Bunu görmek canımızı çok yakıyor.
Yine bir 14 Mart’a bayram havasının çok uzağında giriyoruz. Diyeceksiniz ki sadece 14 Mart için mi geçerli bu sevinememe, kutlayamama hali. Kuşkusuz değil. Pek çok gün için geçerli bu.
Kadınlar 8 Mart’ı, işçiler 1 Mayıs’ı, çocuklar 23 Nisan’ı, gençler 19 Mayıs’ı neşe içinde kutlayamıyorlar. Hep buruğuz, hep bir yerlerimizde acı var.
Ne yazık ki sağlıkta da içimizi ısıtan bir tablo yok. Neler var? Sağlık ortamını değerlendiren çalışmalarımız neler gösteriyor?
Hekimler geleceklerinden kaygılı. Çalışırken emekliliklerine yansıyan güvenceli ücretler alamıyorlar, emeklilikte yoksulluk çekiyorlar. “Performans” sistemi her şeyi içinden çıkılmaz hale sürüklemiş durumda. İş yükü altında eziliyoruz, mesleğimizi layıkıyla uygulayamıyor, bunun sıkıntısını yaşıyoruz.
İşyerlerinde yönetici baskısı bir yandan, hasta ve hasta yakınlarının önü alınamayan şiddeti bir yandan hekimliği cendereye dönüştürüyor. Yıllardır verilen sözler tutulmuyor, fiili hizmet zammı hayata geçirilmiyor.
Tıp fakülteleri zorda. Tıp eğitimi alarm veriyor, nitelik kaybı çok belirgin, akıl dışı biçimde artan kontenjanlar ve plansız yeni fakülteler nedeniyle yakın gelecekte hekim işsizliği olacağı artık Sağlık Bakanlığı raporlarına da yansımış durumda.
Meslekte yükselmelerde liyakatın yerini kayırmacılık almış durumda.
Asistan hekimler çok zor koşullarda. İşçi sağlığı hizmetlerinde utanç verici bir tablo hakim. Özel sağlık kuruluşlarında hekim emeği sömürüsü sınır tanımıyor. Yapılan tüm düzenlemeler hastane patronlarının karını katlama, sağlık çalışanlarının haklarını tırpanlama yönünde şekilleniyor.
Yurttaşların aldığı sağlık hizmetinde ise bir düzelmeden söz edemiyoruz ne yazık ki. Çok hastalanıyor, çok doktora gidiyor, çok ameliyat oluyor, çok MR, tomografi, ultrason çektiriyor, çok ilaç tüketiyor ama şifa bulamıyoruz. Bu akıl dışı sağlık sistemi herşeyi tüketim nesnesine dönüştürmüş durumda. Sağlık hizmetlerinin bolca tüketilmesi ve birilerinin bundan para kazanması, piyasanın kurallarının şekillendirdiği sağlık sistemi. Bu modelde bilimin, sağlık hizmetinin gereğinin, sağlık hakkının yön verdiği bir sağlık hizmetinden söz etmeye imkan yok.
Öyle böyle değil, hepimizin sağlığı tehlikede!
Bu kadar çatışmanın, bomba seslerinin, ölümlerin içinde kalmış bir ülkede, milyonlarca sığınmacının perişanlığını görünce, hele bir de birileri akan kandan kazanç sağlamaya çalışıyorsa sağlıktan söz etmenin koşulları zaten hiç kalmıyor.
***
Koşullar bu karanlık tabloyu gösterse de umudumuzu canlı tutan o kadar çok şey var ki! Zıtlıklar birbirine göz kırpıyor…
Her şeyden once güzel yüzleriyle tıp öğrencilerimiz, asistan hekimlerimiz var. Geleceğimiz var!
Hep dayanışma içinde olduğumuz iş arkadaşlarımız, sağlık emekçileri var.
Ve tabi, bu toprakların barış içinde bir arada yaşama, komşusunun yarasını sarma, elinden tutma geleneği var.
TTB dahil Türkiye’deki sağlık örgütlerinin mücadele geleneği var.
Hep birlikte güzel günlerde 14 Martları kutlayacağımız bir Türkiye için inancımız ve kararlılığımız var.
Dr.Bayazıt İlhan
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı