TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu Yürütme Kurulu
Sevgili kız kardeşimiz, meslektaşımız Şebnem,
Tutsaklığının birinci ayını geride bıraktık. İçinden geçtiğimiz zamanlarda tutsak olma halinin yalnızca bir mekanda alıkonulmaktan ibaret olmadığını her gün deneyimliyoruz. Her gün polikliniklerde bizlere dayatılan beş dakika süreler ile mesleki bağımsızlığımıza müdahale edilirken, özgür basın susturulduğunda haber alma hakkından alıkonulduğunda, sokaklar yasaklığında, her gün kız kardeşlerimizin yaşam hakkı ellerinden alınırken deneyimliyoruz. Ama sevgili Şebnem biz de tıpkı senin gibi vazgeçmiyoruz. Hakikatten, özgürlükten, meslekten… 25 Kasım’da tüm yasaklara rağmen Taksim sokaklarını sloganlarımız ile inlettik, aylardır İran’da mollalara korku saldık, adından korkanlara inat “Şebnem Korur Fincancı onurumuzdur” dedik. Öyle sembolik bir slogan olarak da söylemedik. Yıllardır hekimliğine tanıklık etmişler olarak, nasıl bir yaşamın hayali peşinde koştuğunu bilenler olarak haykırdık.
Bizler, hayali olanlar asla vazgeçmiyoruz. Bu hayalin gerçekleşme fikri değil midir inadımızı var eden? Sendeki inat da tam bu değil mi? İşkencesiz, savaşsız, yaşamdan, doğadan yana bir yarın için değil mi bunca hedefe konulmanın sebebi? Bir hekim, bir kadın, bir insan nasıl her dönemin, her iktidarın, her kliğin hedefi olur diye basit bir soru soran herkes düşlediğin, düşlediğimiz yarını tezahür edebilir. Bizden korkuyorlar sevgili Şebnem. Cadı kazanlarından bugüne inadımızın farkındalar. Sabrımızı da biliyorlar. Hekimlik sabır işi değil midir zaten? Hakikate olan merakımız, sabrımız hekimliğimiz ile kadın direngenliği birleşince korkulmayacak gibi de değiliz 🙂
Yapacak çok işimiz var sevgili Şebnem. Şubat ayında Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu örgüt okulunun üçüncünü düzenleyeceğiz biliyorsun. Hazırlıklar tamam gibi, neyse hadi bu sefer işten kurtardık seni biraz ama “Kadınlar İçin Nasıl bir Sağlık Sistemi”ni konuşacağımız bu okulda görevlerin hazır. Kadın sağlığını yok sayan, kadın emeğini görmezden gelen bu sağlık sistemini tarihin çöplüğüne atıyoruz. Yeni bir sağlık sistemi için hep birlikte düşünmeye, üretmeye, deneyimlerine ihtiyacımız var. Buluşacağımız güne kadar Nazım’ın dizeleriyle seslenmek istiyoruz sana:
“Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak…”
Nasıl ve nerede olursak olalım aynı direnç ve umutla aydınlık yarınlar için dayanışmaya, mücadele etmeye devam edeceğiz.