Geri Gönderme Merkezleri

Makale

II. Dünya Savaşı’ndan sonra dünyadaki en büyük göçmen dramını yaşamaktayız. Ne yazık düzensiz bir şekilde Avrupa’ya geçen göçmenlerin geçiş ve bekleme noktasında olması nedeniyle bu dramın en yakın tanığı Türkiye’dir.

Bu süreçte Türkiye; bir yandan uluslararası dayanışmanın zayıflığından yakınmakta bir yandan da mültecilerin Avrupa topraklarına geçişini durdurmaya çalışan Avrupa Birliği’nin (AB) “düzensiz göç kontrolü” politikasının aracısı olmaktadır.

Hatta AB; kendi topraklarına göçmenlerin gelmesini engelleme adına zaman zaman hem geri gönderme merkezlerine hem de Türkiye’ye yardım adı altında yaptığı finansal destek üzerinden ya göçmenlerin ülkemiz sınırları içerisinde tutulmasının sürekliliğini ya da ülkelerine geri gönderilmelerinin koşullarını sağlamaya çalışmaktadır.

Geri Gönderme Merkezleri (GGM); göçmenlerin haklarında sınır dışı ve idari gözetim kararları alınması durumlarında, kararın kesinleşmesine kadar tutuldukları ve ne yazık ki cezaevi, karakol gibi alıkonulma merkezlerine göre koşulları daha kötü olan yerlerdir. Çünkü kamu yetkililerinin bile denetlemesinin kolay olmadığı, sivil toplum kuruluşlarının denetimine tamamen kapalı olan bu merkezler, uzun süreli kalmaya yönelik koşulların olmadığı, dolayısı ile sağlık hakkı başta olmak üzere birçok hak talebinin yerine getirilemediği merkezler haline dönüşmüş durumdadır. Bürokratik işleyişin de getirdiği gecikmeler nedeniyle haklarındaki kararın kesinleşmesini aylarca beklemek zorunda kalan göçmenler; koşulların ağırlığı nedeniyle ya da çaresizlik ve seçeneksiz gibi nedenlerle “gönüllü” geri dönüş belgesini imzalamak zorunda kalmaktadırlar.

GGM’ler ne yazık ki hukuk ve evrensel insan haklarının askıya alındığı merkezler haline dönüşmüştür. Ulusal ve uluslararası insan hakları yasa-kural-bildirge-anlaşmalarında insan hakları bir bütün olarak tanımlanmıştır. Vatandaşı olsun olmasın bir ülkede bulunan herkesi kapsar ve gözetir.

Türkiye, 1951 tarihli Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi’ne 1961 tarihinde coğrafi kısıtlama ile taraf olmuştur. Sözleşmeye sınırlama ile taraf olan tek Avrupa Konseyi üyesi ülke olan Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi olmayan ülkelerden Türkiye’ye sığınanlara mülteci statüsü tanımamaktadır. Özellikle kitlesel olarak ülkemize gelmiş Suriyeliler başta olmak üzere diğer göçmenler açısından da çözüm “geçici koruma” statüsü verilerek bulunmaya çalışılmış ancak bu durum da yeni sorunlara yol açmış durumdadır.

Bu sorunların en başında GGM’lerin; göçmenleri ülkelerine göndermek için bir çıkış yolu olarak kullanılması durumudur ki, statüsüz, herhangi bir koruma şemsiyesi olmayan bu insanlar bu merkezlerde işkenceye kadar varan yöntemlerle geri dönmeye mecbur bırakılmaktadır.

Türkiye’nin birçok yerinde GGM bulunmaktadır.

Adana, Aydın, Ankara Akyurt, Çankırı, Edirne, Gaziantep, Iğdır Geçici, İzmir Harmandalı, İstanbul Silivri Selimpaşa, Binkılıç, Tuzla, Ağrı Aşkale, Erzurum 1-2, İzmir, Kayseri, Kırklareli, Kocaeli, Kütahya, Malatya 1-2, Muğla, Niğde, Şanlıurfa, Van vb.

Yapılan başvurular ve kamuoyuna yansıdığı ölçüde yapılan haberlere bakıldığında GGM’lerde yoğun insan hakları ihlalleri olduğu iddiaları vardır.

Bunları sıralarsak;

Avukatlar; müvekkilleri ile görüşme amacıyla GGM’ye gittiklerinde saatlerce bekletildiklerini ya da keyfi bir şekilde görüşmelerinin engellendiğini, müvekkillerinin dosyalarının tamamına ulaşamadıklarını, merkezlerde çalışanlar ya da özel güvenlik-jandarmaların kaba davranışlarına maruz kaldıklarını ifade etmektedir.

GGM’lerde kapasitesinin çok üzerinde göçmen kalmaktadır. Bu durum başta hijyen olmak üzere bir çok soruna yol açmaktadır.

Çarşaflar yenilenmemekte, hatta bazı merkezlerde yastık, yorgan, döşek dahi verilmemektedir. Bu durum bit, kene gibi birçok böcek salgınına yol açmış durumdadır.

Alıkonulmaları ile ilgili süreçlerle veya başka herhangi bir konuda bilgi alamamakta ya da yakınları ile görüştürülmekte zorluk yaşamaktadırlar.

Günlük çok az içme suyu verilmekte, bu durum da kalabalık olan merkezlerde kendi aralarında arbedeye varan durumlar yaşanmasına neden olmaktadır.

Duş ve beden temizliği için günde sadece 1-2 saat su verilmektedir.

Yemekler çok az ve besin değeri düşük olarak verilmektedir.

Çevirmen talepleri karşılanmamaktadır.

Bulaşıcı hastalığı olan, engelli ve özel ihtiyaç sahibi ve LGBTİ+ göçmenler için gerekli fiziki şartlar ve psiko-sosyal ortamlar sağlanmamaktadır.

Dışardan gönderilen posta, paket ve diğer eşyalar iletilmemektedir.

Şiddet yakınmaları mevcuttur. En ufak taleplerinin karşılığında bile dayak atıldığı, yan koğuşlardan dayak sesleri geldiği, hatta bu duruma dayanamayan göçmenlerin intihara teşebbüs ettikleri veya kendilerine zarar verdikleri iddiaları bulunmaktadır.

Sağlık problemleri olmayan bazı göçmenlerin merkezde şüpheli ölüm örnekleri söz konusudur.

Çıplak aramaları iddiaları vardır.

Bazı GGM’lerde aileleri veya anneleri ile birlikte çocuklar da bulunmaktadır. Bu çocukların fiziksel, ruhsal ihtiyaçları yanı sıra eğitim sorunları da karşılanmamaktadır.

Haklarında herhangi bir soruşturma ve/veya kovuşturma olmadan “terör şüphelisi” oldukları gerekçesiyle alıkonulan göçmenler bulunmaktadır.

Hastalandıklarında sağlık kuruluşlarına sevk edilme, ilaç ve tedaviye erişimde zorluklar yaşanmaktadır.

Koğuşlarda etnik, siyasi, cinsel yönelim, ruhsal bozukluk vb. durumlar gözetilmeden karışık yerleştirilme sonucu yaşanan sorunlar bulunmaktadır.

Bazı GGM’lerde disiplin cezası olarak “hücre cezası” uygulanmaktadır.

Türk Tabipleri Birliği İnsan Hakları Kolu Olarak çözüm önerilerimiz şunlardır:

Ayda bir genel temizlik ve ilaçlama hizmetleri belediyeler tarafından sağlanmalıdır.

Tutulan kişilerin kişisel temizlikleri için temizlik malzemeleri ve çamaşır makinası sağlanmalıdır.

Merkeze girerken muayeneleri yapılmalı, tüberküloz ve diğer hava yolu ile geçen bulaşıcı hastalıklar dahil tüm hastalıklara yönelik tetkikleri yapılmalı, riskli kişiler karantina yönünden hekim tarafından değerlendirilmeli, tedavisi için gerekli girişimler uygulanmalıdır.

Özel ihtiyaç sahibi kişilerin (hamile, hasta, çocuk gibi) ihtiyaçları sağlanmalıdır.

Sağlık Bakanlığı tarafından gündüzleri sürekli bir hekim ve 24 saat hazır bulunacak yardımcı sağlık personeli istihdam edilmelidir.

Günde 3 öğün, yeterli, besin değeri yüksek, hijyen koşullarına uygun yemek verilmelidir.

Yeterli, temiz içme suyu, kullanma suyu sağlanmalıdır.

Yasal hakları ve başvurabileceği idari ve yargısal makamlar konusunda, anlayacakları bir dilde, gerekli bilgilendirme yapılmalıdır.

Sahip oldukları haklara ve gerektiğinde ulaşabilecekleri baro ve sivil toplum kuruluşlarına ilişkin bilgilendirici broşürler imza karşılığı verilmelidir.

Tercüme hizmeti, devletin ya da sivil toplum örgütlerinin sunduğu eğitimli ve güvenilir tercümanlar aracılığı ile verilmelidir.

Merkezde tutulanların kamerasız cep telefonlarını kullanmalarına izin verilmelidir. Genel telefonlar ortak alanlardan kaldırılarak, mahremiyeti sağlayacak özel kabinlere yerleştirilmeli ve sayısı arttırılmalıdır. Dışarıdan aramalara olanak sağlayacak telefonlar bulundurulmalıdır.

Mültecilerin yaşamış oldukları hak ihlallerini tetikleyen ırkçı-nefret içerikli söylemler ve dışlayıcı politikalardan vazgeçilmelidir.

Mülteciler konusu, iktidar-AB arasında yapılan görüşmelerde bir pazarlık konusu olmamalıdır.

Geri göndermeme ilkesi uluslararası hukuka uygun bir biçimde uygulanmalıdır. Hakkında kesinleşmiş yargı kararı olmadan, sadece suç iddiasına dayanılarak, yeterli değerlendirme yapılmadan, geri gönderme kararı verilmesi uygulamasına son verilmelidir.

AB ile Türkiye arasındaki Geri Kabul Anlaşması iptal edilmelidir. Türkiye’ye geri göndermeler son bulmalıdır.

Sivil toplum kuruluşları; GGM’lerin ziyaret ve denetimine açık olmalı ve işleyişlerinde etkili olmalıdır.

GGM’ler de tutulma süresi en fazla 15 gün olmalı, idari gözetim ve denetimin haftada bir ya da ayda bir imza verme şekline dönüştürülmesi gerekmektedir ki bu uygulama GGM’lerdeki kapasite fazlasını önlemeye büyük katkı sağlayacaktır.

Düzenli olarak açık havaya/bahçeye çıkabilmesi sağlanmalıdır.

İltica ve göç alanında uzman sivil toplum kuruluşları, sağlık ve hukuk örgütlerinin GGM’lerde danışmanlık hizmetleri sağlamasına izin verilmelidir.

Son söz olarak her türlü temel insan hakkına ulaşma hakkı olan bu insanları görelim, insanlık dışı muamele, işkence, çıplak arama, sınır dışı tehdit ve her tür işkencenin takipçisi olalım. Hepimiz bir gün mülteci-göçmen olabiliriz UNUTMAYALIM.

Türk Tabipleri Birliği
İnsan Hakları Kolu