Barış mücadelecisi hekimler onurumuzdur!

Haberler

TTB eski başkanları Prof. Dr. Gençay Gürsoy ve Prof. Dr. Özdemir Aktan ile TTB eski Yüksek Onur Kurulu üyesi Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza attıkları için yargılandıkları davalarda hapis cezaları verildi. TTB, hapis cezalarına tepki göstererek, barış isteyen tüm hekimlerle dayanışma içinde olduğunu bildirdi.

Tıp Dünyası – HABER MERKEZİ

Türk Tabipleri Birliği (TTB) eski başkanları Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Prof. Dr. Özdemir Aktan ve TTB eski Yüksek Onur Kurulu üyesi Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ile yine TTB ve İstanbul Tabip Odası’nda (İTO) çeşitli görevlerde bulunmuş olan Prof. Dr. Rezan Tunçay ile Prof. Dr. Şahika Yüksel’e, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza attıkları için yargılandıkları davalarda hapis cezaları verildi.

TTB ve İTO tarafından, TTB’nin şimdiki ve eski başkanlarının katılımıyla 14 Aralık 2018 günü düzenlenen basın toplantısında, barış isteyen hekimlere yönelik bu haksız, hukuksuz ve keyfi tutuma tepki gösterildi.

İTO Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, 2016 yılının Ocak ayında yayımlanan barış bildirisine 1400 akademisyenin imza attığını ve bu bildirinin tehditvari bir şekilde karşılanmasından sonra 1400 akademisyenin daha imza atarak bildiriye destek verdiğini hatırlattı. İmza atan akademisyenlerin soruşturmalara uğradığını, okullarından, kurumlarından öğrencilerinden koparıldığını belirten Saip, şu anda yürüyen 529 davanın 63’ünde cezaların kesinleştiğini bildirdi. Saip, “Ülkede barış istedikleri ve bu yönde bir bildiriye imza attıkları için bu akademisyenler hapis cezaları ile karşı karşıya. Bu akademisyenlerin 16’sı İTO üyesi. Bizler bu hukuksuz yargılamalara son verilmesini, barış talebinin suç kapsamından çıkarılmasını ve gerçek bir adalet mekanizması kurulmasını istiyoruz” diye konuştu.

Hocalarımızla gurur duyuyoruz!

Basın açıklamasını okuyan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman da, “TTB Merkez Konseyi olarak, geçmiş dönemlerde Merkez Konsey başkanlığımızı yapmış, TTB ve İTO’da görev almış meslektaşlarımıza yaşadıkları bu haksızlık, hukuksuzluk ve keyfiyet karşısında dayanışma duygularımızı bildiriyoruz. Ömürlerini kişisel çıkar ve ikbal beklentisinin çok uzağında; demokrasi, barış, özgürlük, eşitlik, toplum sağlığı ve iyi hekimlik mücadelesi ile geçiren; hekimlerin haklarının korunması ve halkın sağlık hakkına erişimindeki engellerin kaldırılması mücadelesinde sorumluluk alan hocalarımızla gurur duyduğumuzu kamuoyuyla paylaşıyoruz” diye konuştu.

Hukuksuzlukla mücadeleyi ısrarla sürdürmeliyiz

TTB eski Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu,  şu anda bir rejim inşasının söz konusu olduğunu ve bu rejimin kendi siyasal kimliğine bir de adalet, hukuk monte etmek durumunda olduğunu belirterek, “Bu siyasal beden inşası sürecini, bu rejimin inşa sürecinde asla ve asla adalet ve hukukun olamayacağına dair mücadeleyi sürdürmemiz gerektiği çok açık. Hukuksuzluk ortamına karşı mücadeleyi en üst boyutta ve ısrarla sürdürmeliyiz” dedi.

Hekimin barış istemesi elzemdir

TTB geçen dönem Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel de, ifade özgürlüğünün çok temel bir hak olduğuna işaret ederek, şiddet içermediği sürece bu hakkın kullanılması gerektiğini vurguladı. Akademisyenlerin de mesleki olarak olaylara eleştirel bakmak durumunda olduğunu belirten Tükel, “Bugün akademisyenler üzerinden barış talebinin yargılandığını görüyoruz. Her yurttaş barışı talep etmeli ama hekim olunca başka nedenlerle de barışı talep etmek elzem oluyor. Sağlıklı olmak kişinin sosyal ortamıyla, yaşadığı çevreyle, ilişkileriyle, bunların iyileştirilmesiyle mümkün. Her türlü çatışma ortamı da doğal olarak sağlığı bozuyor. O yüzden bizler öncelikli olarak barışın hakim olduğu bir ortamda yaşamayı savunduk. Bugün yargılanan bu duruşumuzdur” diye konuştu.

 

*****

Barış mücadelesi sürecek

Prof. Dr. Gençay Gürsoy: Bu bildiriyi imzalamamın başlıca 2 nedeni var; birincisi onur duyarak başkanlığını yaptığım TTB’nin yüzlerce yıllık geçmişi olan hekimlik değerlerinden süzülüp gelen ve ne yazık ki bu ülkede suç delili sayılan Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur şiarına sadakatle bağlı olan bir hekim olarak, hangi taraftan olursa olsun, en çok yoksul ailelerin çocuklarının ölüp gitmesi karşısında vicdanen sessiz kalamayışımdır. Zannediyorum TTB yöneticiliği yapmış olmamın ve Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur cümlesini kullanmanın bedelini 1 yıllık ceza yükseltmeyle ödettirmek istiyorlar. Umuyorum ki bu dönem de geçmişteki benzerleri gibi tarihe karışacaktır.

Prof. Dr. Özdemir Aktan: Barış metnine imza koyduğumuz için yargılanmamız ülke için bir ayıp. Ama bu süreçte çok güzel olaylara tanık oldum. Barış bildirisine imza atan arkadaşlarımın hiçbiri yaptığından en ufak bir şüphe duymadı. Yargılandığımız mahkemeler zannımca kes, yapıştır kararlarla yürüyor ama bütün bunlar bittikten sonra bu örnek de TTB’nin ve barışı savunan insanların hanesine bir onur ibaresi olarak yazılacak. TTB geçmişten bugüne doğru adımları kararlılıkla attı. Geçmişte idam cezasına karşı duruşumuz, Gezi protestolarında tüm baskılara rağmen ihtiyaç duyan insanlara yardım edişimiz hep böylesi doğru adımlar oldu. Bu adımlara ortak olmaktan onur duyuyorum.

Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı: 37. Ağır Ceza Mahkemesi görevini çok yerinde ve uygun bir biçimde yaptı ve bana 30 aylık bir madalya taktı. Bu madalya onur belgemizdir, öyle hissediyorum. Sevgili Hocam Gençay Gürsoy, her zaman gıptayla baktığım, her zaman yolundan yürümeye çalıştığım hocamdı. Onun artırılmış cezası ve ek dosyalarını duyunca acaba bana da böyle bir madalya takarlar mı diye umut etmiştim. Umudumu boşa çıkartmadılar. Ben de madalyamı aldım. Bu bir ödül ve bu insan hakları mücadelemizin ne kadar yerinde olduğunu gösteriyor.

Prof. Dr. Şahika Yüksel: Mahkemelerde bizleri dinlemeyen ve değersizleştirmeye çalışan insanların karşısında hak aramaya çalışıyoruz. Genelde suç ve ceza arasında bir ilişki vardır ve bir suçluluk duygusu vardır. Ben ve birçoğumuz bu imzayı attığımız için suçluluk duymuyoruz. Suçluluk duygusunu başkalarına bırakıyoruz.

 

*****

Uluslararası hekim örgütlerinden tepki

Gürsoy, Aktan ve Fincancı’ya verilen hapis cezalarına uluslararası hekim örgütlerinden de tepki geldi. Dünya Tabipler Birliği (DTB), hapis cezalarının kendilerinde “şok etkisi” yarattığını açıklarken, Avrupa Hekimler Daimi Komitesi (CPME) de cezaları kınadı.

DTB Başkanı Dr. Ardis Hoven, Türkiye’de önde gelen hekimlerin sivillere karşı şiddeti durdurma çağrısı yapan bir dilekçeyi destekledikleri için cezalandırıldıklarına dikkat çekerken, “Bunlar Türk makamlarının ifade özgürlüğü hakkını ihlal ederek en temel insan haklarını bile umursamıyor oluşunun yalnızca en son örnekleri” değerlendirmesinde bulundu. Hoven, DTB’nin Türkiye’de hekimlere ve akademisyenlere yönelik dehşet verici tacize son vermesi için Türk Hükümeti’ne defalarca çağrıda bulunduğunu hatırlattı. Hoven, gerek Gürsoy, Aktan ve Fincancı’ya, gerekse diğer hekimlere yönelik suçlamaların hemen geri alınması çağrısında bulundu.

CPME’den yapılan açıklamada da, CPME Başkanı Dr. Jacques de Haller’in “Türkiye’de olup bitenlere karşı sessiz kalamayız” şeklindeki değerlendirmesine yer verildi. Türkiye’de hekimlerin, sağlıkçıların ve akademisyenlerin 2016 yılında hazırlanan ve hükümete sivillere yönelik şiddete son vermesi çağrısında bulunan bir dilekçeyi imzaladıkları için mahkûm edildiklerini belirten Haller, “Barış için çağrıda bulunmak ve hangisi olursa olsun savaşın yol açtığı büyük acı ve kayıplara dikkat çekmek tıp mesleği etiğiyle tam tamına uyumludur. Dünya Tabipler Birliği’ne katılıyor ve Türk Hükümeti’ne hekimleri ve akademisyenleri hedef alan bu devlet kampanyasına son vermesi çağrısında bulunuyoruz” dedi.