2017 Bütçesi ve Sağlık Hizmeti Harcamaları

Gündem

Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu
Kocaeli Dayanışma Akademisi

– 

Başbakan, 17 Ekim 2016 tarihinde bir üst yazı ile “2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı” ile gerekçesini Bakanlar Kurulu adına Türkiye Büyük Millet Meclisi(TBMM) Başkanlığı’na gönderdi. Uygulamadaki mevzuata göre, genel bütçe, Hükümet tarafından TBMM Başkanlığı’na gönderilip, ilgili komisyonlarda görüşülüp, TBMM Genel Kurul’unda kabul edilmesinin ardından Cumhurbaşkanı’nın onayına sunulup, Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla uygulamaya giriyor. Kamuoyunda genel bütçe olarak ifade edilen, esas itibariyle bir yasadır. Ancak, diğerlerinden farklı olarak, uygulama süresi bir yıl ile sınırlı olan bir yasadır.  

Bunun yanı sıra, bu yasanın-genel bütçenin içeriği diğerlerinden faklı olarak her zaman, toplumsal kaynağın nasıl oluşturulacağının ve kullanılacağının, kimlerden alınıp kimlere ve ne için verileceğinin bir başka ifadeyle, sınıflı toplumlarda sınıf mücadelesinin durumunu ortaya koyan bir göstergedir. Genel bütçe gelirlerinin önemli kısmı zenginlik, kâr, rant ve faizden alınan vergilerle mi oluşuyor? Yoksa, esas itibariyle işçilerin, emekçilerin, köylülerin, esnafın, yoksulların diğer bir ifadeyle, emek gücünü satarak ya da kendi emekleriyle yaşamak durumunda olanların ellerindeki, avuçlarındaki paraların ikinci defa vergilendirilmesine dayanan dolaylı vergilerle mi oluşuyor? Bütçede toplumsal hizmet sunumları için ayrılan pay ne büyüklükte vb. birçok soruyu yanıtlayarak bu durumu değişik yönleriyle yanıtlayabiliriz.

2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı da TBMM’ye gönderildikten yaklaşık iki ay sonra, 16 Aralık 2016 tarihinde, TBMM’nin 26. Dönem, 2. Yasama Yılı’nın 42. Bileşimi’nde yapılan açık oylamada, 312 AKP’li milletvekilinin oylarıyla kabul edildi. Resmi Gazete’nin 24 Aralık 2106 tarih ve 29928(Mükerrer) sayısında, 6767 sayılı Yasa olarak yayımlanarak uygulamaya girdi. Buna göre, 2017 yılı bütçe ödeneği olarak ya da bir başka ifadeyle 2017 yılı merkezi yönetim bütçe toplamı(Hazine yardımı ve gelirden ayrılan pay olan 72.7milyar TL hariç) 645.1milyar TL olarak belirlenmiş oldu.

AKP hükümetleri döneminde bütçenin vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin diğer bir ifadeyle, vergisi ödenmiş gelirlerin yeniden vergilendirilmesinin ya da tabana-yoksula, ücretliye dayanan vergilerin, payı yıllar içinde artış gösteriyor. Kesinleşmiş hesaplara göre, 2011 yılında vergi gelirleri tahsilatının %43.7’si, 2014 yılında %44.1’i ve 2015 yılında da %44.8’i genel olarak dolaylı vergilerden oluşmuştur. Bunun yanı sıra, genel olarak sermaye şirketlerinden alınmakta olduğunu ifade edebileceğimiz kurumlar vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı; 2011 yılında %10.6’iken, 2014 yılında %9.1’e, 2015 yılında da %8.3’e düşürülmüştür. Bununla birlikte, mahkemeye başvurabilmek-dava açabilmek için ödenmesi gereken yargı harcı, pasaport alabilmek için ödenmesi gereken pasaport harcı, öğrenim harcı, temizlik harcı, aydınlatma harcı gibi yine temel olarak zenginlerden değil, yoksullardan toplanan harçların da bütçe vergi gelirleri içindeki payı 2011 yılında %3.1 iken, 2014 yılında %3.8’e, 2015 yılında da %3.9’a yükseltilmiştir. Aynı şekilde resmi işlemleri belgeleyen kağıtlardan alınan vergilerin de bütçe vergi gelirleri içindeki payı 2011 yılında %2.4 iken, 2014 ve 2015 yıllarında %2.7’ye yükseltilmiştir. Yukarıda paylaşılan veriler, 2017 yılı bütçesinin de patronlardan yana bir hükümet klâsiği olduğunun, dolayısıyla AKP hükümetleri klâsiği de olduğunun mütevazi bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Başka bir ifadeyle, işçiden, emekçiden, köylüden, küçük esnaftan, sağlık sigorta primi uygulamasında açıkça sergilendiği gibi, işsizden ne bulursa alınarak oluşturulması yasalaştırılmış olan bir merkezi yönetim bütçesiyle daha karşı karşıyayız!

AKP hükümetlerinin başlangıçtan itibaren kamusal denetimlerle ilgili rahatsızlıkları olduğu yalnızca kamu kurum ve kuruluşlarının hala TBMM’ye sunulmamış olan Sayıştay Denetleme Raporları ile değil, kamu harcamalarının tümünün bütçe kapsamında gerçekleştirilmemesiyle de görünür hale geliyor. Tablo 1’de de izlenebilineceği gibi, genel bütçe ödeneklerinin gayri safi yurtiçi gelir(GSYG) içindeki payının yıllar içindeki azalması da bunun bir örneği.

 

Tablo 1. Bazı yıllarda genel bütçe yıl sonu ödeneğinin GSYG içindeki payı

Yıllar               2002   2003   2009   2010   2014   2015

Pay(%)           34.4    32.4    28.8    27.4    26.6    25.8

Kaynak: Maliye Bakanlığı, 2017 Yılı Bütçe Gerekçesi, sayfa 14.

 

İkinci bir örnek ise tarihsel bir öneme sahip olup, uygulamaya giren 6767 sayılı Yasa’nın, ‘Aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri’ bölümünün yer aldığı, 6. Maddesi’nde yapılan düzenleme ile öncekilerden önemli bir fark içeriyor. Buna göre, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, bütçelerine konulan ve toplamı 645.1milyar TL olan ödeneklerinin yüzde 10’unu(64.5milyar TL) kamu idareleri bütçeleri arasında aktarmaya yetkili kılındı. Bu hiç de küçük bir rakam değil. Örneğin, Sağlık Bakanlığı 2017 yılı bütçesinin(5.8milyar TL) 11 katında fazla iken, Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları’nın 2017 yılı bütçesinin(32.3milyar TL) neredeyse iki katı. Bu durum, bütçenin azımsanmayacak bir bölümünü daha baştan TBMM denetimi dışına çıkarmak anlamına geliyor. Çünkü böyle bir miktarla, çok farklı alanlarda, önemli düzeyde yatırım ya da uygulama değişikliği yapılması ya da 2016 yılının son beş ayında Amerikan doları karşısında TL’nin %20’yi geçen değer kaybı(devalüasyon) nedeniyle, bu para birimi üzerinden yapılmış olan kamu ihalelerinin(köprü, tünel, otoyol, havaalanı vb.) bedellerinin şirketlere ödenmesinde açığa çıkan farkın karşılanmasında kullanılmasını da olumsal kılmaktadır.

Kur farkı-devalüasyon, merkezi yönetim dış borç ödemeleri için de önemli bir sorun oluşturmaktadır. Maliye Bakanlığı’nın, 2017 Yılı Bütçe Gerekçesi metninin 205. sayfasındaki verilerine göre, merkezi yönetim dış borcu 126.970milyon dolardır. Söz konusu borç, Temmuz 2016 verileriyle 368.2milyar TL iken, kur farkı nedeniyle, Aralık 2016 sonu itibariyle, 78.7milyar TL artarak 446.9milyar TL’ye yükselmiş durumdadır. Söz konusu artış devam etmektedir.

6767 sayılı 2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Yasası ile ilgili ayrıntılı değerlendirmeleri konunun uzmanı olan muhasebe alanına bırakıp, sağlık hizmetleri başlığında devam edelim. Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan 2017 Yılı Bütçe Gerekçesi metninin, Sağlık ve Sosyal Güvenlik Sistemi başlıklı, sekizinci bölümünde, “sağlık politikasının temel amacının, vatandaşların ekonomik … hayata sağlıklı bireyler olarak katılımını sağlamak … ” olduğu belirtilmekte ve “Sağlık Harcamalarının Yıllar İtibariyle Seyri” başlıklı bir numaralı tabloda da hem toplam cari sağlık harcaması hem de bu harcamanın hangi kurumlar tarafından gerçekleştirildiği belirtilmektedir. Sosyal Sigortalar Kurumu(SGK) tarafından gerçekleştirilen tedavi ve ilaç harcamaları ile sınırlı harcamalarının toplam sağlık harcamaları içindeki payının(%) 2006 yılında 75.9, 2010 yılında 81.8 olduğu bilinirken, bu tabloya göre, 2013 yılından itibaren de  92.0’lere yükseldiği izlenmektedir(Tablo 2). Bu verilere göre, “Türkiye’de sağlık harcamalarının neredeyse tümü toplanan primlerle gerçekleştirilmektedir.” saptaması rahatlıkla yapılabilir. Öyle ki, 2016 ve 2017 yıllarıyla ilgili veriler kesinleşince durum daha net olarak ortaya çıkacaktır.

 

Tablo 2. Sağlık harcamalarında yıllar itibariyle SGK’nin payı

Yıllar               2006   2010   2012   2013   2014   2015   2016* 2017*

Pay(%)           75.9    81.8    91.5    92.1    92.0    92.0    91.8    91.6

*Kesinleşmemiş

 

Sağlık Bakanlığı’nın 2017 yılı merkezi yönetim bütçesindeki payı, yalnızca binde dokuz(%0.9) ile sınırlı iken, Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları’nın bütçeleri birlikte ele alındığında, bu pay ancak %5.0 olabilmektedir. Sağlık Bakanlığı özelinde 5.8milyar, bağlı kuruluşları ile birlikte 32.3milyar TL olan toplam sağlık hizmeti bütçesinin de ancak %47.0’si(15.2milyar TL) mal ve hizmet alımı ile yatırım giderleri olarak, doğrudan sağlık hizmetleri için kullanılabilecektir.

Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları için belirlenmiş olan bütçenin en büyük payını 15.8milyar TL(%48.9) ile Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu almaktadır(Tablo 3). Bununla birlikte, sözü edilen kurumun bütçesinin %78’i(12 774milyonTL) personel giderleri için ayrılmıştır. Çünkü varoluş amacı ürettiği sağlık hizmetini kişilere ya da tüzel yapılara(SGK vb.) satmaktır. Bu nedenle de Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu’na genel bütçeden ayrılan payın içindeki ana kalemi personel giderleri oluşturmaktadır. Bu haliyle geçmiş dönemlerin ayakkabı, sigara, bez, benzin, kumaş, maden vb. üreten kamu iktisadi teşekküllerinden(KİT), ürettiği mal değil hizmet hem de sağlık hizmeti olmasına kaşın, herhangi farkı bırakılmamış, kalmamıştır.

 

Tablo 3. Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları’nın 2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri (milyon TL) ve toplam içindeki payları

 

milyonTL

%

Sağlık Bakanlığı

5 831

18.1

Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu

15 795

48.9

Türkiye Halk Sağlığı Kurumu

10 343

32.0

Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü

151

0.5

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu

130

0.4

Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı

51

0.2

TOPLAM

32 302

100.0

 

Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları’na ayrılan bütçenin %53’ü(17.1milyarTL’si) personel giderleri için, %18’i(5.9milyonTL’si) yatırım geri kalanı da mal ve hizmet alım giderlerinin karşılanması için planlanmıştır. Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları’nın yatırım için planlanan 5.9milyarTL’nin 3.6milyarTL’si(%61’i) yalnızca Sağlık Bakanlığı’na aittir. Geriye kalan beş bağlı kuruluşa sağlık hizmetlerinde yatırım için yalnızca 2.6milyarTL ayrılmış olması dikkat çekicidir.

Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’nin(ADNKS), bugün itibariyle son yayımlanan 31 Aralık 2015 tarihli verisine göre, Türkiye toplam nüfusu, binde 13.4 nüfus artış hızı ile 78 741 053 kişiye ulaşmıştır. Bu çalışmayı yaparken ADNKS 2016 yılı verileri açıklanmadığından, bir önceki yılın nüfus artış hızını kullanarak 2016 yılı nüfusunu 79 796 183 ve 2017 yılı nüfusunu da 80 865 452 olarak hesapladıktan sonra kişi başına sağlık harcamalarını da hesaplayabileceğiz..

Türkiye’nin 2017 yılı nüfusunun 80 865 452 olacağını kabul edildiğinde, Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları’nın 2017 yılı toplam merkezi yönetim bütçelerinden kişi başına düşen pay 399.5TL’dir. Bilindiği gibi, ülkemizde kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetlerinin sunumundan Türkiye Halk Sağlığı Kurumu sorumludur. Bu kurumun bütçesi üzerinden, 2017 yılında kişi başına koruyucu sağlık hizmetleri için harcanacak paranın da 127.9TL ile sınırlı olduğu görülmektedir(Tablo 4).

 

Tablo 4. Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları’nın 2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçesinden kişi başına düşen sağlık hizmeti harcamaları(TL)

                                                                                  Personel                        Yalnızca sağlık

                             gideriyle birlikte                    hizmeti bedeli                      

Kişi başına sağlık harcaması                                          399.5                               187.8

Kişi başına koruyucu sağlık harcaması                            127.9                                 97.5

 

Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları’nın merkezi yönetim bütçelerini personel ve sosyal güvenlik devlet prim giderlerini dışarıda tutarak da incelemek gerekir. Böylece doğrudan sağlık hizmeti sunumu için ayrılan merkezi yönetim bütçeleri değerlendirilebilinir. Buna göre, 2017 yılı için Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları, bütçelerinin ancak 15.2milyar TL’si doğrudan hizmet(personel giderleri dışında) için kullanabileceklerdir. Bu hesaplamaya göre, Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşları’nın 2017 yılı toplam merkezi yönetim bütçelerinden kişi başına düşen pay(kişi başına sağlık harcaması) 187.8TL ile sınırlıdır. Aynı şekilde Türkiye Halk Sağlığı Kurumu da kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri için 7.9milyarTL’lik bütçeye sahiptir ve kişi başına yalnızca 97.5TL harcayabilecektir.

Değerlendirilen bölümü itibariyle söz konusu 6767 sayılı Yasa – 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi, yaşamakta olduğumuz zaman dilimi için de olsa patronların ve ittifaklarının sınıfsal hakimiyetini ifade etmektedir. Almanya’nın 1930’lu yılların başlarındaki siyasal ortamının oldukça benzerinin yaşanmakta olduğu ülkemizde, faşizm ile mücadele ve bu amaçla en geniş toplum kesimleriyle birlikte yürütülmesi hedeflenecek eylem birliktelikleri ile sürecin ilk aşamasını kazanabiliriz. Bununla birlikte, başarıya ulaşabilmek için söz konusu eylem birlikteliklerinin, emekçilerin ve mağdurların örgütsel ve stratejik ortaklıklarını sağlayan iktidar mücadelesini de hedefleyebilmesi gerektiği bütün açıklığıyla önümüzde durmaktadır. Yeni yıllarda planlanacak bütçelerin emekçiler için olmasının başlıca yolu da buradan geçmektedir.

KAYNAKÇA

1. 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Ekonomik ve Fonksiyonel Sınıflandırma Cetvelleri, Kanun No: 6767, 24 Aralık 2106 tarih ve 29928(Mükerrer) sayılı Resmi Gazete.

2. Maliye Bakanlığı, 2016 yılı Bütçe Gerekçesi.