Türk Tabipleri Birliği’nce yayımlanan Toplum ve Hekim Dergisi’nin 37 yıllık arşivi internet ortamına aktarıldı. Sağlık, tıp, toplum bilimler, Türkiye ve dünya gündemi ile TTB tartışmalarını da içine alan yaklaşık 3 bin makaleye, derginin yenilenen web sayfasından tek “tık” ile ulaşmak mümkün.
Arşivin açılışı; internet ortamına taşınmasında önemli katkıları olan ve geçtiğimiz yaz kaybettiğimiz Uğur Okman’ın anıldığı 12 Aralık tarihine denk getirildi. Kendi alanında tek olma özelliğini taşıyan Toplum ve Hekim Dergisi’nin tarihçesini, örgütsel yerini, alan tartışmaları açısından önemini, 1999 yılından bu yana derginin editörlüğünü yürüten Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu ile konuştuk.
Dr. Hande Arpat
Mutlu Sereli Kaan
- Toplum ve Hekim’in otuz yıllık arşivini internet üzerinden erişime açtınız. Dergiden bahsedelim biraz…
Toplum ve Hekim Dergisi’nin ilk sayısı, henüz TTB Merkez Konseyi’nin Ankara’da bulunma zorunluluğunun olmadığı, Türkiye’de toplumsal muhalefetin zirvede olduğu yıllarda; 1978 yılının 1 Ocağında yayımlandı. Aylık olarak kurgulanmış, hem örgütün-TTB’nin geneliyle ilgili değerlendirmeleri içeren hem de halk sağlığı alanından sağlık ortamını nasıl gördüklerini Merkez Konsey ve onun bileşenleri olarak ifade etmeye çalışan bir yayın organı. 1980 asker darbesiyle beraber demokratik kitle örgütlerinin kapısına vurulan kilitle faaliyetsiz bir 4 yıl var. 1984’te TTB Merkez Konseyi’nin ve odaların yeniden faaliyete geçmesiyle, özellikle Nevzat Eren ve Nusret Fişek Hocalarımızın da katkılarıyla yeniden yayın hayatına başlıyor. Ama o zaman bir önceki perspektifinin dışında, daha klinik ağırlıklı, tıbbi ağırlıklı kimliğe bürünmüş olarak görüyoruz. Bu dönem 1988 yılına, 46. sayıya kadar sürüyor. 1989 ve 1990’da yine Toplum Hekim’in faaliyette olmadığı bir dönem yaşıyoruz. Bu defa ekonomik nedenlerle kesintiye uğruyor. Daha sonra, 1990 Temmuz itibarıyla Merkez Konseyi’nde görev değişikliğinin ardından, 1991 yılında Toplum Hekim 47. sayı ile yayın yaşamına yeniden başlıyor.
- Üç dönemden bahsediyorsunuz…
Evet; 78’deki 1. sayı ile 1978-1980 arası ilk dönem. 1984-1989 arası ikinci dönem ve 1991’de 47. sayı ile başlayan üçüncü dönem. Burada birinci dönem için Şükrü Güner, ikinci dönem için Nevzat Eren ve üçüncü dönem için Ata Soyer dostlarımızı anmak gerekir.
- Toplum ve Hekim pek çok açıdan benzeri olmayan bir yayın; sağlık ve sosyal bilimler açısından nereye koyabiliriz dergiyi?
Üçüncü dönem itibarıyla artık tıp değil, sağlık, Toplum Hekim’in öncelikli konusu olmaya başladı ve sağlıkta Türkiye’de ve dünyada yaşanan tartışmaların izlenmeye çalışıldığı bir dergi olma, aynı zamanda da örgütle bağını koparmayan, örgütsel faaliyetlerin de değerlendirildiği bir dergi olma hedefini yürüttü. 1992’den itibaren Yayın Kurulu faaliyeti yerleşik hale gelmeye başladı. Bu zaman içinde kendini, doğrudan doğruya sağlığa daraltmayan, sağlığın da içinde olduğu toplumsal alanın kapsanmasına kadar götürdü. Dolayısıyla, bizim bugün Toplum ve Hekim dergisini bir “sosyal tıp” dergisi olarak ifade etmemiz gerekir.
- Bundan neyi kastediyorsunuz?
Sağlık alanını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen her alan bizim kapsamımız içindedir. Bu; çalışma yaşamıdır, eğitim alanıdır, üniversitedir, iktisattır, uluslararası ticarettir, savaşlardır, savaşların nedenleridir… Bütünüyle bu konular artık Toplum Hekim’in kapsamında olmaya başladı bu dönem itibarıyla. Bu nedenle, yazarlarımızın sağlıkçı olması koşulu da ortadan kalkmış oldu.
- Derginin hazırlanma/çalışma yöntemi nasıl?
Biz yöntem olarak, son yıllarda Derginin her bir sayısını yapabildiğimiz kadarıyla “konulu dosya” olarak yayımlıyoruz. Bu dosyalarda konuyu tarihsel ve toplumsal süreçteki yeriyle ekonomi-politik bir bağlamla değerlendiriyoruz. Daha sonra o konunun sağlık alanıyla ilişkisini irdeliyoruz. Böyle olunca, dergimizin makalelerini daha çok davetli yazarların makaleleri oluşturuyor. Bunun dışında, ayrıca yazarlar da dergimize makalelerini gönderebiliyor. Dergimizde araştırma, derleme makale, portre gibi farklı makale türlerine yer veriyoruz. Her iki durumda da makaleler hem hakem kurulumuz hem de araştırma danışma kurulumuzun değerlendirmesine tabidir.
Türkiye’deki akademik hayatın düzenlenmesinde indeksli dergiler gündeme gelip, özellikle yurtdışından ve kendi içinde ayrıca tartışılması gereken bir perspektifle puanlama sistemleri geldiğinde tıp ve sağlık alanı daha çok indeksli yurt dışı süreli yayınlara yöneldiği için örneğin 2000’lerden sonra dergimize kendiliğinden makale gönderen yazar sayısı azaldı. Buna karşın, toplum bilim alanındaki yazarların ilgisinde dikkat çekici bir artış var. Bu artışın nedeni, Dergimizin 2011 yılından itibaren, TÜBİTAK Ulakbim sosyal bilimler arama motorunda indeksli olması olabilir.
- Örgütsel boyut açısından neler söylersiniz?
Tabii bu sosyal tıp yönünün dışında. Biz TTB’nin bir yayın organıyız. Bu anlamda özellikle üçüncü dönem sayılarında TTB tartışmalarının da tanıklığını bulabilirsiniz. Öyle ki TTB sivil toplum örgütü mü yoksa demokratik kitle örgütü mü başlığı sayılar tutan yazılarla Toplum Hekim tarafından tartışıldı önce. TTB yayını olmasının dışında, TTB ile olan niteliksel bağı TTB raporlarına yer vermesi, duyurmasıdır. Bunu da paylaşmak isterim.
- Dergi arşivinin internete açılmasına nasıl karar verildi?
Şunu söyleyeyim arşivle, 1978’den 2013-2014’e kadarki sayılarımızdan 3000’e yakın makaleyi paylaşacağız. Bu Türkiye sağlık hizmetlerinin tarihi demek. Dolayısıyla, biz Toplum Hekim’i elektronik ortama aktarma heyecanımızı, aynı zamanda son dönemde kaynaklara ulaşabilmek adına bu yönüyle değerlendiriyoruz. Türkiye sağlık hizmetleri tartışmalarının tarihsel bir süreçte izlenebilmesi iddiasını kamuoyuna yansıtmış olacağız. Türkiye sağlık hizmetleri tarihine yer vermek derken, sadece TTB’nin ya da TTB’ye yakın görüşlerin yayımlandığı bir makaleler değil, özellikle 1990’lı yıllar döneminde Türkiye’de sağlık reformu faaliyetinin tartışmaları döneminde “karşı yazılar” diye de ifade edebileceğimiz, hem örgüt olarak hem de özellikle yayın kurulu olarak karşısında olduğumuz, doğru bulmadığımız ama kendini ifade eden yazarların yazılarına da yer verdiğimiz bir dönemden bahsediyorum.
- Her yönden çok kıymetli bir arşivi, uzun bir emek süreci sonucunda açtınız…
Tabii burada emektarlarımızın çok büyük bir önemi var. Onlar 1978’den en azından 2000’li yıllara kadar olan makalelerin elektronik ortama aktarılması işlemlerini uzun zaman yürüttüler. Onun denetlenmesi ve doğru olmasını sağladılar. Onun ötesinde tarama motoru ile taranabilir bir hale gelmesi gerekiyor, yazar adıyla, yılla, tarihle ya da anahtar sözcüklerle. Bu, pek çok uluslararası dergide dahi olmayan bir emek sürecini de birlikte getiriyordu. Burada tabii sevgi ile anacağımız Uğur Okman’ımız var. Bu sürecin, bu zenginliğin paylaşılmamasını bizim için bir “suç” olduğunu söyleyerek, bizi motive eden ve ne gerekiyorsa ben hazırım diyerek dergimizin bugün için okuyucularına ulaşmasını sağlayan çok temel unsurdur Uğur dostumuz. Kendisini geçtiğimiz yıl kaybettik ve de vücudunu tıp öğrencilerine verdiği için tören yapamamıştık. 12 Aralık’ta Uğur için yaptığımız törenle birlikte dergimiz de online olacak.
- Online arşive ulaşmak nasıl olacak?
Online arşivimiz, son iki yıla kadar açık olacak ve iki yıldan sonra çıkan her yazı aşama aşama devreye girecek. Sayı sayı eklenecek. Hiçbir ücret yok. Bununla birlikte, abone uygulamamız da sürecek. Bu arada baskıyı da devam ettireceğiz. En azından bu aşamada geleneksel dergiciliğimizden vazgeçmeyi düşünmüyoruz. Bu konuda hassasiyetlerimiz var. Ama şunu da söyleyeyim: 1978-1980 döneminin kendine özgü bir kapağı vardı. 1984 ve 1988 arasında çıkan sayılarımızın kapaklarında fotoğraflar ve resimler de olmaya başladı. 1991 yılında 47. sayıyla başlayan ve 2013 yılına kadar da hiç değiştirmediğimiz bir kapak formatımız vardı. Profesyonel yayıncılar “tüm sayıların hepsi birbirine benziyor ve farklı sayılar olduğu anlaşılmıyor” dediklerinde biz de “kapaktaki yazılara bakacaksınız, öyle anlayacaksınız” diyorduk. Tabii ki gelen eleştirileri, önerileri de değerlendiriyoruz. Sonra 2013’te renklendirdik kapağımızı, sayfa düzenimizi yeniledik. Bizim gibi devrimci-geleneksel bir çizgi için zor bir karardı. Ama olumlu geri bildirimler aldık. Bu aynı zamanda, Derginin okunabilirliğini artırmada biçimsel bir değişimdi.
- Dergiye emek veren, dergiyi oluşturan yapılardan da bahseder misiniz?
İndeks dönemine kadar Yayın Kurulu diye adlandırdığımız yapı artık Hakem Kurulu. Hakem Kurulu, bir yazarın posta ya da elektronik ortamda gönderdiği makaleyi, bilimsel yazım kuralları, Derginin yayın politikası ve yayın etiği aşısından değerlendirir. Bir makale önce iki hakem tarafından değerlendirilir ve raporlanır. Eğer karar da farklılık varsa üçüncü hakemden değerlendirme alınır. Gönderilen makaleler arasında politikamıza uymaya, hatta eleştiren bir makale olursa, öncelikle konuyu ele alışındaki niteliğini göz önüne alıyoruz. Asla, “politikamıza uygun değil” diyerek dışarıda bırakmıyoruz. Aksine yer vermeye, ama makalede savunulan değerlerin, yeni yazılarla, bir şekilde tartışmaya açılmasını da sağlamaya çalışıyoruz.
Bunun dışında, dosya konularını da yine Hakem Kurulu’nda tartışıyoruz. TTB’nin önceliği, sağlık alanının önceliği, dünyadaki gelişmeler bağlamında, ülkemizde yaşananlar bağlamında değerlendirip dosya konuları belirliyoruz. Sonra dosya konuları için Hakem Kurulu’ndan ve dışarıdan önerebileceğimiz arkadaşlar da zaman zaman, dosya editörlüğü görevini aldıktan sonra, bir plan çıkartıyorlar ve biz bunu Hakem Kurulu’nda deyim yerindeyse kafa göz yara yara tartışıyoruz. Bir dosya planı yapıyor, sonra dosya editörleri arkadaşlarımız yazarlara yazı davetini gönderiyorlar ancak gelen yazılar yine Hakem Kurulu değerlendirmesinden geçiyor ve o değerlendirmeler yazarlara iletilerek tartışılmış oluyor. Onlara baştan ilettiğimiz eksiklikler varsa, onların o bağlamda tamamlanmasını istiyoruz. Eğer araştırmaysa gelen yazılar, ister bireysel olarak gelsin, isterse dosya kapsamında gelsin, Hakem Kurulu’ndan sonra bir de Araştırma Danışma Kurulu’nda değerlendiriliyor. Bir de ayrıca Danışma Kurulumuz var. Bu da dünyada ve Türkiye’de ekonomik, siyasal, toplumsal gelişmeleri takip edebilmek ve güncellenebilmek adına kurduğumuz bir başka kurulumuz. Bazen aksasa da Danışma Kurulumuz ile yılda bir defa, önceden belirlenmiş bir konu başlığında toplanıp tartışıyoruz. Oturumun ses kaydını daha sonra çözümleyip, “Yuvarlak Masa” yazı başlığı ile yayımlıyoruz. Okurlarımızdan Yuvarlak Masa” tartışmalarının Dergimizde yer alması konusunda olumlu geri bildirimler alıyoruz.
- Son olarak yeni okurlar için; derginin hangi sürelerle çıktığı, dergiyi edinme yollarından bahsedelim…
1991’den bu yana iki aylık periyodlarla yayımlıyoruz. Yılda 6 sayı. Yeni web sayfası ve arşive http://www.ttb.org.tr/th/ adresinden ulaşılabiliyor. Arşivimizde son iki yılın makalelerini yayımlamıyoruz. Dergi aboneliği için de TTB ana web sayfasından hesap numarasını öğrenip, yıllık abonelik ücretini bankaya yatırıp dekontu TTB’ye göndererek, dergiye ulaşabilirler.