Suriye’de 2011 yılından bu yana yaşanan savaş, milyonlarca insanın yurtlarını terkettiği bir göç dalgasına neden oldu. Yaşamları bozulan, sevdiklerini, en değerli varlıklarını geride bırakarak düştükleri yollarda çeşitli acılar yaşayan, zorluklarla karşı karşıya kalan Suriyeliler, temel bir insan hakkını kullanarak ülkemize geldiler. Savaştan kaçan bu insanların ülkemize kabul edilmeleri yeterli değil elbet; temel gereksinimleri olan güvenlik, beslenme, barınma, sağlık, korunma, eğitim ve çalışma olanaklarının sağlanması gerekiyor. Bir yandan işsizlik ve emek sömürüsü ile boğuşup çok zor koşullarda yaşam mücadelesi veren Suriyeli göçmenler, diğer yandan ciddi sağlık sorunlarıyla baş etmeye çalışıyorlar. Bu nedenle de bu insanların temel düzeydeki gereksinimlerinin karşılanmasının yanı sıra, sağlık hizmetlerine erişimleri özel bir önem taşıyor.
Suriyelilerin Hukuki Statüsü ve Sağlık Hakkı
Ekim 2011’de İçişleri Bakanlığının aldığı kararla Suriyeli göçmenlere “geçici koruma statüsü” verildi. Bu statü Suriyelilere acil ihtiyaçlara erişimi içerecek olanaklar tanımaktadır. Türkiye, mültecilerin hukuki durumlarını düzenlemek üzere Birleşmiş Milletler tarafından 1951 tarihinde Cenevre'de imzaya açılan ve 1954 yılında yürürlüğe giren “Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme”yi coğrafi çekinceler ile kabul etmiş olduğundan, sadece Avrupa ülkelerinden gelen göçmenler mülteci statüsüne alınmaktadır. Bu nedenle Suriyeli göçmenler Avrupa dışından geldikleri için “geçici koruma” altındaki “sığınmacı” konumunda olabiliyorlar. Bu durum mültecilerin sahip oldukları doğal hakları içermiyor. Sığınmacı konumunda olanlar, 28 Nisan 2011 tarihinden itibaren, 22 Ekim 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Geçici Koruma Yönetmeliği” kapsamında “geçici koruma” altına alındılar. Bu yönetmeliğe göre, ilgili bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşları tarafından “Geçici Korunanlara Sağlanacak Hizmetler”, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığının (AFAD) eşgüdümünde yürütülmektedir.
Suriyeli göçmenler, 2013 yılından itibaren biyometrik fotoğraf ve parmak izi alınmak suretiyle “Geçici Koruma Kimlik Belgesi” çıkartıp kayıt yaptırarak “geçici koruma altına alınan yabancılar” statüsüne alınmakta ve sağlık, eğitim, geçici barınma ve sosyal yardım gibi hizmetlerden yararlanabilmektedirler. Buna göre, kamp dışında yaşayan Suriyelilere kayıt yaptırmaları halinde sağlık ve ilaca ücretsiz erişim hakkı tanınmaktadır. Geçici koruma kimlik belgesi olan Suriyeliler sağlık kuruluşlarına doğrudan başvurabilirlerken, bu belgesi olmayanlar ancak acil durum kapsamındaki hizmetlerden yararlanabiliyorlar. Suriyeli göçmenler, kayıt edildikleri şehirlerden başka şehirlere göç etmek zorunda kaldıklarında, gittikleri şehirlerde sağlık hizmetlerinden yararlanamıyorlar.
Sağlık Hizmetlerinin Finansmanı
15 Ekim 2015 tarihinden itibaren ayaktan tedavilerde gerekli olan ilaç, tıbbi malzeme ve tıbbi ürünler, SUT geri ödeme kuralları çerçevesinde AFAD tarafından karşılanmaktadır. Karşılanabilen tedavi hizmetlerinin bedellerinin ödenmesi işlemleri AFAD ile Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan “Götürü bedeli üzerinden sağlık hizmeti alım protokolü’’ hükümleri doğrultusunda gerçekleşmektedir. Götürü bedeli ödemeleri Sağlık Bakanlığı merkez döner sermaye saymanlık hesabına yatırılmaktadır.
Geçici koruma kimlik belgesi olanlar, acil durumlar dışında, sevk olmaksızın üniversite hastaneleri ve özel hastanelerden ücretsiz yararlanamıyorlar. Üniversite hastanelerine veya özel sağlık kurumlarına sevk edilen hastaların tetkik ve tedavi giderleri, götürü bedeli protokolü kapsamında sevk yapan sağlık tesisince tedavinin yapıldığı kuruluşlara ödeniyor.
Sağlık Hizmetlerinin Sunumu
AFAD’ın 2 Ekim Ocak 2017 tarihinde bildirdiğine göre, 10 ilde kurulan 21 geçici barınma merkezinde yaşayan Suriyeli sığınmacı sayısı 228 bin 785’tir. Bu sayı, ülkemizde yaşayan Suriyelilerin %7’sine karşılık gelmektedir. Büyük çoğunluk ise Türkiye’nin birçok iline dağılmış olarak zor koşullar altında yaşam mücadelesi vermektedir. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nden 2017 Ekim ayı içinde verilen bilgilerine göre, Türkiye genelinde biyometrik kimlik verilerek kayıt altına alınan Suriyeli sayısı 3 milyon 208 bin 131’dir.
Ülkemizdeki Suriyeliler büyük bir oranda kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engellilerden oluşmaktadır. Savaştan kaçarak ülkemize gelen bu insanlar önemli boyutlarda sağlık sorunlarıyla karşı karşıyadırlar.
Birinci basamak koruyucu, tanı koyucu ve tedavi edici sağlık hizmetleri, geçici barınma merkezlerinde toplum sağlığı merkezlerince (TSM); geçici barınma merkezleri dışında ise TSM’ye bağlı olarak açılan göçmen sağlığı merkezleri, aile sağlığı merkezleri ve gönüllü sağlık kuruluşları tarafından verilmektedir.
Göçmen sağlığı merkezleri, 2014 yılının son aylarında, geçici koruma altına alınan Suriyelilerin yoğun olarak yaşadıkları illerde açılmaya başlanmıştır. AFAD genelgesine göre, sunulan sağlık hizmetleri; ayaktan tanı ve tedavi hizmetleri, bağışıklama hizmetleri, bulaşıcı hastalık ve salgın ile mücadele hizmetleri, tüberkülozla mücadele hizmetleri, çevre sağlığı hizmetleri, kadın ve üreme sağlığı hizmetleri, çocuk ve ergen sağlığı hizmetlerini içermektedir.
Sorunlara Genel Bir Bakış ve Çözüme Yönelik Öneriler
Suriyeli sığınmacılar emek sömürüsüyle karşı karşıyalar; temel hak mahrumiyetine uğruyor, nefret söylemine ve ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Ayrımcılığa karşı öznesi insan olan bir dilin geliştirilmesi gerekiyor. Bu konuda tıp ve sağlık eğitiminden başlayarak yapılacak çalışmalar, hekimlik uygulamalarında kültürlerarası duyarlılığın gelişmesine önemli bir katkı sağlayacaktır.
Geçici barınma merkezleri dışında yaşayıp kayıt yaptırmamış olanlar, acil hastalıklar dışında sağlık hizmetlerine ücretsiz erişemiyorlar. Kayıt yaptıranların ise, iş bulma amacıyla sık sık yer değiştirmesi, Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde ücretsiz sağlık hizmetlerinden yararlanamamasına neden oluyor. Bu da acil durumlar dışında sağlık hizmetlerine erişimde güçlüklere, koruyucu sağlık hizmetlerinde aksamalara yol açıyor. Ayrıca, Sağlık Bakanlığının belirlediği hizmetler dışında kalan sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek için, Suriyelilerin cepten ödeme yapması gerekiyor.
Kayıt yaptıran Suriyelilere sağlık hizmeti sunumunda da yetersizlikler ve güçlükler yaşanıyor. Bunların önemli bir nedeninin dil sorunu ve kültür farkı nedeniyle hastalarla yaşanan iletişim zorlukları olduğunu görüyoruz. Suriyelilerin yoğun bulunduğu illerdeki birinci basamak sağlık kurumları ve hastanelerde çevirmen eksikliği sorun oluşturuyor. Çevirmenin olduğu durumlarda da, hasta mahremiyetinin ihlali bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Tanı ve tedavi sürecinde dil bilmemeye bağlı iletişim eksikliği, sağlık hakkının kaybına neden olabiliyor.
Birinci basamak sağlık kurumlarında temel sağlık hizmetleri içinde yer alan bağışıklama, bebek-çocuk izlemleri, bebek ve anne beslenmesi, üreme sağlığı, doğum öncesi ve sonrası bakım, cinsel yolla bulaşan hastalıklara yönelik hizmetler yeterince verilemiyor.
Savaş nedeniyle travma yaşamış Suriyelilere tanı koyma ve psikososyal desteği de içeren tedavi hizmetlerinin verilmesi oldukça yetersiz düzeyde kalıyor.
Suriyeli göçmenler arasında, kronik hastalıkları olan ve sürekli ilaç kullanan hastaların kontrol ve izlemlerinin yeterince yapılamadığı, ilaca erişimde sorunlar yaşandığı bildiriliyor. Kadın sağlığı hizmetlerine erişim zorluğu, dikkate alınması gereken bir sorun durumunda. Özel sağlık hizmeti ihtiyacı olan gruplar (otistik çocuklar, zihinsel ve fiziksel yeti yitimi gösterenler vb.) için ayrı düzenlemeler yapılması gerekiyor.
Göçmen sağlığı merkezlerinin, Suriyeli göçmenlerin yoğun yaşadığı yerlerde birinci basamak sağlık hizmetlerinde oluşan işyükünü hafifletmek amacıyla kurulduğu izlenimi alınıyor. Denklik aranmaksızın Suriyeli hekimlerin çalıştırıldığı bu merkezler, nitelikli ve yeterli düzeyde bir sağlık hizmeti sunmaktan uzak görünüyorlar. Göçmen sağlığı merkezleri gerekli çalışmalar yapılarak temel sağlık sisteminin bir parçası haline getirilmelidir.
Suriyelilere sağlık hizmetleri büyük bir oranda dernekler ve gönüllü sivil toplum örgütleri tarafından veriliyor. Bu alanda ciddi bir denetim sorunu var. Yaygın olduğu bildirilen merdiven altı, kaçak sağlık hizmeti sunumu denetim altına alınmalıdır.
Ucuz işgücü olarak çalıştırılan Suriyelilerin çalıştırıldığı işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliğinin önemli bir sorun olduğu görülüyor. Bu işyerleri iş kazası ve cinayetlerinin önlenmesi açısından etkin biçimde denetlenmelidir.
Yurt dışında alınan tıp ve tıpta uzmanlık eğitimlerinin denkliğine ilişkin kurallar dikkate alınmadan, Suriyeli hekimlere 6-7 haftalık eğitimlerle göçmen sağlığı merkezlerinde çalışma izni verilmektedir. Suriyeli hekimlerin denklik sorunlarının ülkemizde bu alanda tanımlanmış koşullara uygun bir biçimde çözülmesine yönelik çalışmaların ivedilikle yapılmasına gereksinim bulunuyor.
Türk Tabipleri Birliği olarak, 28 Ekim 2017 tarihinde, Ankara’da, tüm bu sorunların ele alındığı “Savaş, Göç ve Sağlık Çalıştayı” düzenledik. Sağlık hizmetlerinin nitelikli, eşit ve ücretsiz olarak sunulmasını savunan bir meslek örgütünün mensupları olarak, Suriyeli göçmenlerin onurlu, sağlıklı ve iyi bir yaşam sürdürebilmeleri için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Prof. Dr. Raşit Tükel
TTB Merkez Konseyi Başkanı