Her gün acı haberlerle sarsılıyorduk. Türk bayrağına sarılmış dizi dizi şehidimize ağıt yapmaktan başka bir şey gelmiyordu elimizden. Milletçe kahroluyorduk.
Türk Tabipleri Birliği, TMMOB, DİSK ve KESK Ankara’da bir “Barış Mitingi” düzenlediler. Miting alanı Sıhhiye Meydanı’ydı. Ankara’ya trenle, otobüsle ve özel araçlarıyla gelen binlerce insan 10 Ekim 2015 sabahı toplanmaya başladılar.
İstanbul Tabip Odası’ndan da otobüsler dolusu hekim Barış Mitingi coşkusuna katılmak üzere yola çıkmışlardı. Ülke sevdasının doldurduğu yürekler, türkülerle Ankara’ya vardılar. Buluşma noktası Ankara Garı önündeki meydandı.
Onlardan dinliyoruz:
- Türk Tabipleri Birliği’nin hazırladığı bayrak ve pankartlarla saat 10.00’da Gar’ın önünden yavaş yavaş Sıhhiye Meydanı’na doğru yol almaya başlamıştık. Daha 100 metre uzaklaşmadan, arkamızdan bir patlama duyduk… ikinci patlama ve çığlıklar.
- Derhal arkamıza dönüp baktığımızda, iki dakika önce ayrıldığımız yerde bir alev bulutu ve havda uçuşan insan parçaları. Eşyalar… kollar… bacaklar. Farkında değiliz; elele tutuşup öylesine koştuk oraya doğru.
- Biraz önce selamlaştığımız, hatır sorduğumuz insanlardı o gençler. Şimdi yerlerde hareketsiz yatan, inleyen, can çekişen insanlar olmuşlardı.
- Asfalt zemin, kaygan zemin olmuştu birden bire. Yürümek çok zordu. Akan fışkıran kanlar, yerlere dağılmış doku parçaları… tortop olmuş bağırsaklar.
- Yardım edecek insan arıyorduk. Nabız yok, carotis sıfır, pupillareflexi yok! Arıyoruz, bakıyoruz, hep ölü, hep ölü. Yerde yatanları hayata döndürmek için resusitasyon yapanları görünce ferahlıyordum, adeta imreniyordum da…
- Bacağı kopmuş bir gençten oluk gibi kan akıyordu. Çaresizdim ne yapabilirdim? “Bandaj” diye bağırdım. Bir genç kız belindeki kemeri uzattı… Oh, kanamayı durdurabilmiştim. Turnikenin düğümünü atarken “ambulans” diye bağırdım. Herkes bağırıyordu. Ambulans yoktu.
- Basıp geçilen cesetler arasında, birinin çenesinin oynadığını fark ettim. Derhal çömelip kalp masajına başladım. Kurtarmaya azimliydim, çünkü yaşıyordu. Birden silah sesleri duyuldu, arkasından bize doğru biber gazı… Montumu çıkarıp yaralı gencin yüzünü gazdan korumaya çalıştım, bir elle de masaja devam ediyordum. Ne yazık ki gencin çenesi bir daha hiç kımıldamadı. “Barış, hemen şimdi!” sloganı yazan beyaz örtüyü üzerine örttük.
- Az ilerde bir adam, bir bacağı kopmuş bir beden üzerine yatmış ağlıyordu. Yanına koştu, “Kim” dedim, “Eşim” dedi. Sarılıp, ağlaştık.
- Bir de beyin gördüm tam patlama yerinde. Üzerine basılmış, lime lime olmuş bir beyin. Bu bombacının beyni olmalıydı. Kim doldurmuştu bu beyni, bu kin ve nefreti neden doldurmuştu?
- Ben dolduranı biliyordum. Kardeşi kardeşe düşman eden, cennet vatanımızı parçalamak isteyen emperyalizmdi katil… Ve onları görmezden gelenler…
Ve soruyorum:
Sayın Sağlık Bakanım,
Gezi olaylarında Ankara’da ve İstanbul’da, yaralılara sahada ilk müdahaleyi yapan doktorları Cumhuriyet Savcılığı’na şikayet ederek dava açtırmıştınız. Ne acıdır ki, bu dava sonucunda iki meslektaşımız hapis cezası aldı.
Acaba Ankara Garı önünde yaralılara müdahale eden doktorları da savcılığa verecek misiniz?
Biz 130 bin hekimiz ve hepimiz oradaydık!
Dr. Erdinç Köksal
TTB Emekli Hekimler Kolu Başkanı