımıza gelenler.
- TTB’yi yeniden alanın bir aktörü haline getirebiliriz, getirmeliyiz,
- Sermayenin, hükümetin yarattığı işçi sağlığı düşmanı politikaların araştırmalarla, raporlarla, örgütlü mücadeleyle deşifre edebiliriz, çabaya ihtiyaç var,
- Meslek hastalıkları meselesinin gündem yapılması, meslek hastalığı tanı süreçleri ile ilgili yasal düzenlemelerin geliştirilmesi için akademik birikimleri arttırabiliriz,
- DKÖ ve sendikalarla ortak çalışma zeminlerini artırıp, örgütlü sınıf mücadelesine daha çok destek verebiliriz,
- Tabip Odalarımızın İşyeri hekimleri ile işlevsel bir ilişki kurmasını güçlendirebiliriz
- İşçilerle işçi sağlığı meslek hastalıkları ve iş cinayetleri üzerinden temas noktaları yaratabiliriz,
- Tabip odalarında işçi sağlığı işyeri hekimliği komisyonlarını, yapılandırılmış işler üzerinden geliştirebiliriz.
Daha birçok iş yapabiliriz. Bu işlere bu ülkenin, bu ülkenin emekçilerinin çok ihtiyacı var.
Hiçbir şey yapamıyorsak önümüz seçim. Bu seçimde iş cinayetlerinin ve piyasanın yarattığı tüm acıların hesabını sormaya çalışabiliriz.