Toplumsal psikolojimizin sert şekilde zorlandığı/sınandığı bir dönemden geçiyoruz adeta… Patlamalar, savaş, göç, katliamlar, çocuk tacizleri/tecavüzleri, tüm bunların yarattığı halet-i ruhiye… Tüm bu ortam, bunların yansımaları çocukları nasıl etkiler/etkiliyor? Çocukları koruyabilmek için yapmamız gerekenler neler? Prof. Dr. Bahar Gökler, Prof. Dr. Yankı Yazgan ve Prof. Dr. Songül Yalçın Tıp Dünyası için değerlendirdiler.
Prof. Dr. Bahar Gökler
Karaman’da meydana gelen olayın basına yansımasından sonra çocuk istismarı meselesi yoğun bir biçimde tartışıldı. Türkiye’de çocuk istismarı nasıl algılanıyor? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’nın “bir kereden bir şey olmaz” dediği bir ortamda neye karşı mücadele edeceğiz ve çocuklarımızı nasıl koruyacağız?
Fiziksel istismar/şiddet, duygusal istismar ve ihmal. Bunları aynı başlık altında toplamamız mümkün değil. Karaman’da meydana gelen olay cinsel istismar durumudur. Bir çocuğun, bir erişkin tarafından cinsel gereksinimleri için kullanılması; çocuklara yönelik cinsel istismarın genel tanımıdır. Burada, çocuğa, ana-babaya ve topluma ilişkin risk etmenleri söz konusudur. Çocuğun cinsel istismarında çocuğa ilişkin risk etmenleri arasında en öne çıkan çocuğun kız çocuk olmasıdır. Ancak erkek çocuklara ilişkin cinsel istismar da hiçbir zaman yok sayılamaz. Aileye ilişkin risk etmenleri; kaotik bir aile yapısı ya da ev ortamı, ebeveynlerden birinde -ki bu daha çok baba olarak ortaya çıkıyor- dürtü denetimsizliği, alkol bağımlılığı, madde bağımlılığı vb., toplumsal risk etmenleri de cinselliğin tabu olduğu toplumlar, izole evler ve ortamlar – mesela Karaman’daki durum böyle- ve şiddetin bir norm olarak kabullenildiği toplumlar olarak karşımıza çıkıyor. En çok çocuğun güvendiği kişiler tarafından yöneltiliyor; öğretmen, komşu, amca, baba, abi, üvey baba gibi. Bu tür şeyler toplumda bir değişimin yaşandığı dönemlerde oluyor. Toplumdaki değer yargılarının bozulduğu, toplumun bir kaos içinde olduğu dönemlerde daha çok yaşanıyor. Toplumda bir sarsılma, değer yargılarında bir çözülme olduğu dönemlerde…
Gensoru reddedildikten sonra Aile Bakanı’nın tebrik edilmesi hiç unutulmaması gereken bir olaydır!
Hiç unutulmaması gereken bir şeydir: Bu olay ortaya çıktıktan sonra, TBMM’de gen soru reddedildiği için Aile Bakanının önünde sıraya geçerek birbirlerini tebrik ettiler. Bu artık çürümenin ülke olarak çürümenin en son noktasıdır diye düşünüyorum. “Biz çocukları düşünmüyoruz, çocukları göz ardı edeceğiz ve çocukları önemsemiyoruz”un bir ifadesidir bu. Hele de çocuklardan sorumlu bir bakanın bunun başını çekmesi… Bunun hiç unutulmaması gereken bir olay olduğunu düşünüyorum.
Bir çocuk bunu söylediği zaman ne olursa olsun suçlanmamalıdır
Bir çocuk bunu söylediği zaman ne olursa olsun suçlanmamalıdır; “Bunu bize anlatmakla çok iyi ettin. Biz gerekeni yapacağız” diyerek. Tekrar tekrar konuyu açmadan, bir tehdit durumuna getirilmeden. Küçük yaşlardan itibaren özel bölgelerinin çocuklara anlatılması gerekmektedir.
Bir çocuk cinsel istismara uğradıysa bunun fiziksel ve psikolojik göstergeleri olabilir. Çocuk birdenbire içe kapanabilir. Birdenbire cinsel oyunlara merak sarabilir. Oyunlarının niteliği değişebilir. Okul dönemindeyse, okul başarısında ani düşmeler olabilir. Tüm bunlara dikkat edilmesi gerekir. Çocuğun bilgisine başvurulacağı durumlarda ise çocuğa bunun tekrar tekrar yaşatılmaması gerekir. Mümkünse çocuğun yaşadıklarının öyküsü çocuğa bir kez sorulmalıdır. Tam kesinleşilmediğinde çocuğu örselemeden birkaç kez çocukla uygun ve çocuğun güvende olduğu ortamlarda tekrar görüşülebilir. Çocuk ve sanık aynı ortamda ifade vermek durumunda bırakılmamalıdır. Çocuğu yargılamamalı, durumdan dolayı çocuğu sorumlu tutmamalı, hızla normal hayatına devam edebilmesi sağlanmalıdır.
Hekimlerin birincil görevi aileleri bilgilendirmektir
Hekimlerin birincil görevi aileleri bilgilendirmektir. Ailelerin çocuklarını özellikle cinsel istismardan nasıl koruyacaklarını anlatabilirler. Birinci basamağın bu noktada bir ağırlığı var. Çocuklarına nasıl bir cinsel eğitim verecekleri ve çocukların nasıl kendilerini koruyabileceklerine ilişkin aileleri bilgilendirmek gerekmektedir. Çocuğun vücudunun hangi bölgelerinin özel bölgeler olduğu, o bölgelere dokunulmayacağını çocuğa anlatmak aileler ve hekimler tarafından yapılmalıdır. Cinsellikle ilgili eğitimi verirken, sınırları ve rolleri de iyi belirlemeleri konusunda aileleri bilgilendirmek önemlidir. Hekimler istismar ile ilgili belirtileri iyi tanımalı, fiziksel şiddet, hangileri cinsel şiddet konusunda farkındalıkları ve bilgileri olmalı ve bunlardan yola çıkarak bu çocukları doğru gözlemlemelidirler. Risk altında olan çocukları farkedebilmelidirler. Yine ailesel risk etmenlerinin yoğunlukta olduğu çocukları fark edebilmeli, (kaotik aile ortamında yaşamak durumunda olan çocuk, madde bağımlılığı olan ana-babanın çocuğu, ana-babanın birbirine şiddet uyguladığı ortamlar) bu çocuklara ilişkin koruyucu önlemleri geliştirebilmelidirler.
***
İstismar ve ihmal vakalarının yönetimi bir ekip işidir
Prof. Dr. Songül Yalçın
Çocuk istismarı bir yetişkin tarafından bilerek veya bilmeyerek yapılan ve çocuğun fiziksel, gelişimsel ve psikososyal iyi olma halini olumsuz yönde etkileyen tutum ve davranışlardır.
Çocuk istismarı her yaştan, ırktan ve gelir düzeyinden çocuğu etkiler. Genelde çocuğun tanıyıp güvendiği bir anne-baba, akraba, bakıcı veya aile dostu gibi kişiler tarafından yapılır. Çocuğun gerekli bakımı almaması, aşağılanmasından öldürülmesine kadar değişik şekillerde hekimin karşısına çıkar. İstismar olguları aslında erken dönemde çeşitli bulgular ile hekime başvurmaktadır. Erken tanı koyulmadığı zaman olay tekrar eder, hem çocuğun yaşamını tehlikeye sokabilir hem de uzun dönemli olumsuz etkilere neden olabilir. Bu nedenlerle vakaların dikkatli değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Tanı koymak için şüphelenmek gerekir.
Çocuk istismarı ihmal, fiziksel, cinsel, duygusal istismar olarak dört grupta incelenmektedir. İhmal yapılması gereken bir şeyin yapılmaması (pasif) iken diğerleri yapılmaması gereken bir şeyin (söz/davranış) yapılmasıdır.
Muayenede istismardan şüphelenilecek durumlar;
· Gecikmiş başvuru,
· Aile bireylerinin ve çocuğun anlattığı öyküler arasında tutarsızlık olması,
· Bir bireyin verdiği öykünün zaman içinde değişmesi,
· Çocuğun gelişim basamağı ile uyumsuz yaralanma (2 aylık bir bebeğin dönerek yataktan düştüğünün iddia edilmesi),
· Olay ile orantısız aile tepkisi,
· Açıklanamayan farklı yaşlarda deri lezyonları ya da kırıklar,
· Açıklanamayan farklı tiplerde deri lezyonları (aynı vakada yanık, ekimoz, .. gibi),
· Eldiven ya da çorap tarzında keskin sınırlı daldırma yanıkları,
· Açıklanamayan kırıklar/çıkıklar, kafa derisinde saç kaybı
· Alet yaralanmasını düşündüren lezyonlar (sigara bastırılma izi, kemer izi gibi),
· Çocuğun bakım veren yanında huzursuz ve korku davranışları,
Tek bir yaralanma öyküsü ile açıklanmayan, farklı iyileşme dönemlerinde yaralanmalar istismarın sürekliliğini gösterir.
Bazı davranış sorunları hem istismara uğrayan çocukta görülür gibi hem de istismara uğrama riskini artırır;
· Kendine ve etrafına zarar verme, saldırgan ya da içe dönük davranışlar,
· Öğrenme ve dikkat problemleri
· Okul başarısında düşme
· Okuldan kaçma ve suça yönelik davranışlardır.
Fiziksel istismar çocuğun kaza dışı yaralanmasıdır. Çocuğa kasıtlı olarak zarar vermek demektir. İstismar edilen çocukta ekimoz, hematom, eritem, yanıklar ve sıyrık gibi bazı cilt lezyonları sıklıkla görülür. Kaza sonucu olan yaralanmalar diz, dirsek, tibianın ön yüzü, alın ve ellerin dorsal yüzlerinde görülür. İstismarda ise kol ve bacakların iç yüzlerinde, kulak arkasında, karında, genital bölgede, kalçada görülür. Kaza sonucu olan yanıklarda refleks koruma mekanizması ile yanıklar yüzeyel ve tek taraflı olur, sıvı yanıklarında ise yanığın etrafı düzensizdir ve sıçrama yanıkları görülür.
Kırıklar çocukluk çağında sık karşımız çıkan bir travma bulgusudur. Bununla birlikte üç yaş altındaki kırıkların üçte biri, bir yaş altındaki kırıkların dörtte üçü istismar sonucu olduğu bildirilmiştir. Henüz yürümeyen bir çocukta uzun kemik kırıkları istismarı düşündürür. Metafiz kırıkları, spiral kırıklar, kosta (özellikle posterior kosta kırığı), vertebra, skapula, sternum, çoklu kafatası kırıkları (yumurta kabuğu kırığı gibi) istismarı düşündürür.
İstismara bağlı kafa travması iki yaşın altındaki çocuklarda önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. Vakalar ağlama, huzursuzluk, kusma, apne, konvülziyon, koma gibi bulgularla karşımız çıkabilir. Travma öyküsü çoğunlukla yoktur. Muayenede de bulgu saptanmayabilir. Muayenede retinal kanaması ve radyolojik incelemede posterior kosta kırıkları tesbit edilmesi istismara bağlı kafa travması düşündürür.
Çocuk istismarı erken yakalandığında, çocuklar tekrarlayan istismardan ve belki de ölümden kurtarılmış olacaktır. İstismar ve ihmal vakalarının yönetimi bir ekip işidir.
***
Barışsız ortamda çocuk olmak
Prof. Dr. Yankı Yazgan
– Terör ve çatışma ortamları insan zihnini özellikle çocukları nasıl etkiler?
Çocukların anne-babalarının ve çevrelerindeki yetişkinlerin ruh durumlarının terör ve çatışmalardan nasıl etkilendiği çok önemli. Terör bombalı saldırılar şeklinde beklenmedik yer ve zamanlarda, rasgele karşımıza çıkınca, her gün geçtiğimiz sokak gibi hayatın parçası olan yerler ‘tehlikeli’ olarak zihnimize yer ediyor. Hiç bir yerin güvenli olmadığı hissini doğuruyor. Geleceğe ilişkin olumlu bir düşünceye de yer bırakmıyor. Hayat toptan tehlikeli gelmeye başlıyor. Üzüyor, korkutuyor, öfkelendiriyor, kontrolsuzlaştırıyor.
– Her çocuk farklı etkileniyordur herhalde. Nasıl farklar gözlenebilir? Yaşlarının önemi var mı?
Aile ortamı ve sosyal desteklerin niteliği etkili. Çocukların yaş grupları önemli. Örneğin, ilkokul çocukları korkuyu tanırlar. Ancak korkunun az mı, çok mu olduğunu tanımlamakta zorlandıklarında ötürü ufacık bir korku bile hemen büyür. Korkutucu bir durumun ne kadar tehlikeli olduğunu, ne kadar korkacaklarını değerlendiremeyebilirler. Okul öncesi yaştaki çocuklar ise korkutucu bir durum olduğunu çevredeki ipuçlarından anlayabilirler, ama nasıl adlandıracaklarını bilemedikleri için, korku davranışlarındaki kontrolsuzluk şeklinde ortaya çıkabilir.
– Çocuklarımızın ruh sağlığını şiddetin yoğun olduğu koşullarda korumak nasıl mümkün olabilir?
Şiddetin yarattığı dehşetin boyutu, düşünmeden hareket etmemize sebep olabilir. Çocukların ruh sağlığı için öncelikle yetişkinlerin kendi ruh sağlığını koruyabilmeleri önemli. Ağır terör ve savaşın yarattığı şiddet koşullarında yaşanan ülkelerde çocuklar ve ailelerle yapılmış çalışmalara göre (Panter-Brick, Afganistan, Leckman, Filistin/İsrail) aile içindeki iletişimin güçlenmesi, aile üyelerinin biribirine verdiği değer ve gösterdiği özen ve barışçı bir dil şiddetin olumsuz etkilerine karşı çocukların ve anne-babanın ruh sağlığını koruyucu oluyor.
– Empati, iyi dilekler ve barışçı iletişim şiddeti durdurabilir mi?
Terör, savaş ya da başka şiddet biçimlerinin ruh sağlığımızı hele çocukların ruh sağlığını bozmasının, travmanın toplumu felç etmesinin önüne geçmek için empatinin ya da iyi dileklerin tek başına yetmeyeceğini, şiddeti ve terörü doğuran sosyal ve ekonomik koşulların düzeltilmesinin de barışçı bir dünya için öncelikle gerektiğini düşünüyorum. Ancak anne-babalarla çocukların ilişkilerini güçlendirmek, birbirilerini anlamalarını sağlamak gibi yaklaşımların mikro düzeyde de olsa aile içi şiddeti azaltarak bu yönde bir katkısı olduğuna inanıyorum.
Yoksulluk ve eşitsizlik gibi yapısal şiddet çeşitleri ya da terör olayları ve savaşlar gibi doğrudan şiddet, hayatları tutsak alırken anne-babaların aile içi iletişimlerini geliştirmeyi hedefleyen ve bunu olabildiğince çocuk küçükken yapan yaklaşımların barışçı aileler ve toplumlar oluşmasında katkısı olacağına inanmak ilk bakışta çoğumuza “naïf” gelebilir. Barışa giden yolda toplum içindeki iletişim ve ilişkilerin geliştirilmesine dayalı yaklaşımlardan vazgeçmeli miyiz?
Oysa yoksulluğun, eşitsizliğin ya da terörün ve savaşın “ebeveynlik üzerindeki etkilerini azaltmak, ve dolayısıyla, çocuğun hayatındaki güvenlik hissini arttırmak mümkün” ise, toplumda dayanışma ve acı paylaşmaya en küçük birimden, toplumun öteki kesimlerine yayılmak üzere, başlanabilir. “Güvende” hissine sahip olanlar başkalarının acılarına kayıtsız kalamaz, yaslarını paylaşabilirler. Şiddetin ruhlarımız üzerindeki etkisini sınırlamak için bir ilk adım…
Anne-babalara 7 genel tavsiye:
(Barış içinde yaşayan bir toplum yaratma amacıyla yaptıklarınıza ek olarak)
1. Çocuklarınızla birlikte olmak için her fırsatı kullanın; onlarla beraber geçirdiğiniz zamanları çoğaltın. Hiç olmazsa, akşam yemek saatlerinde, sofrada birlikte olun. Aile içinde birbirinize yakın durmanız rahatlatıcı, güven verici olur. Güven duygusu iyimserliğe, geleceğe ilişkin düşünebilmeye olanak verir.
2. Başınıza gelebilecek tehlikeli durumlar hakkında konuşmak istediklerinde, susturmayın, dinleyin. Onun korkularını ve endişelerini dile getirmesine fırsat verin. Bütün bunların olması için oturup zaman ayırmanız gerekir. Ayaküstü geçiştirici konuşmalar yapmak yerine, oturun yere yanıbaşına, aklına gelenleri söylemesi için fırsat verin.
3. Sırf teselli olsun diye "yok bir şey" demeyin. “Bir şey” var. Ama siz ve onu sevenler onu korumak için ellerinden gelen her şeyi yapmayacaklar mı? Aldığınız önlemleri tek tek söyleyin.
4. Çatışmalardan, terörden etkilenen, etkilenebilecek başkalarını korumak için çocuğunuzla birlikte neler yapabileceğinizi düşünün. Çatışmaları durdurmak için yetkililere mektup yazabilir, terörden doğrudan ya da dolaylı etkilenen çocuklara ihtiyaçlarını karşılayacak malzemeler toplayıp gönderebilirsiniz. Gündelik hayatta şiddet uygulamayan, ilişkilerinde barışçı bir çocuk olmasını teşvik edebilirsiniz.
5. Çocuk derse ki: "Korkuyorum"…. Çocuğunuzun korkusuna kulak verin, her zamankinden daha fazla ilgi ve yakınlık gösterin. Korkunun onun günlük davranışlarını engellemesine fırsat vermeyin, çekindiği ve kaçındığı şeyleri saptayıp, bunları yapması için yüreklendirin.
6. Anne-baba derse ki: "Her zamankinden çok ilgi istiyor, çok bencilleşti"… Çocuğunuza verdikleriniz yetmiyorsa, ihtiyaç giderek artıyorsa, onu rahatlatmak için daha fazla ve daha uzun zaman ayırmaktan çekinmeyin.
7. Çatışma ve terör haberleri ve konuşmaları çocukları gerginleştirebilir. Çocuklar gerginleştiklerinde ne yaptıklarını çok iyi kontrol edemeyebilirler. Davranışlarını kontrol etmekte zorlandıklarında, çocuklara nerede duracağını göstermek işe yarar: tatlı-sert uyarılarda bulunabilirsiniz. Kendisini tutmayı, durabilmeyi öğreten oyunlar oynatabilirsiniz.