Arkadaşımız Uğur Okman’ı yitirdik

Haberler

Türk Tabipleri Birliği'nin emektarı, mesai arkadaşlığından öte dostumuz sevgili Uğur Okman'ı kaybettik. Uğur TTB mutfağında çalışan, belki kimimizin çok da yakından tanımadığı bir arkadaşımızdı. Bilgi işlem hizmetleri başta olmak üzere onun TTB için yaptığı üretimler yaşıyor; uzun zaman da yaşayacaktır. Arkadaşlığını, yakınlığını, sıcaklığını daima hatırlayacağız. Sevgili Uğur'a huzur, tüm sevenlerine sabır diliyoruz.

Sevgili Uğur,

“Seninle ilgili yazmak, seni anlatmak” sanıldığı gibi, buna benzer durumlarda not düşüldüğü gibi, pek de zor değil. Uzun uzun yazmak da olası. Böylesi bir yazıyı bu yazıyı okuyacakların büyük bir bölümü ile aynı paydadan biri olarak, Türk Tabipleri Birliği ile gönülden bağlı, yaşamının bir büyük bölümünü oluşturanlardan biri olarak yazdığım için düşünüyorum da en fazla 14 yıllık bir ortak geçmiş için izledikleriminden, yaşadıklarımından, şaşırdıklarımından ve bunların birinci çoğul hallerinden söz edeceğim. Eminim ki her söylenen çokça eksik kalacak. Biliyorum ki Uğur çalışmaktan, bir işi yetiştirmekten zamanı olsa idi, dile getirdiğim özelliği ile ilgili birazcık daha derinleşebilseydik, kimbilir daha ne söylerdi, daha neler yapmıştı, öğrenebilirdik, daha da şaşırtırdı beni.

Şaşırttı beni. Bir çok kez.

Benim bir arkadaşım var: Konu ne olursa olsun bir beş dakika o konuda uzmanmış gibi, sanki o konu ile yatar karkarmış gibi, yakından ilgilenirmiş gibi, konuşurken o konuda dinleyende bir duygu oluşturan bir dostum. Konu ne olursa olsun “5 dakika” konuşabileceğini gördüğüm şimdi gerçekten uzakta ve çok özlediğim bir dostum. İnsana iyi gelen, sabah güne başlamadan bir kaç dakika, bir çay – kahve içimi dünden bugünden ya da yarından konuştuğun, bilmediğin, kaçırdığın bir ayrıntının olduğunu gösteren … Bu dostum gibi Uğur ile de her konuda konuşabildiğimi ya da ortak konuştuğumuz, konuşabildiğimiz bir çok konuda ne çok biriktirdiğini, şaşırtıcı bir biçimde içinde yer aldığını, gerçekten ama gerçekten “gizli özne” olduğunu çok kez, çok şaşırarak yaşadım. Bu yazıyı okuyanlar içinde Uğur ile birlikte çalışanlar, bir işe birlikte emek verenler, ne demek istediğimi çok iyi anlamışlardır. TTB içerisinde neler yaptığının örneklerini mutlaka vermem gerekir, biliyorum. Ancak Uğur’un yaptıklarından, en azından bir kaçını somut kanıtları önümde olduğu için, sizle paylaşmak isterim. Bu vereceğim örnekler Uğur’un “yaptıklarım ettiklerim” konu başlığında bana anlattıkları değil. Bu kısacık sürede, yeri geldiğinde, benimle paylaştığı yol göstermek – yardımcı olmak için ettikleri – yaptıkları: Konu nereden açıldı, kısa zamanda buraya nasıl geldi (Uğur’un öyle uzun uzun konuşacak zamanı hiç olmazdı) bilmiyorum. Örneğin bir gün geçmişten eski kültürlerden konuşurken, söylediklerinden hissedersiniz ki Uğur bu konuyla da ilgilenmiş. Bu duygunuz gerçektir. Ertesi gün size getirdiği, imzalayıp verdiği, iki kitap bunun en güzel kanıtıdır: “Museum of Anatolian Civilizations – Metal Vessels”, “Heritage Recovered – The Lydian Treasure”.

Çocukların eğitiminden söz edersiniz öylesine. Uğur konuşur, olması gerekeni gösterir. Dahası yıllar önce çocukluğunuzda izlediğiniz “Susam Sokağı” ile ilgili yaptıklarını öğrenirsiniz … (Oğluma getirdiğin doğum hediyesi, evime geldiğinde oğlumun odasına Deniz ile birlikte kurduğun oyuncak. Hep özel, incelikli …)

Bir çay molasında konu açılmıştır, yeri gelmiştir. Din, örneğin inanç özgürlüğü konuşulmaktadır. Söz çoktur, ancak eylem nettir. Kimse bilmez ancak dilerseniz kimliğinizdeki “Dini” bölümünü boş bırakabileceğinizin hukuksal mücadelesini veren ve kazanan pek bilinmese de Uğur’dan başkası değildir.

TTB’de yazarken çizerken, yazılanlar okunurken Uğur’un gözünden hiçbir kusurun kaçmadığını bilirim. Yazım kurallarını konuşurken, öylesine söz oraya gelmişken Uğur’un bu konuda da çalışmışlığı – emeği olduğunu öğrenirsiniz. Ertesi gün masanızda duran Adam Yayınlarından çıkmış “Sözlerin Soyağacı – Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü” kitabının editörünün yazısından Uğur’un yaptığı özel katkıyı görürsünüz.

 

Bir öğle yemeğini anımsıyorum TTB’de. Yöresel bir yemek yapıyoruz hep birlikte. Uğur’da bize yardımcı olmak için mutfağa geldi. Karpuzu kesmek için başına geçti. Öğrendik ki karpuzun çekirdeğine dikkat ederek kesmenin de bir yöntemi varmış. “Yok artık!” dediğimi anımsıyorum.

Bir güzel insan, bu denli geniş, birbirinden farklı alanda nasıl olurda bu denli nitelikli eser bırakabilir. Üstelik hiç öne çıkmadan, “gizli özne” niteliğini hiç yitirmeden.

Yaklaşık 14 yıl önce fakültede bir proje nedeniyle tanıdım Uğur ve Sevgili Güner’i. Yapılacak yalnızca öğrenci – standart hasta görüşmelerinin kaydedilmesi ve istenildiğinde izlenebilmesi idi. Ancak işin içinde Uğur olunca işin “mükemmel” olması gerekiyordu. Günlerce uğraştı, üstelik tanımlanmış iş bir kaç gün içinde bitmişken, yanılmıyorsam bir kaç ay karşılık beklemeden çalıştı. Tüm fakültenin odalarını, öğrenci ve öğretim üyelerini kapsayacak bir program yazdı. Yaklaşık o tarih için 1500 öğrencinin kayıtlarını hiç kimseye gereksinim duyulmadan, odaya giriş sırasına göre kayıt yapan, harakete duyarlı kameralarla odada haraket bitince yeni kayıt açan, her video kaydını otomatik olarak isimlendiren, aynı gün tüm kayıtlara uzaktan erişilebilen Dünya’nın ilk ve örnek dijital sistemini oluşturdu. (Dünya’nın tek olduğunu ve yazıda geçerse büyük yazılması gerektiğini aynı durumun İnternet için de geçerli olduğunu bir çay molasında bana Uğur söylemişti).

Fakülte’de proje tamamlandı. Bugün 11 yıl önce Uğur’un kurduğu altyapıyı kullanıyoruz. Ancak onun düşleyip gecesinden gündüzünden vazgeçip ortaya koyduğu sistemi ne yazık ki kullanamıyoruz. Çünkü bırakın üniversite öğrencilerini, bizler öğretim üyeleri olarak zamanında olmamız gereken yerde olamıyoruz. Üstlendiğimiz işi yapmayı henüz beceremedik. Uğur’un insanı merkeze alan, yaşamı kolaylaştıran iş disiplini için daha çok zamanımız var: bizler “gibi” yapmayı, geçiştirmeyi, işimizi bir başkasına, başka zamana bırakmayı beceri saydığımız sürece Uğur’a, daha çok zaman var.

Sevgili Dostum TTB’de ne yaptı? Pek çok arkadaşım önceleri ne yaptığını bilemedi, bilemedik. Birlikte çalışanlar Uğur’la daha çok çalışmak istediler. Hangi eksiğimizi görse gidermek için yardımcı oldu. Dile getirdi, kimseyi kırmadan, kırmamaya özen göstererek. Kimsenin işini, rolünü, emeğini çalmadan, pek ortaya çıkmadan çalıştı, üretti. “Mükemmel” olsun diye, Uğur gece – gündüz çalışırken kimi işler gecikti. Örneğin heKİMLİK programı başlangıçta “kaç üyemiz var, bilelim” diye başlamışken, tabip odalarının tüm işlerini yapabilecek bir programa dönüştü. Yalnızca program yazmadı Uğur, iş edindi 1900 doğum tarihli meslektaşlarımızın peşine düştü, yanlış olduğunu gördüğü adresler için hatayı en aza indirecek kimlik numaralarına dayalı yazılımlar üretti.

Bunların hepsini gece – gündüz ama çoğunlukla gece çalışarak, uzun uzun çalışarak, çok düşünüp çok çalışarak, hep en iyisi için çalışarak yaptı. Bildiğini yazdı, çizdi, paylaşmaktan çekinmedi, hiç çekinmedi … Ama çok çalıştı, çok ama çok üretti. TTB’de neler yaptığını yazmak isterim, ancak tek başıma, bildiklerimi yazarak eksik bırakmak hiç istemem. Size söz, birlikte çalıştıkları ile derleyip, Uğur’a yakışanı yaparak en kısa zamanda sizlerle paylaşacağım.

Sevgili Güner sen biricik Aşkını, arkadaşını, dostunu, bizler gerçek bir dostu yaşamaya, anımsamaya devam edeceğiz.

Sevgiyle dostlukla …   

Not: Sevgili Dostum, her gün Anatomi Laboratuvarının önünden geçerken bir kez daha işte diyorum “söz ile özün farkı”. Sen, sana yakışanı hep yaptın …

Doç. Dr. Orhan Odabaşı

TTB Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu Genel Sekreteri