Kadın Hekimlerden…

Makale

Pandemi dönemi tüm sağlık çalışanlarının olduğu gibi kadın hekimlerin de sorunlarının arttığı, haklarımızı gün be gün gerilettiği bir süreç oldu. Ancak biz kadın hekimler sağlık sisteminin mesleğimize, çalışma koşullarımıza, özlük haklarımıza yönelik saldırılarının yanı sıra eril sistemin kadın düşmanlığına gün be gün maruz kaldık. Elbette mücadelemizden hiç vazgeçmedik. Kadınların var olduğu her alanda mücadeleyi ördüğü gibi bizler de biricik meslek örgütümüzde kadın hekimler olarak kadın hekimlik ve kadın sağlığı kolunda sözümüzü kurmaya, örgütlenmeye, kadın sağlığına yönelik taleplerimizi yükseltmeye devam ettik.

Bu dönemin sorunlarını Pandemi ve Kadın Çalıştayı’nda geniş bir perspektifte tartıştık, önümüze yeni tartışmalar, görevler koyduk.

Kadın hekimler olarak tarihi bir adıma tam da İstanbul Sözleşmesi’ne müdahale edildiği bu süreçte tanıklık ettik. Yoğun emek ve uzun süren kadın mücadelesi sonrası Türk Tabipleri Birliği (TTB) “Cinsel Şiddeti Önleme ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekleme Yönergesi” 73. Büyük Kongre’de “Sessiz kalmamak önlemenin en etkili yoludur” düşüncesiyle kabul edildi. Yönerge hekimlerin, meslektaşlarına veya üçüncü kişilere yönelik cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği veya bir başka temelde ayrımcılık göstermesini; cinsel şiddeti ve kadına yönelik her türlü şiddeti önlemek ve bunların kaynağı olan toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele etmek için TTB Cinsel Şiddeti Önleme ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekleme Birimleri Eşgüdüm Kurulu ile tabip odaları Cinsel Şiddeti Önleme ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekleme birimlerinin yapısını, görevlerini ve çalışma esaslarını düzenlemeyi amaçlıyor.

İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilme girişimi sonrası tüm kadınlar ile haykırdık “İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz” dedik. Yönergemizin kabulü ve Cinsel Şiddeti Önleme ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekleme birimlerinin oluşturulması, kararlılığımızın bir göstergesidir. Emek örgütünden kadınlar ile işyerlerinde şiddeti önleme birimlerinin oluşturulması için ILO-190 Sözleşmesi’nin imzalanmasına yönelik mücadelemiz de bir yandan devam ediyor.

Şiddet, evde, işyerlerinde, Meclis’te, kurumlarda, yöneticilerde, medyada, her yerde her an üretilmeye devam ediyor. Eril dilin bu şiddeti beslediği bilinci ile 73. Büyük Kongre’de bu konuda farkındalık yaratacak konuşma yaptık ve podcast olarak da yayımladık. Bu farkındalık ile “Medyada şiddet dilini yeniden üretmemek için ne yapmamalı?” konulu sunum, kadın haberleri üzerine tartışmalarımızı da bu dönem yürüttük.

Yalnızca emek-meslek örgütleri ile değil, gerek yerel gerekse merkezi düzeyde tüm kadınlar ile ortak sözümüzü kuruyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden resmi olarak çıkılmasının da etkisiyle Meclis’te kadınların kazanılmış haklarına yönelik; çocuk istismarı anlamına gelen erken yaşta evlilik hükümlülerinin affı, nafaka hakkının sınırlandırılması, 6284 sayılı Şiddeti Önleme Yasası’nda yapılacak değişiklikler, hatta Medeni Kanun ve mal rejimine yönelebilecek tehditler karşısında, bileşeni olduğumuz EŞİK grubu tarafından başlatılan kampanyalara destek olmaya devam ediyoruz.

Birliğimizin tüm çalışmalarında kadın sağlığına yönelik öznel koşul tespitinde bulunup, taleplerimizi belirtiyoruz.

28 Eylül Dünya Güvenli Kürtaj Günü’nde; gebelik sonlandırılması hakkına erişimle ilgili kısıtlamalar nedeniyle güvenli olmayan koşullarda, ehil olmayan kişilerce yapılan işlemlerin ölümle sonuçlanabilen ciddi sağlık sorunlarına yol açtığı, kadınlar olarak bedenlerimiz üzerinde söz hakkının sadece bizim olduğunu belirten açıklamamızı paylaştık.

Önlenebilir ve tedavi edilebilir olan rahim ağzı kanserinden korunmak için HPV aşılarının ücretsiz olarak ulusal aşı programına eklenmesi talebimiz devam ediyor. Kasım ayı içerisinde de yapacağımız bir webinar ile HPV aşılarını tüm yönleriyle konuşacağız.

Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu olarak iki yılda bir düzenlediğimiz bir sonraki 2022 Nisan ayında düzenlenecek olan “Ekolojik Kriz, Kadın ve Kadın Sağlığı” temalı kongremizin hazırlıkları da yoğun bir çalışma ile devam ediyor.

25 Kasım’ın Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü olmasının yanı sıra, birlikte çalıştığı sekreterini eski kocasının şiddetinden korumaya çalışırken öldürülmesi nedeniyle, yalnızca kadına yönelik şiddetin değil, şiddetin ortadan kaldırılmasının kadınların cesaretli dayanışması ile mümkün olacağını gösteren Dr. Aynur Dağdemir’in ölüm yıldönümü olması nedeniyle kasım ayı kadın hekimlerin her yıl alanlarda olduğu bir ay. Bu yıl da “Emek Bizim Söz Bizim” dediğimiz dönemde, 19 Kasım’da işyerlerimizde Şiddete Karşı Susmayacağız!

 

TTB Kadın Hekimlik Kadın Sağlığı Kolu