Bir Eksik İşim Kalmışsa, Ara

Kültür-Sanat

Muhsin Boz
Eskişehir, Ekim 2024

Bazen hiç tanımadığınız bir ölü, ansızın hayatınızda yer kaplamaya başlar*

Telefon makineme düşen her türlü gönderinin, neredeyse onda dokuzunu gün içinde silerim. Geri kalanlar, “galeri” bölümüne düşer. Ay sonunda bu gönderilerin çoğunu, hard diske atar ve zaman zaman geri dönüşler yaparak yeniden bakarım; izlerim, okurum, gülerim, ağlarım. Birkaç gün önce, 2022 yılı Ekim ayına ait gönderilere bakarken, birinde adeta mıhlanıp kaldım yerimde. Bildiğim bir olaydı ama yeniden okuyunca, bu defa katbekat hüzünlendim, öfkelendim, hüngür hüngür ağladım ve masaüstü bilgisayarımın sandalyesine geçip bu satırları yazdım.

Gönderideki mesaj: “… bu sabah nöbeti devraldığım eş kıdemim, arkadaşım Dr. R. B. Ş. sabaha kadar işleri yetiştirmek için stresten uyuyamadığını söyledikten sonra, eve dönüş yolunda korkunç bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Geriye yoğunluktan dönemediğim, Bir eksik işim kalmışsa ara” mesajı kaldı. Bilenler bilir, hatırlayanlar hatırlar. Olayın ayrıntılarına girmeyeceğim. Bilmeyen arkadaşlar araştırırsa, istedikleri bilgilere ulaşırlar.

Gönderiyi okuduktan sonra, ister istemez eskilere gitti hafızam. Ben de bir zamanlar (30-35 yıl önce) asistandım ve bu süre içinde ne yazık ki hiçbir şey değişmemiş. Çok yoğun geçen bir hafta sonu nöbetinin ardından, sabah saat 11 sularında arabamla evime giderken bir belediye otobüsüne çarpmış, sağ tamponu ve farı göçürtmüştüm. Neyse ki kaza ölümlü değildi. Bir gün sonra arabamı sanayiye götürmek için bölüm hocamdan izin istemiş, olayın ayrıntılarını anlatmış ve üstüne üstlük fırça yemiştim: “Çarpacak başka bir şey bulamadın mı?”

Kaza anını hâlâ, bugün gibi hatırlarım: Trafik ışıklarının olmadığı bir kavşakta, yol hakkı belediye otobüsünün. Saatte 35-40 km hızla giderken, frene basmam gerekirken sağ ayağım adeta paralize oldu, bir türlü yerinden kalkmadı. Belediye otobüsüne tosladım. Nedeni belli, işte. Aşırı yorgunluk yüzünden reflekslerim azalmış.

Makarayı geri sardığımda, serviste yaptığım ve diğer asistan arkadaşlarla beraber yaptığımız işlerin çoğunun gereksiz olduğunu düşünüyorum şimdi. Asistanların sırtına binen gereksiz bir iş yükü! On dört – on beş yıl önce okuduğum bir kitap geldi aklıma ister istemez. Paul Lafargue’nin (1842-1911- 69 yaş) “Tembellik Hakkı” kitabı. Yazarı önce kısaca tanımak istersek… Fransız uyruklu düşünür ve eylem adamı. Karl Marx’ın damadı aynı zamanda. Kitap 1883’te yayımlanmış. Yayımlandığı yayınevine göre 50-70 sayfalık kısa bir kitap. Kısa olmasına kısa ama yazdıkları… Yazar neyi anlatır, neyi savunur? O yıllarda çalışma süresi 14-17 saat kadardır. Kapitalist sistemin, insanı çok çalıştırarak köleleştirdiğini, mutsuzlaştırdığını, yoksullaştırdığını, gereksiz bir üretimle beraber aşırı tüketimi davet ettiğini dile getirir. Tembellik hakkını savunurken, yan gelip yatmayı övmüyor tabii. Üç saatlik bir çalışma ile de sistemin çarklarının döneceğinden dem vurur. Günümüz için belki de bu süre kısa gelebilir ama bazı konularda haksız da değil hani.

Yıllar önce ulusal gazetelerin birinde, pek çok dil bilen bir rehber anlatmıştı: “Yurt dışından gelen pek çok insana rehberlik ettim, gezdirdim. İyi para kazandım. Gel gör ki birini sokakta görsem hatırlamam. Ama ben oğlumu kaybettim. İş yoğunluğundan oğluma gereken zamanı ayıramadım. Ne kadar yanlış yaptığımı, ancak oğlumu kaybettiğim zaman anladım.” Özetle iş yoğunluğundan dolayı eşimize, çocuğumuza, arkadaşlarımıza, yakınlarımıza ve en acısı kendimize zaman ayıramıyoruz.

Sürekli olarak hasta ve yakınlarının, sistemin bize uyguladığı şiddetten söz edip duruyoruz ya! Ama benzer bir şiddeti ne yazık ki meslektaşlarımız da (kıdemlilerimiz, hocalarımız…) uyguluyor.

Yukarda alıntı yaparak paylaştığım mesajın insanın içini acıtan, yaralayan bir tarafı daha var. Belki de gözden kaçmış olabilir diye yeniden dile getireyim: Kaza geçirip kaybedilen arkadaşın mesajına, yine iş yoğunluğundan dönülememesi: “… Geriye yoğunluktan dönemediğim, Bir eksik işim kalmışsa ara” mesajı.

İş yoğunluğunun verdiği stres nedeniyle dinlenme, uyuma… Eve dönerken, aklın hâlâ geride, eksik kalan bir iş var mı?

Her şey bıraktığın gibi Dr. R.B.Ş. Her şey eksik! Akıl, vicdan, ahlak, hukuk, erdem…

Eksik olmayıp tam olan ve katmerlene katmerlene büyüyen tek şey: her konuda, her alanda alabildiğine şiddet!

*Murathan Mungan’ın, “Samsun Sigarası, Tütün Balyaları ve Tamaron” adlı öyküsünden…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güvenlik Kodu * Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.